Televizyondan kitaba – Downton Abbey

Downton_Abbey

TV dizileri edebiyat göndermeleriyle, içinde geçtikleri dönemle, karakterlerin oynadıkları oyunlar, hatta yedikleri yemeklerle meraklı izleyiciyi okumaya sevk edebiliyorlar. Biz de meraklarımıza yenildik ve dizilerden yola çıkan okuma listeleri hazırlamaya karar verdik. Listeler dizilerle şahsi ilgilerimizin çekiştirdikleri yerlere gidiyorlar ve her zamanki gibi katkılarınıza açıklar.

Downton Abbey son zamanların, Sherlock‘la beraber en popüler İngiliz dizisi. Son olarak “Noel Özel Bölümü“yle bazılarını katıla katıla ağlatan, bazılarına da bu kadar da olmaz ki, dedirten dizi Titanik’in batışıyla (1912) açılıyor. Downton Abbey‘de bölüm bölüm 20. yüzyılda ilerliyoruz ve aristokrasi, burjuvazi ile işçi sınıfının kendi gündelik yaşam kültürleriyle beraber önemli dönüşümlerini seyrediyoruz. Resimde de görüleceği üzerine aşağıdakiler yukarıdakiler ayrımı, belki tüm oyunculardan da daha fazla öne çıkan, kendi başına bir karakter. Burada aşağıdakiler bu malikanenin hizmetlileri, yukarıdakiler ise toprak sahibi soylular ve aralarına yavaş yavaş katılan burjuvalar.

Diziye yabancı olanlar için kısa bir özet geçelim: Downton Abbey malikânesi, Grantham Kont ve Kontesi’nin makamı. Bu unvanların sahibi 20. yüzyılın başında Crawley ailesi. Fakat bekleneceği üzere en büyük derdi toprakların mirası olan bu aristokratik aile mevcut kontun sonrasında bu unvanı, dolayısıyla da topraklarında ve üstünde çalışanların hayatlarında söz sahibi olma ayrıcalığını kimin miras alacağının peşine düşüyor. Zira kontun erkek çocuğu yok, üç kızı var. İşte bu kızlardan birinin yapacağı evlilik tüm dengeleri değiştirebilir.

Böylece senaryoya romantik bir hikâye göbeğinden eklenmiş oluyor. Fakat diziyi bu kadar popüler yapan herhalde ara ara bayağı kusurlu bulduğumuz senaryosundan ziyade oyunculukları. Özellikle de büyük anne rolündeki Maggie Smith‘in inanılmaz oyunculuğu, her sezonu sürükleyebilecek şahanelikte.

Mizah anlayışına bayıldığımız, gündelik tarihin detaylarını incelikle sunduğuna inandığımız dizideki temel sınıf ayrımı elbette kafamızı meşgul ediyor, bazen de bu ayrımın bu kadar doğallaştıran bir diziyi seyrediyor olmaktan dolayı vicdanımız sızlıyor. Downton Abbey, tıpkı The Bing Bang Theory gibi aklımıza okuduğumuz ya da okunası bulduğumuz ama henüz okumadığımız bir seri kitabı getiriyor. İşte bizim Downton Abbey okuma listemiz:

* İngiliz İşçi Sınıfının Oluşumu / E. P. Thompson / Çev. Uygur Kocabaşoğlu / Birikim Yayınları

İngilizler ve sınıf denince akla gelen tek kitap. Hem tarih yazımında hem sınıf analizinde hem de İngiliz işçi sınıfının özgün ve yerel tarihine bakışıyla öne çıkan ve çok tartışma da yaratmış bu kitapta, kont ve konteslerin terzilerini, ayakkabıcılarını, bir zamanların makine kırıcılarını ve çok daha fazlasını çok zengin bir anlatımla okumak mümkün.

Sınıfı durgun bir kategori olarak algılayan, sadece “ajan”ların seyyaliyeti ve güç mücadelesinin güdümlü bir parçası olduğunu vazeden anlayışa karşı Thompson şarkılar, ilahiler, şiirler, yeminler, günlükler ve gazeteler vasıtasıyla tarihi canlandırır.

Northanger Manastırı / Jane Austen / Çev. Hamdi Koç / İş Bankası Kültür Yayınları

Bir abbey‘den (manastır) diğerine, henüz I. Dünya Savaşı’nı yaşamamış, geleneklerinin tehdit altında olduğunu hissetmeyen, her şeyiyle 19. yüzyıla ait bir manastıra uzanıyoruz. Downton Abbey‘nin başlangıçta içinde bulunduğu konumu anlamak için güzel bir kitap Northanger Manastırı. Mütevazı bir aileden gelen Catherine’in daha zengin bir ailenin oğluna talip olmasıyla gelişen olaylar, Austen’ın her zamanki gözlem gücü ve sivri diliyle birleşince ironi dolu bir roman çıkıyor ortaya.

* Karanlık Kıta: Avrupa’nın 20. Yüzyılı / Mark Mazower / Çev. Mehmet Moralı / İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları

Dizide yıllar geçtikçe aristokrasi kadınların seçim hakkından, işçilerin grev hakkına farklı konularla yüz yüze geliyor. Arada ziyaret eden Amerikalı anneanne figürü (Shirley MacLaine) İngilizlerin demokrasiyi henüz kavramadıklarından dem vuruyor. Mazower’in kitabı bunun gittikçe rengi açılacak bir aristokratik karanlık olmadığı, kıtanın tüm 20. yüzyıl boyunca bir karanlık içinde olduğunu gösteren, böylece I ve II. Dünya Savaşlarına aslında güzel insanların arada bir delirmesi gibi bir açıklamadan çok uzakta başka bir açıklama getiren bir kitap. Avrupa’nın son yılları da aynı karanlığa işaret etmiyor mu?

* Muhteşem Gatsby / F. Scott Fitzgerald / Çev. Püren Özgören / Everest Yayınları

Amerikalı annenanne, Amerika’dan yeni demokrasi yorumlarıyla birlikte 1920’lerin ihtişamını da getiriyor — babaanneyi dehşete düşüren kızlı erkekli partilerden, ev içi pikniklerden, çeşit çeşit eğlencelerden söz ediyor sürekli. “Amerika’da I. Dünya Savaşı sonrası şatafatı” deyince akla ilk gelen kitap Muhteşem Gatsby oluyor elbette. Yeni Dünya’da durumun anneannenin anlattığı kadar güllük gülistanlık da olmadığını, aristokrasi-burjuva ayrımının henüz tamamen ortadan kalkmış olmadığını da gösteriyor Gatsby.

A Handful of Dust / Evelyn Waugh / Penguin Classics

Son olarak, ne yazık ki henüz Türkçede bulunamayan bir kitap listemizde. İngiltere’nin en önemli yazarlarından Evelyn Waugh, 1934 tarihli romanı A Handful of Dust‘ta (Bir Avuç Toz) Downton Abbey malikânesinin geleceğini gösteriyor: Tesisatı, ısıtması doğru dürüst çalışmayan, onlarca odasından yalnızca iki üç tanesi kullanılabilinen, hepi topu birkaç tane hizmetlisi kalmış, kısacası döküntü bir malikâne; orada doğup büyüdüğü için eve tutkuyla bağlı olan bir adam ve bu ıssız zenginlikten sıkılan, sürekli Londra’ya eğlenmeye kaçan eşi. Waugh’nun Türkçe baskılarıyla ilgili heyecan verici duyumlar aldık, netleştirdiğimizde sizlerle de paylaşacağız.

Website | + posts

Televizyondan kitaba – Downton Abbey” üzerine 2 yorum

Bir Cevap Yazın