Tomris Uyar’dan Leylâ Erbil öykücülüğü üstüne: “Hadi ülkemizde özgürlük yasak da özgünlük de mi yasak?”

Türkçe edebiyatın önde gelen isimlerinden Leylâ Erbil, dün hayatını kaybetti. 82 yaşındaki yazar bir süredir Balat Hastanesi’nde lösemi nedeniyle tedavi görüyordu.

Erbil’in kendisi ve eserleri hakkında birçok şey söylenebilir elbette. Ama biz sözü bir başka ustaya, Tomris Uyar’a bırakmak istedik. İşte Uyar’ın 1997’de, Düşler/Öyküler dergisinde yayımlanan “Leylâ Erbil Öykücülüğü Üstüne” adlı yazısından alıntılar:

Leylâ Erbil’in ilk öykü kitabı Hallaç (1961), rastlanmadıklığıyla kafamı hallaç pamuğuna çevirdi diyebilirim. Beckett’ten yapılan alıntı, “Hiçbir şey hiç’ten daha gerçek değildir” okura öykülerin dünyası hakkında önemli bir ipucu veriyordu ama yalnızca bir ipucu.

1960’larda Leylâ Erbil’in kuşaktaşı sayılabilecek yazarların çoğu varoluşçuluk akımıyla tanışıktırlar; bunalım, saçma, hiçlik, bireyin bunaltısı, sıkça işledikleri temalardı. Erbil’in şaşırtıcılığıysa, bu temaları Batılı yazarlar gibi adı belirsiz bir ülkede, hatta düşsel bir mekânda yaşayan soyut kişiler aracılığıyla değil, bu ülkede yaşayan, çeşitli sınıflardan gelme somut bireylerin “ağzından duyurması”ydı.

Hallaç, alışıldık, aşınmış düşünce kalıplarına olduğu kadar beylik edebiyat kalıplarına da karşı çıkacak bir yazarın başkaldırı serüveninin başlangıcıydı.

Gecede, yalnızca Leylâ Erbil öyküsünün değil, Türk öykücülüğünün de bir kilometre taşı. Bu kitapta “tarihsiz, kültürsüz, zamansız ve örgütsüz” bir toplumda yaşayan bireylerin kimi zaman acıklı, kimi zaman ironik, kimi zaman düpedüz gülünç “ifadelerini” okuyorsunuz. Füsun Akatlı’nın deyişiyle “kesik soluklu, söylenmeci, sayıklamacı, simgeci” bir dille konuşan bu yeni öykü kahramanları, Leylâ Erbil’in tavrını açık seçik ortaya koyuyorlar: Amacı okurunu eğitmek ya da ona göz kırpmak değil, onu hınzırca sorgulayarak toplumu ve kendisi üstüne düşünmesini sağlamak.

Tuhaf Bir Kadın’a birbiriyle bağlantılı öykülerden bir derleme mi diyeceğiz, roman mı? Leylâ Erbil’in ürünleri de kendisi kadar ele-avuca sığmaz olduğuna göre? Katı sosyalistler onu uçarı; bazı okurları onu katı Marksist; feministler onu fazla edebiyatçı, bazı edebiyatçılar onu koyu feminist bulabilirler. Tuhaf Bir Kadın, dikkatli okunduğunda bu sorular pekâlâ yanıtlanabilir. Çünkü yazar, bu kere, sivri oklarını kendisine doğrultmuştur.

Karanlığın Günü, Eski Sevgili’den kalan tortuları, yabancılaşmayı, toplumsal çalkantıları, bir dönemin ev-içlerine taşıyan bir roman. 

Mektup Aşkları’yla yine sevdiği forma, mektup formuna dönüyor Leylâ Erbil. Magazine dalma korkusuzluğunu göstererek yeni bir arayış özleminde olduğunu kanıtlıyor. Ne yazık ki sözcüklere, fotoğraflara, okurun belleğinde bir dönemi ansızın canlandıracak kartpostallara, özel kutulardaki harflere kadar uzanan başkaldırı serüveni, klasik noktalama işaretlerini zorlayamıyor. Susku ve düşünme sürelerini vurgulamak için seçtiği virgüllü ünlem, virgüllü soru işareti ve türevleri, teknik olanaksızlıklar nedeniyle son iki kitabında yer alamamış. Hadi ülkemizde özgürlük yasak da özgünlük de mi yasak?

Yazının tamamı için bkz. Kitapla Direniş. Uyar’ın yalnızca Erbil’in öykücülüğüyle ilgili görüşlerini değil, genel olarak yazılarını, söyleşilerini ve denemelerini çok kapsamlı bir şekilde barındıran ve Handan İnci’nin hazırladığı Kitapla Direniş, Yapı Kredi Yayınları’nca 2011’de yayımlandı. Leylâ Erbil’in kendi eserleri ise İş Bankası Kültür Yayınları’ndan basılmakta.

Website | + posts

Tomris Uyar’dan Leylâ Erbil öykücülüğü üstüne: “Hadi ülkemizde özgürlük yasak da özgünlük de mi yasak?”” üzerine 2 yorum

Bir Cevap Yazın