Dave Brubeck’in ardından

1920 yılında başlayan hayatı boyunca enerjisi, açık yürekliliği ve tutkusuyla insanları kendine hayran bırakan, milyonlarca albüm satışına ulaşan Dave Brubeck, 92. yaş gününden bir gün önce, 5 Aralık 2012’de kalp yetmezliğinden hayatını kaybetti.

İlk müzik derslerini 4 yaşındayken annesinden almıştı. Daha ilk gençlik yıllarında bir orkestrada piyano çalacak kadar yetenkliydi. Ama hayatını bir müzisyen olarak sürdürmek istediğinden emin değildi. Bu yüzden veterinerlik eğitimi almaya başladı. Ama müziğin çağrısına uzun süre kayıtsız kalamayıp bir müzik kolejine geçti. Klasik müzik eğitimi almış olsa da, gönlü cazdaydı. O zamanlar caz eğitimi almanın tek yoluysa sahneye çıkmaktı.

50’li yıllara gelindiğinde, Brubeck artık kendi stilini bulmuştu. Aksak ritimler, karmaşık armoniler ve klasik müzik öğeleriyle bezeli deneysel bir çizgi edinmişti. Saksafoncu Paul Desmond‘la birlikteliği sadece “Take Five” adlı başyapıtın çıkmasına değil, kuartetiyle özdeşleşen modern ve eşsiz sound’un da oluşmasına yardım etmişti. Amerikan orta sınıfı, Time Out albümüyle kendilerine ulaşan bu cool sesi çok sevmişti. Böylece Louis Armstrong‘dan sonra Time dergisine kapak olan ikinci caz müzisyeni oldu.

Brubeck, ırk, müzik zevki, gelir seviyesi gözetmeksizin caz müziğinin daha çok sayıda insana sevdirilmesini çok önemseyen bir müzisyendi. Berlin Duvarı‘ndan Beyaz Saray‘a kadar, medyanın ilgisini çekecek pek çok mekânda çaldı. Yeni gelişen akımlara da asla uzak kalmadı. 70’lerde rock müziği yayılırken, oğullarıyla bu elektirikli yeni sound‘u kullanan bir grup kurdu; 90’larda yeni gelenekçilik akımına uygun olarak Joshua Redman‘la kayıtlar yaptı.

Bu üretken adamın müziği, Bill Evans‘tan Al Jerreau‘ya pek çok müzisyeni etkiledi ve müthiş enerjisi son günlerine dek müzikal arayışlarını sürdürmesine yetti. Kalbi 92. yaşgününden bir gün önce ona ihanet ettiğinde, muhtemelen yeni besteleri kafasının bir köşesindeydi…

Website | + posts

Bir Cevap Yazın