Woody Guthrie 100 yaşında

1940 yılının 23 Temmuz’unda, California’dan New York’a yeni gelmiş olan, 27 yaşındaki folk müzisyeni Woody Guthrie, Time Square’e yakın bir otel odasında oturmaktadır. Ülkeyi baştan başa geçerken, Rus göçmeni Irving Berlin‘in vatansever parçası “God Bless America” (Tanrı Amerika’yı kutsasın) her yerde duymuştur. Amerika’nın güzelliklerine övgüler düzen bu parça, Guthrie’nin gördüğü Amerika manzarasından, göçmen işçilerin sefaletinden oldukça farklıdır. Guthrie, “God Blessed America” (Tanrı Amerika’yı kutsadı) adını verdiği bir parçayı o otel odasında yazıverir ve beş yıl sonra ortaya çıkarmak üzere ortadan kaldırır. Beş yıl sonra parça farklı bir adla tanınacaktır: “This Land is Your Land” (Bu senin toprağın).

Parça, Amerika’da kendini rahat hissetmeyen pek çok kişi için, alternatif bir ulusal marş halini alır. Böylece Guthrie ülke çapında tanınır ve efsaneleşmeye, kahramanlaşmaya başlar. O ezilenlerin sözcüsü, üzerinde “Bu makine faşistleri öldürür” yazan bir gitarın sahibi, yolların otostopçu kralıdır. Ancak, geçtiğimiz hafta, 14 Temmuz’da 100. doğum yılı kutlanan bu ozan hakkında şiddet düşkünü, bencil ve geçimsiz biri olduğu eleştirileri de yapılır, bir aziz olduğu da yazıır.

Guthrie, Huntington hastalığından muzdarip bir anne ile fakir bir babanın beş çocuğundan biri olarak 1912’de doğar. Bir çocuğunun ölümüne, diğerinin ağır yaralanmasına sebep olan annesi hastaneye yatırılınca aile bölünür, Woody babasıyla Teksas’ın Pampa adlı kasabasına gider. Okula gitmeyen 17 yaşındaki Woody, sokaklarda gitar çalıp şarkı söyler ve geri kalan zamanını kent kütüphanesinde geçirir. Yunan felsefesi, mistisizm, biyoloji ve tarih özellikle ilgi alanlarıydı.

23 yaşında artık evli ve yeni bir baba olan Woody, Pampa’yı yok eden bir kum fırtınası sonrası, ailesiyle California’ya doğru yola çıkar. California’ya vardıklarında, göçmenlerin gördüğü şiddet ve aşağılama onu şok eder. Bir radyo istasyonunda iş bulur ve bir yandan da gördüklerini aktardığı şarkılar yazar. Ayrıca komünist bir gazetede köşe yazarlığı yapmaktadır. Her şeye rağmen o Ku Klux Klan üyesi bir babanın oğludur ve “Run Nigger Run” (Koş zenci koş) adlı bir parçasını canlı yayında çalar. Gelen protestolar, Woody’nin yıllar boyu özür dilemesine yol açacaktır.

40’lı yılların sonunda Brooklyn’de üçüncü karısı ve çocuklarıyla yaşamaktadır ve annesi gibi Huntington hastalığına esiridir. Giderek saldırgan ve tutarsız birisine dönüşür. 1954 yılında, nerdeyse ölene dek yatacağı hastaneye yatırılır. 1967’de öldüğünde 55 yaşındadır. Külleri okyanusa bırakılır.

Ardında, yalnızca 300 kadarını kaydettiği 3000’den fazla beste bırakır. Parçaların bazıları, Guthrie etrafında oluşturulan entelektüel ve solcu efsaneye oldukça zıttır. Bazen Ingrid Bergman’la sevişmek ya da bir uçan daireye otostop çekmek gibi konularda bile şarkılar bulunur. Ancak en bilinenleri her zaman siyasi parçalarıdır ve bu durum boşuna değildir. 70 yıl önce yazılmış bu parçalar, halen güncelliğini korumaktadır.

18 Ocak 2008 tarihinde, Washington’da kurulan sahnede Pete Seeger, Bruce Springsteen ve Tao Rodriguez-Seeger yan yana durduklarında, ABD’nin ilk siyahi başkanı Barrack Obama’nın seçilmesi şerefine bir parça çaldılar. O parçanın “This Land is Your Land”di. İçten ve dürüstçe anlatılan bir hikâyenin, dünyada bir fark yaratabileceğini gösteren o anı Guthrie görebilseydi muhtemelen memnun olurdu.

GÜNCELLEME (28 Şubat 2014): Guthrie’nin tek romanı, Toprak Ev, Kolektif Kitap’tan Evrim Öncül çevirisiyle yayımlandı. Johnny Depp ve Douglas Brinkley’nin önsözüyle.

Website | + posts

Bir Cevap Yazın