Geçmiş zaman olur ki: Ocak

Geçmiş zaman olur ki”ye hoş geldiniz.Müzik tarihinin unutulmazlarını, dönüm noktalarını her ay sizlerle paylaşmayı planladığımız bu bölümün, geçtiğimiz yüzyıllarla ilgili ilginizi çekecek bilgiler içereceğini ve yakın geçmişten belki unutmuş olduğunuz grupları, parçaları hatırlatarak –güzel– anılarınızı depreştireceğini umuyoruz.

 1943 — 7’den 77’ye herkesin sevgilisi bir dünya vatandaşı doğdu

Uzun saçları, sarkık bıyıkları, alametifarikası aksesuvarları, hızlı konuşması, güler yüzü ama belki de hepsinden çok herkesin gönlüne girmiş şarkılarıyla bilinen Barış Manço 2 Ocak 1943 yılında dünyaya geldi. II. Dünya Savaşı yıllarında doğan bu çocuğun Türkiye’nin müzik dünyasının en ağır taşlarından ve ülkenin en sevilen simalarından biri olacağını kimse tahmin etmemiş olsa gerek.

Psychedelic’ten Anadolu rock’a kadar çok farklı alanlarda eserler veren Manço, rock müzik öğelerini cesurca kullanması ve şaşırtıcı ve derinlikli sözleriyle dönemdaşı müzisyenlerin çoğundan farklıydı. Bazen “Nick the chopper” gibi İngilizce sözlerle, bazen bir türlü kim olduğu anlaşılamayan Sarı Çimeli Mehmet Ağa ya da sofrasını anlata anlata bitiremediği Halil İbrahim’in hikâyesiyle kafaları karıştırıyordu. Müziğiyle ilgisini toplamayı başaramadığı insanlar bile, büyük bir hızla konuşması, sürekli hareket halindeki elleri ve jestleriyle Barış Manço’yu sempatiyle karşılıyordu.

Manço, müzisyenliği dışında televizyonda da en orijinal simalardan biri olmayı başarmıştı. 7’den 77’ye, Adam Olacak Çocuk, İkinci Kahvaltı, Dere Tepe Türkiye, Dönence gibi programlarıyla uzun yıllar önemli bir program yapımcısı ve ekran yüzüydü.

Koreli otomotiv firması Daewoo’ya Türkiye’de ortak olup reklamlarında oynaması, Tansu Çiller döneminde DYP’den Kadıköy Belediye Başkanlığına adayı gösterilmesi (ve yirmi gün sonra bundan vazgeçmesi), tatil köyü işletmeciliği, cumhurbaşkanlığına aday olma niyetiyle de akıllarda yer etmiş, Manço’nun 1999 yılında aramızdan ayrılmasından uzun süre sonrasında bile “Barış Manço 81300 İstanbul” adresindeki evine sevenlerinden mektup ve kartlar yağmaya devam etmişti.

1964 — İngiltere pop müzik tarihinin en önemli TV programının ilk yayını

BBC yapımcısı Johnnie Stewart, Lüksemburg radyosunda dinlediği “Teen and Twenty Disc Club” adlı programdan etkilenerek, yeni bir müzik programı tasarlamıştı. Top of the Pops adını verdiği programın içeriği, bir önceki haftanın en çok satılan parçalarından oluşan bir listenin geri sayımla, sanatçıların sahnede playback yapması şeklinde çalınmasından ibaretti.

Stewart’ın kurallarına göre, programda en son çalınacak parça, listenin 1 numarası olacaktı. 1 numaralı parça dışında hiçbir parça önceki haftanın listesinden olamazdı. En çok satanlar listesinde bir önceki haftaya göre düşüşte olan hiçbir parçanın yer almasına müsade yoktu. Onlarn yerine, listelere en iyi giriş yapanlar ve en iyi tırmananlar programa dahil edilmekteydi.

Bu kurallar, programın başladığı 1964’ten 1997 yılına dek izlendi. Listenin oluşturulduğu “En İyi 40” listesinin değişen yapısı, bu kuralların izlenmesini de zorlaştırmıştı. Yıllar boyunca, TOTP, İngiltere ve dünya müzik piyasasına adım atmak için büyük bir prestij kaynağı oldu. İlk programın konukları arasında “I Wanna Be Your Man”le Rolling Stones ve “I Want to Hold Your Hand”le The Beatles bulunuyordu.

2006 yılının 24 Aralık günü, TOTP bir radyo programı olarak hayatını sürdürmeye devam etti. TOTP’de sahne almak bugün eskisi kadar büyük bir gurur kaynağı ve eşik atlama olarak görülmese de, halen İngiltere’nin en çok takip edilen müzik yayınlarından biri olmaya devam ediyor.

1985 — Biz dünyayız, biz çocuklarız

Bob Geldof, bir BBC belgeselinde Etiyopyalı bir ailenin dramını görerek çok etkilenmişti. İngiltere’de adalı müzisyenlerle birlikte Afirka’daki açlar yararına kaydettiği “Do They Know It’s Christmas” adlı parça, 3.5 milyon satışa ulaşmıştı. ABD’li Harry Belafonte de bunun bir benzerini Amerika’da yapmayı düşünmüş ve menajerleri aracılığıyla Lionel Richie, Michael Jackson ve yapımcı Quincy Jones’u projeye ikna etmişti.

Richie ve Jackson, birkaç saatte yazdıkları bir parçayla çıkagelmişlerdi; 28 Ocak 1985’te, Amerikan Müzik Ödülleri’nin dağıtıldığı gün, 12 saatlik bir çalışma sonrası, 46 müzisyenden oluşan ekip parçayı kaydetmişti. Kayıtlara katılan müzisyenler arasında Lionel Richie, Stevie Wonder, Paul Simon, Kenny Rogers, James Ingram, Tina Turner, Billy Joel, Michael Jackson, Diana Ross, Dionne Warwick, Willie Nelson, Al Jarreau, Bruce Springsteen, Kenny Loggins, Steve Perry, Daryl Hall, Huey Lewis, Cyndi Lauper, Kim Carnes, Bob Dylan, ve Ray Charles da bulunmaktaydı.

Tüm yıldızların egolarını kapıda bırakarak katıldığı proje, tüm dünyada yankı uyandırmış olsa da, kayıtlara katılan Cindy Lauper parçayı “Pepsi reklam cıngılı”na bezetmekten geri durmamıştı. Parça, Bob Geldof’un aynı yıl organize edeceği Live Aid konserlerine giden yolun da habercisi olmuş, Türkiye’de de TRT’nin program arası boşlukları doldurmak için kullandığı klibiyle tanınmıştı.

1988 — Broadway’de bir efsane perdelerini açıyor

27 ülkede, 145 kentte 140 milyondan fazla izleyiciye ulaşan, defalarca en iyi müzikal ödülünü alan ve 5 milyar dolardan fazla hasılat yapan bir müzikalin, tüm zamanların en önemli sahne eserlerinden biri olması da doğaldır.

Fransız yazar Gaston Leroux‘nun gotik esrarlı bir kitabına dayanan The Phantom of the Opera‘in en önemli iki karakterinden biri, Christine Daaé adlı güzel bir sopranoydu. Daaé, Paris Opera Sahnesi’ni dehşete bürüyen ve “Operadaki Hayalet” olarak adlandırılan gizemli bir müzikal dahinin takıntısı haline gelmişti.

Büyük usta Andrew Lloyd Webber‘in bestelediği bu müthiş opera, ilk kez 1986’da Londra’da perdelerini açmıştı. Bugün, Les Misérables‘dan sonra dünyanın en uzun süre oynanan ikinci operası unvanına sahip olmaya devam ediyor. Londra’daki açılıştan iki yıl sonra Antlantik’in diğer yakasına geçen The Phantom of the Opera, ilk başrol oyuncuları Michael Crawford ve Sarah Brightman’ı da Broadway’e taşımış, yıllar sonra yine Lloyd Webber’in bestelediği Cats müzikalinin elinden Broadway’in en uzun süre sahnelenen oyunu unvanını da almıştı. 2012 yılında 10.000 gösterisini sergileyerek, bu rakama ulaşan ilk müzikal de olmuştu.

Website | + posts

Geçmiş zaman olur ki: Ocak” üzerine bir yorum

  1. live aid hakkında yorum yapmadan duramayacağım: yardım için sahneye çıktıkları ülkelerin milli gelirleri kadar yıllık ve/veya albümlük gelirleri olan şarkıcılar doğrudan yardım yapmak yerine konser biletlerini satarak her nasıl oluyorsa hem yardımsever olabiliyorlar hem de popülerliklerine popülerlik katıyorlar. en fazla yaptıkları süs bitkisi seçer gibi çocuk evlat edinmek. takdir etmiyorum arkadaş!

Bir Cevap Yazın