Burçlar ve yazarlar: Başak

Sırma Köksal’ın 2003’te Radikal Kitap’ta yayımlanan, burçlar üzerinden yazarları inceleyen yazı dizisini, yazarın da izniyle bu yıl Koltukname’de paylaşacağız. Aradan geçen 10 yıldan sonra okurlarca yeniden keşfedilmesi ve sizleri de bizleri ettiği kadar mutlu etmesi ümidiyle.

Oyuna Gelen Başak

Başak her şeyi denetim altında tutma merakıyla bilinir. Öyle değildir. Başak her şeyi denetim altında tutmak zorunluluğundan nefret eder, sıkılır, istemez öyle bir şey. Ama gelin görün ki her şey de kendi başına yolunda gitmez, işin ucu kaçar, Başak işin ucunun kendi başına yolunu bulamayacağından endişe eder, duruma müdahale eder, bunu kendine dert eder, sonra da şikâyet eder.

Başak şikâyet eder. Kendinden, hayattan. Kendi ve hayat her daim yolunda olsaydı Başak mutlu olurdu. Ama dünya bir tek Başak için kurulmamıştır, sürprizlerden hoşlanan insanlar da vardır, Başak bundan rahatsız olur. Bencil olduğu için değil, insanların başına geleceklerden endişe ettiği için. Bu durumda Başak akıl verir. Verdiği akıllar işlerin çığrından çıkması korkusunu taşır; herkesin her şeyi bozmaya niyetli olduğu zannına kapılabilir, dünyayı düşman belleyebilir, onun için de zaten yeteri kadar sorunlu olan durumların bile titizlikle korunmasına taraftar olan akıllar verebilir. Özdemir İnce Hürriyet‘teki yazılarında bunu yapmaktadır. Ama aslında Hegel de, bir şeyi yeni öğrenmeye başlayanlar hata bulur, akademisyenler ise her şeyin iyi yanını görür, diye buyurmuştu. Bu durumda bizler, yani mevcut durumda bir hata olduğunda kuşkulananlar genç öğrenciler oluyoruz da, İnce kemale mi ermiştir?

Ama bu çaylaklıktır. Sizinle ilgilendiğini sandıklarınızın, sizin değerlerinizle de ilgilendiğini sanmak yani. Memleket fişleme usulü hepimizle ilgilenmektedir ama savunulan nice değeri gözardı etmektedir aslında. Memleket Başak değildir ama bizimle ilgilenenlerin bizim değerlerimize de saygı duyacağını sanmanın çaylaklık olduğunu söyleyen D.H. Lawrence Başak’tır. Zaten Başak hayattaki bu çelişkilere hep dikkat eden bir burçtur, George Bataille da gerçeğin tek yüzünün çelişkilerin vahşi yüzü olduğunu belirtmişti. Başak tüm bunlardan dolayı canı sıkılan bir burçtur. Hem de çok sıkılır. Üstelik bir tek yakınmakla da yetinmeyebilir. Pavese, “Sözler bitti, artık eylem,” deyip intihar etmişti.

Aslında Başak’ın hayatta istediği de fazla bir şey değildir, yolunda giden bir hayat. İşte o kadar. Başak düzen, intizam, temizlik ister. Perihan Mağden de bu konudaki sıkıntılarını sık sık dile getirir. Zaten gaga burunlu şişelere doldurulmuş deterjanların önemini, daha doğrusu ambalajların gaga burnunun ne kadar hayati bir ihtiyaca cevap verdiğini yazsa yazsa bir Başak yazar. Başak böyledir, ayrıntıcıdır, ayrıntılarda titizlenir, titizlenmeye hiç üşenmez. Samuel Johnson da hiç üşenmezdi çalışırken. Ciltlerce eser vermişti ama tembellikten yakınırdı. Başak tatmin olması da, edilmesi de zor bir burçtur. Radikal Kitap‘ın yayın yönetmeni Cem Erciyes de Başak’tır, yazılar kısaldı diye şikâyet eder ama her yazıda en az bir cümleyi siler atar. Başak’tır, yapar.

Başak eleştirmeden duramaz. Öyle ki Stanislav Lem, eleştirecek şey bulamadığında, olmayan bir kitap üzerine yazdığı bir eleştiriden kitap çıkartmıştı: İnsanın Bir Dakikası. Üstelik kitabın bir sonraki bölümü, bir önceki baskı için yazılmış olduğu iddia edilen eleştirinin eleştirisiydi. Ama Başak bu çalışkanlığıyla gösteriş yapacak biri değildir. Daha ziyade yaptığı işin keyfini sürmeyi sever. O. Henry, işine saygısı olan bir hırsızın birşey çalmadan önce keyfine bakacağını söylerdi.

Keyfine bakan hırsız-detektif Bernie Rhodenbarr acaba Başak mıdır? Başak olduğu için mi Goethe’nin dediğini uygulamaktadır? Goethe her insanın günde en az bir kere iyi bir resme bakmasını, iyi bir şiir okumasını, iyi bir müzik dinlemesini gerekli görürdü. O zamanlar radyo yoktu, söylediğini yapmak kolay değildi. Ama Başak hayatta çalışmaya inanır zaten. Tek sorun çalışırken aklının dağılıp durmasıdır. Çünkü hayat Başak’a sıkı bir oyun etmiş, bu düzen, intizam meraklısı insanın başına yıldız diye en oynak gezegen olan Merkür’ü vermiştir; Merkür sık sık ters gider, Başak da sık sık ters döner, huysuzlaşır. Cinayet planları yapmaya kadar vardırır işi. Cinayetler kraliçesi Agatha Christie de Başak’tı haliyle. En mükemmel kocanın kadını yaşlandıkça daha cazip bulacağı gerekçesiyle arkeologlardan çıkacağına inanırdı. Ama bir Başak’ın arkeologda çekici bulacağı şey didikleme huyudur. Arkeologlar da, Başaklar da didikler. Her şeyi!

Bu iyi bir şey midir, bu kendi bilecekleri iştir ama Başak bazen yorar, daha da kötüsü kendisi sık sık yorulur. Karamsarlığa kapılır. William Golding de Başak’tı, iyimser olduğu söylenemezdi. Adorno da Başak’tır, o da iyimserliğiyle bilinmez. Olsa olsa “Kültürün en vazgeçilmez parçası eleştiridir,” diyen yanıyla bilinir. Arthur Koestler ise tarihin kulaklarımızı çınlatan en sürekli sesinin savaş davulları olduğunu söyleyerek konuya girerdi. Başak iyimser değildir ama gerçekçidir. Zaten dünyevi ve ayakları yere basan bir burçtur, havada olan aklıdır. O gezinip durur. Durum budur! Ama havada gezinen bir akıl Başak’a sorumluluklarını unutturmaz. Bilir ki kendinden sonra gelen Terazi’dir, durumu ne kadar yoluna sokarsa o kadar iyidir. Çünkü bu Terazi’nin becereceği bir iş değildir.

***

Başak yazarları
Özdemir İnce / Perihan Mağden / D.H. Lawrence / Hegel / George Bataille / Cesare Pavese / Samuel Johnson / Stanislav Lem / O. Henry / Johann Wolfgang von Goethe / Agatha Christie  / William Golding / Arthur Koestler / Adorno

(Görsel, astrolog Guido Bonatti‘den, 1277 civarı yapıldığı tahmin edilen bir gravür. Diğer burçlar için bkz. Yay, Akrep, TeraziAslanYengeçİkizlerBoğaKoçBalıkKovaOğlak.)

Sırma Köksal
+ posts

Burçlar ve yazarlar: Başak” üzerine 14 yorum

Bir Cevap Yazın