İskenderiye Kütüphanesi’nde skandal

Mısır’da İskenderiye Kütüphanesi (Bibliotheca Alexandrina) hem tarihi yıkılışı hem de yeniden yapılışıyla çok fazla gerilimi, savaşı ve çatışmayı kendi kurumsal özgeçmişi içerisinde özetleyebiliyor. En son olarak geçen sene şubat ayında Hüsnü Mübarek’in başkanlığına son veren halk ayaklanması sırasında gündeme gelmişti.

Takip edenler hatırlayacaktır, Kahire başta olmak üzere Mısır’ın büyük kentlerinin meydanlarını işgal eden halk, özellikle de gençler, buraları Mübarek gidene kadar geri vermeyi reddetmiş ve saldıran polis güçlerine karşı bu kamusal alanları korumuşlardı. Elbette Mübarek ve ekibi direnmeden gitmedi, zaten bir çoğu hâlâ gitmiş değil. Direnme çabalarının içinde parayla tuttukları “baltacı” olarak adlandırabilecek kentlerin en yoksul kesimlerinden getirilmiş insanlar vardı. Bu insanları düzenli devlet güçlerinin en azından kâğıt üstünde tabi oldukları kısıtlamalardan da azade bir şekilde meydanlara ve sokaklara saldılar. En kanlı kavgaların çoğu bu gruplar ve isyancılar arasında gerçekleşti. Bu grubun tek amacı isyancılara saldırmak değildi — zira tek bir amaç doğrultusunda ilerlemek için “düzenli bir kuvvet” olmak gerekiyor. Bunları salanların amaçlarının içinde şiddet ve kaos ortamıyla ordunun müdahalesini çekebilmek ve isyanın meşruiyetini aşındırmak vardı.

İşte bu kaostan payını alanlar arasında kültür kurumları önde geldi. Öyle ki İskenderiye’de hem ülke hem de dünya tarihi için bir anlam taşıyan, yeniden yapılmasında çok uluslu bir fonun kullanıldığı İskenderiye Kütüphanesi’ni gençlerin bu eli baltalılardan korumaları gerekti. Aynı günler kütüphane müdürü web sitesinden bu gençlere teşekkür eden bir açıklama yapıyor ve onların fotoğraflarını yayınlıyordu. Korudukları binanın boyutlarını ve koruyan gençlerin bir fotoğrafını aşağıda bulabilirsiniz.

Pek sevdiğimiz ve Ortadoğu üzerine internetten okumalar listemizde de detaylı bir şekilde anlattığımız e-dergi Jadaliyya, geçen günlerde Mısırlı bir akademisyen ve komedyen olan Amro Ali‘nin bu kütüphane üzerine yazdığı uzun bir yazıyı yayımladı. Yazının başlığı “Power, Rebirth, and Scandal” (İktidar, yeniden doğuş ve skandal). İskenderiye Kütüphanesi’nin tarihi ile Mısır tarihini iç içe bir şekilde anlatıyor. Böylece geçen senenin olaylarını ve kütüphanenin başına gelenleri ve gelmeyenleri bir çerçeve içine oturtmuş oluyor. Roma istilası sırasında yıkılmasının ardından adı kalan antik dünyanın en ünlü kütüphanesinin yeniden doğuşunun uluslararası ayaklarını özetliyor.

UNESCO’nun desteklediği İskenderiye Kütüphanesi’ni canlandırma, yeniden yapma projesi Mübarek’in söyleminde “dördüncü piramidi” inşa etmeye dönüşmüş. Kendini nasıl bir yönetici olarak gördüğü piramit benzetmesinden olduğu gibi okunabilir olan Mübarek projesine Rusya, Avrupa, ABD ve Körfez’den destek almış. Amro Ali bu desteklerin bir süre sonra ego yarışına dönüştüğünü Fransızların yaptıkları bağışlarla kütüphaneyi neredeyse Fransızca bir kütüphaneye çevirmeye çalıştıklarını, Yunanlıların ise heykellerle Fransızların blöfünü gördüklerini aktarıyor. Tüm “medeniyetlerin buluştukları” bu kütüphane 2002 yılında açıldığında herkesi etkilemiş. Sekiz milyon kitabı barındırma kapasitesi olan binada, müzeler, araştırma merkezleri, çalışma alanları, sergi alanları, konferans alanları ve genel olarak kültür ve akademi, edebiyat ve sanatla ilgili ne istenirse varmış gibi gözüküyor. İçeriden bir resim bize gayet sıcak ve davetkâr göründü.

Kütüphanenin 145 milyon dolar tutarındaki parasını Mübarek’in eşinin hesabında bulunması ayaklanmaların tamamen alt üst edemediği Mısır’da yine de ortaya çıkan skandallardan biri olmuş. Fakat kütüphanenin en göze çarpan ve skandal malzemesi olabilecek ismi Amro Ali’nin deyişiyle Ölü Deniz Yazmaları’ndan daha fazla diploması bulunan ve Mısır’ın “en zeki adamı” olarak bilinen İsmail Serageldin. Yukarıda bahsettiğimiz gençlere teşekkür açıklamasını yapan kişi de kendisi. Amro Ali farklı “görgü tanıklarıyla” görüşüp kütüphaneyle özdeşleşen bu ismin bir profilini çıkarmaya çalışmış. Başkalarının kendisini onaylamamasına pek alışkın olmayan Serageldin, aynı zamanda kütüphanenin başarısının da sorumlusu olarak görülüyor.

Kütüphanenin çok sayıdaki araştırmacısının gözünde düşük maaşların ve torpilin de sorumlusu Serageldin. Kütüphanenin nasıl da Mısır gibi yönetildiğini, Dünya Bankası ve IMF kurallarının yine otoriter bir lider tarafından keyfine göre uygulandığını ve kütüphanenin İskenderiye şehrine etkisini Amro Ali’nin yazısında okuyabilirsiniz. Anladığımız kadarıyla İskenderiye gençliği için kütüphane kurtarılmış bir alan, bir özgürleşme yeri. Elbette dayanamıyor ve soruyoruz: bizim böyle bir mekanımız var mı? Milli Kütüphane’de üniversite sınavlarına ve vizelere ve finallere hazırlanıldığı düşünülünce, hangi kütüphanemiz gençliğe bir çekim merkezi olabiliyor? Ya da daha başka bir yerden başlayalım siz hangi kütüphaneye gidersiniz?

Website | + posts

İskenderiye Kütüphanesi’nde skandal” üzerine 3 yorum

  1. Yazı ilgi çekici olmuş da bu adamın adı İsmail Seraceddin olması lazım….

    • İngilizler ismi kendi telaffuzlarına göre çevirmişler. Emin Maluf – Amin Malouf gibi olmuş yani.

Bir Cevap Yazın