“Küçük Prens öldü”

1509875_10152225138979318_421703739_n

Antoine de Saint-Exupéry, kimliği bilinmeyen yirmi üç yaşındaki bir “küçük kız”a yazdığı mektupta, onunla randevusuna haber bile vermeden gelmediği için kadına sitem eder. Öyle derinden yaralanmıştır ki, Küçük Prens ölmüştür artık.

De Saint-Exupéry’nin mektubunu, tek tweet‘i bir aşk acısıyla ilgili olan Berkin Elvan’ın anısına paylaşıyoruz… (Des Lettres aracılığıyla.)

Mayıs 1943

Şimdiden, sabahın beşinden uyuyacağım saate kadar tek başıma olacağım çünkü tüm dostlarıma yorgun olduğumu,  kimseyi görmek istemediğimi söyledim. Bunca uzun bir zaman ayırmaya özen gösterdiğim küçük kız, gelmeyeceğini bildirmek için telefon etme zahmetine bile katlanmadı.

Bir başkasına bana bu kadar acı yaşatma gücü verdiğime göre, egoizmimin o kadar da büyük olmadığını keşfediyorum melankoliyle. Küçük kız, bu gücün verilebileceği kadar sevecendi. Bu gücü kullandığını görmekse hüzün verici.

Peri masalları böyledir. Bir sabah uyanır insan. “Bir peri masalından başka bir şey değildi…” dedikten sonra gülümser kendi kendine. Fakat aslında gülümsemez içinde bir yerlerde. Peri masallarının hayatın tek gerçeği olduğunu bilir aslında.

Bekleyiş. Hafif adımlar. Sonra beyaz çakıl taşlarının üzerindeki otların arasında akan bir dere gibi üşüterek akıp giden saatler. Önemi olmayan ama aslında çok önemli gülümsemeler, sözcükler. Yüreğin müziği dinlenir: Dinlemeyi bilenler için nasıl da güzeldir, güzeldir… Tabii ki çok şey ister insan. Tüm meyveleri, tüm çiçekleri toplamak ister. Tüm kırların kokusunu içine çekmek ister ama oyun oynar. Oyun mudur bu? Hiçbir zaman bilinmez nerede başlar oyun, nerede biter ama sevecendir insan, onu bilir. Ve mutlu olur.

İçimde ilkbaharımın yerini alan bu iklimi hiç  sevmedim: hayal kırıklığı, kuraklık, kin karışımı bir iklim. Hayalini kuracak bir şeyimin kalmadığı bu bomboş zamanın içinde süzülüyorum. En acı verici olan da, “Gereği var mıydı…” diye sorup durduğum bu hüzün. Bir haber vermeyi bile düşünmeyen biri için bu hüzne gerek var mı gerçekten? Şüphesiz hayır. Fakat o zaman hüzün bile kalmayacak, her şey daha da üzücü olacak.

Bugün Küçük Prens yok artık, bir daha da olmayacak. Küçük Prens öldü. Ya da belki de, iyiden iyiye şüpheci oldu. Şüpheci bir Küçük Prens, Küçük Prens değildir artık. Ona yaptıklarınızı görmenizi istiyorum.

Mektup da olmayacak artık, telefon da, bir işaret de. Pek ihtiyatlı davranmadım, azıcık da olsa acı çekebileceğimi düşünmüyordum zira. Fakat işte gül koparayım derken gül ağacıyla yaraladım kendimi.

Gül ağacı, “Sizin için ne anlamım vardı ki?” diyecek. Ben hafifçe kanayan parmağımı emerken cevap veriyorum: “Hiç, gül ağacı, hiç. Hayatta hiçbir şeyin anlamı yok. Hayatın kendisinin bile. Elveda gül ağacı.”

Fransızcadan çeviren: Birsel Uzma

Website | + posts

Bir Cevap Yazın