İnternet kimin?

Geçtiğimiz haftalar, daha önce Twitter üzerinden gündeme gelen sansür ve internette özgürlüğün sınırları konusuna başka bir açıdan bakmamıza sebep oldu. Twitter üzerinden tüm konuştuklarımız,  hatta sansürün şekli şemali bile Google için de geçerli: Google da ülke bazında yazılanları sansürleyebiliyor. Fakat geçtiğimiz hafta bir de gündeme Google’ın yeni gizlilik politikaları taşındı. O kadar büyük bir gücü var ki Google’ın bilgi toplama etkinliklerinin, AB bile araya girdi, hatta Google’a bir tek AB’nin karşı koyabileceği iddia edildi. Tabii ki tüm AB itirazları sadece AB vatandaşlarını kapsayan itirazlar oluyor.

Bir de bu meseleler Google tarafından ve Türkçe nasıl anlatılmış diye bakalım dedik. Mailimde yazdıklarım bana sonra reklam olarak mı dönecek, bütün bilgileri beraber toplamak, satır aralarını doldurmak ne demek sorularımıza Türkçe cevap aradık. Ne hikmetse Google konuyla ilgili tüm başlıkları Türkçeleştirmiş, bir tek topladıkları bilgilerden devşirecekleri reklam yönelimleriyle ilgili olanları İngilizce bırakmış. Umarız daha fazla arayınca Türkçesini bulabiliriz ama bizim bu kadar zahmete girmememiz gerekir elbette, bilgiyi toplayanlar onlar çünkü.

Google, arama motoruna yazdığımız kelimlerin sonra başka bir dijital alanda karşımıza çıkacak olmasına ve belki gizli kalmasını tercih ettiğimiz zevklerimizin, bilgilerimizin ve faaliyetlerin hayatın bambaşka alanlarında, örneğin cep telefonundaki haritadan yolumuzu bulmaya çalışırken yüzümüze çarpılacak olmasına karşı itirazları şu dahice (!) yöntemle savuşturuyor: o zaman arama yaparken, internette gezinirken mailinize girmiş olmayın, Google hesabı gerektirecek bir uygulama kullanmayın! Fransa bu cevapla yetinmemiş olmalı ki bu yeni politikaların Avrupa yasalarına uygunluğunu araştırıyormuş.

Belki bu ilk saldırı bu şekilde savuşturulabilir. Fakat gittikçe konuşulan şu: İnternet kullanımının siyasetin konusu olduğu, siyasi mücadelelerin konusu olduğu kabul edilmeli. Liberal diyebileceğimiz kanat özellikle Anglosakson dünyada internette iktidar sahibi olanların da (Facebook/Google/Twitter gibi) başka herhangi bir siyaset alanında iktidar sahibi olanlar gibi “hesap verebilirlik” ilkelerine tabi tutulmasını istiyor. Hepimizin hayatları üzerinde bu kadar gücün, sorumluluk olmadan gelmesini istemiyorlar. Bu düşünce zincirinin sonu şirketlerin şeffaflaşması, özel şirketlerden kamusal hesaplar sormaya gidiyor, zira ne kadar güçlü olursa olsunlar bu internet şirketleri devlet değiller, seçilmiş değiller, onlardan liberal siyasetin anladığı anlamda hesap sormak için başka bir kavramsallaştırma gerekiyor. Bunu yapanların başında Rebecca MacKinnon geliyor. Dijital platformlardaki ifade özgürlüğü ve gizlilik politikalarıyla yakından ilgilenen gazeteci MacKinnon’ın TED konuşması için buraya bakabilirsiniz (Türkçe altyazı mevcut). Yeni kitabı da geçtiğimiz günlerde çıktı. Fakat bu kavramsallaştırma çok sorunlu ve açıkçası daha eşitlikçi,  hatta var olandan kökten farklı internet tahayülleri kurulabilir diye düşünüyoruz.

Bu anlamıyla internette sansür ve gizlilik politikalarından yola çıkan tartışmalar, internet ve mülkiyet çıkmazları aynı zamanda liberal düşüncenin çelişkilerini ve sınırlılıklarını ortaya koyuyorlar. İnternette özgürlük ve eşitlikle ilgili hem kullanım hem de siyasi düşünce açısından aslından tartışılacak çok şey var. Tıpkı gıda meselesinde olduğu gibi internet alanı da şirketlerle “kamuyu” / “vatandaşı” başka bir çıplaklıkta karşı karşıya getiriyor. Hep diyoruz, tartışalım, tartıştıralım: Bu internet kimin?

Website | + posts

İnternet kimin?” üzerine 3 yorum

  1. […] kelimesinin sahibi film yapımcıları mıdır? Tohumlardan kelimelere, hatta internetin kendisine mülkiyet hakları genişlerken hayatımızın başka kısımları daralmakta. Korsan konusu aynı […]

Bir Cevap Yazın