Geçmiş zaman olur ki: Nisan

1948 – Ankara Opera Binası’nın açılışı

Türklerin operayla tanışması, Batı ülkelerindeki elçilerin, Osmanlı sosyetesine Avrupa’da pek sevilen bu kültür aktivitesini ballandıra ballandıra anlatmasıyla olmuştu. Çok gecikmeden sarayda müzikli oyunlar gösterilmeye başlanmış, ancak Batılılaşma hedefinde müzik öncelikli bir alan olmamış, saray erkanı ve zengin ve eğitimli bürokratlardan başkası Batı müziğine ilgi duymamıştı.

Nitekim, II. Mahmut tarafından paşalık unvanı verilen, ömrünü İstanbul’da tamamlayan ve mezarı Harbiye’de bulunan Guiseppe Donizetti dahi, Mızıka-yı Hümayun’u (saray bandosu) kurmaktan ve kraliyet için birkaç marş bestelemekten öteye gidip, halka Batı müziğini ulaştırmayı başaramamıştı.

Cumhuriyet’in kuruluş yıllarında da müzik alanında topyekün bir Batılılaşma çabası olmamış, Batı’nın çoksesli teknikleriyle halk müziğinin yoğrulması gibi bir politika izlenmişti. Ancak 1930’ların ortasında devletin klasik Batı müziğine yönelik ilgisi artmış, yerli eserler üretilmeye, Batılı operalar da, tek perde şeklinde de olsa sahnelenmeye başlamıştı.

Fakat Yemen’de genç bir subayken eline geçen, Fransızlardan kalma bir gramofon ve birkaç plakla senfonik müziğe tutkuyla bağlanmış olan İsmet İnönü‘nün devlet başkanlığında işler biraz daha değişmişti. 1940’lara gelindiğinde, İsmet İnönü, opera sanatçılarına bizzat ilgi göstermiş, 1946’da dönemin Maliye Bakanı Nurullah Esat Sümer’e sadece opera için kullanılacak bir bina tahsis etmesini söylemişti.

Devletin belini bükmekte olan kaynaksızlık, yeni bir bina inşaatına olanak vermiyordu. Bunun üzerine, Milli Şef’e hayır dememek üzere, 1935’te inşa edilmiş modern bir mimari örneği olan Sergievi’nin opera binası olarak düzenlenmesi fikri ortaya atıldı. Ancak binanın başmimarı Şevki Balmumcu, buna şiddetle karşı çıkmıştı. Bunun üzerine dönemin ünlü alman mimarı Paul Bonatz kolları sıvamış ve 2 Nisan 1948’te bina törenle açılmıştı. İlk gün icra edilen eserler, Cemal Reşit Rey, Ulvi Cemal Erkin, Necil Kazım Akses ve Ahmed Adnan Saygun’a aitti ve açılış günü prömiyerleri yapılmıştı.

1984 – Marvin Gaye’in babası tarafından katledilmesi

Daha önce yatak odasına giden yolda dinlenecek müzikler listelerinin adeta demirbaşı olarak tanıttığımız Marvin Gaye, 29 yıl önce, 1 Nisan 1984 tarihinde babası tarafından öldürüldü.

Kendisine “Motown’un Prensi” unvanı kazandıracak çalışmalarıyla 60’larda adını duyurmaya başlayan Gaye, 70’lerdeki kayıtlarıyla R&B’nin ufkunu belirleyen bir isim haline gelmişti. Başarı ve parayla birlikte Gaye, ciddi bir kokainman bağımlısı da olmuştu. Aynı zamanda maliyeyle de başı beladaydı. 1980 yılında çıktığı Avrupa turnesinden Amerika Birleşik Devletleri’ne dönmeme kararı aldı. Zira biriken büyük vergi borcu sebebiyle hapis tehlikesi bulunuyordu. Motown’la arası da bozulan Gaye’in hayatı başaşağı gitmekteydi.

1981’e gelindiğinde, Gaye Belçika’ya taşınmıştı ve uyuşturucudan uzaklaşıp kendini dine vererek tekrar özgüvenini kazanmaya, müziğe geri dönmeye çabalıyordu. Kendini biraz toparlamış ve yeni bir albüm anlaşması bile yapmıştı. 1982’de kaydettiği yeni albümden çıkan ilk single “Sexual Healing” büyük sansasyon yaratmıştı.

1983 yılında müzik piyasasına Gaye damga vurmuştu. “Sexual Healing”le en iyi erkek vokal dalında Grammy kazanırken, Amerikan Müzik Ödülleri’nde de soul/R&B dalında ödülleri topladı. Bu arada ülkesindeki vergi sorunlarını da çözmüştü. Gaye için zor günler geride kalmış gibi görünüyordu. Tüm bunlara rağmen Gaye’in ruh hali pek sağlıklı değildi.

Gaye, aynı adı taşıyan babasıyla hayatı boyunca iyi ilişkiler kuramamıştı. Bir vaiz olan ve kadın kıyafetleri giymekten hoşlanan babasıyla yıldızı barışmıyordu. 31 Mart 1984 gecesi çok düşkün olduğu annesi, babasıyla tartışırken araya girmiş, babasıyla aralarında sert bir atışma geçmişti. Gerginlik ertesi gün de fiziksel şiddet eylemleriyle devam etmiş, sonunda öğle saatleri yaklaşırken, babası oğlunun hediye ettiği silahla Gaye’i kurşun yağmuruna tutmuştu.

Geçtiğimiz günlerde basına açıklama yapan Gaye’in kız kardeşi, ağabeyinin sağlıksız bir ruh hali olduğunu ve hep ölmeyi istediğini iddia etti. Ölümünden birkaç gün önce intihar girişimi olduğunu ve başaramadığını, babasına kendisini öldürtmek için büyük çaba sarfettiğini de sözlerine eklemişti.

1990 – Axl Rose’un mürüvveti kısa süre görüldü

Neredeyse çeyrek asır önce, tüm zamanların en fenomen rock gruplarından Guns N’ Roses, 1988 tarihli Appetite for Destruction adlı albümüyle ortalığı kasıp kavuruyordu. Albümdeki tüm parçalar büyük başarı yakalamıştı ama listelerde 1 numaraya oturan “Sweet Child O’ Mine” adlı şarkı, adeta grubun resmî marşı gibiydi. Parça, grubun solisti Axl Rose‘un 1986’dan beri birlikte yaşadığı kız arkadaşı Erin Everly için yazılmıştı.

İkilinin oldukça fırtınalı bir birliktelikleri vardı ve gerçek bir rock yıldızı olmaya doğru tam gaz ilerleyen Axl’ın etrafı, baştan çıkarıcı kadınlarla doluydu. Erin Axl’ı evlenmeye ikna etmekte büyük güçlük çekiyordu ve son çareyi bir gece kendini öldürmekle tehdit etmekte bulmuştu. Bundan onu vazgeçirecek tek şey o gün evlenmeleriydi.

Axl Rose bu tehditi her nasılsa ciddiye almıştı; bütün gece Las Vegas’a doğru arabayla yol alan çift, 28 Nisan 1990’da şipşak bir nikâh kıyıvermişti. Ancak nikâhta verilen sözler üç hafta sonra ununtulmuş, Axl Rose ümitsizce ayrılmak için avukatına başvurmuştu. Fakat pek tutarlı bir karakter olmayan Rose, hemen ardından bu fikirden bir süre için vazgeçmişti.

Ayrılık, yıl sonunda gerçekleşti. 1991’in Ocak ayında evlilikleri, Las Vegas yasalarına uygun olarak boşanmaksızın noktalandığında, Erin, beklediği nafakayı elde edememişti. O hırsla üç yıl sonra Rose’dan şiddet gördüğü iddiasıyla büyük bir tazminat davası açtı. Benzer bir davayı aynı günlerde, Axl’ın bir sonraki sevgilisi Stephanie Seymour da açmıştı.

Kısa kısa:

1970: Johnny Cash, Beyaz Saray’da başkan Richard Nixon‘ın daveti üzerine sahne aldı ve manidar bir şekilde “What Is Truth” (Gerçek nedir?) adlı parçayı çaldı. Nixon aslında “Welfare Cadillac” adlı parçayı çalmasını istemiş, ama Cash bunu reddetmişti.

2003: Jerry Lee Lewis, altıncı eşi Kerrie McCarver’dan boşandı. McCarver, Jerry Lee Lewis hayranları derneğinin başkanıydı.

2007: Yine bir ABD başkanı, yine bir olay. George W. Bush, Viyana’daki Imperial Otel’deki kral dairesinde kalmak istediğinde reddedildi. Oda, aynı günlerde Viyana’da turnede olan Rolling Stones üyesi Mick Jagger tarafından tutulmuştu. Jagger, kendisini arayıp odayı sayın başkana vermelerini rica eden otel görevlilerine küfür edip teklifi reddetmişti.

Website | + posts

Geçmiş zaman olur ki: Nisan” üzerine bir yorum

Bir Cevap Yazın