Sevdiğimiz yazarların hayatları da ilgimizi çeker ister istemez. Nerede, hangi dönemde, kiminle yaşadıklarının ötesinde, neye benzedikleri, kaçta kalkıp yattıkları, en çok hangi kokteyllerden ve hangi atıştırmalıklardan hoşlandıkları, pasaportları, ex-libris’leri, evleri, burçları ve daha niceleri de heyecanla, ilgiyle takip ettiğimiz konulardandır. Dolayısıyla aradığımız şeyi her zaman “ciddi” bir biyografinin sayfalarında bulamayabiliriz.
İşte tam da bu konudaki açlığınızı giderecek bir kitap, Javier Marías’ın Yazınsal Yaşamlar’ı. Ünlü Yazarların Gizli Yaşamları altbaşlığını taşıyan eser, Faulkner’dan Nabokov’a, Rimbaud’dan Mann’a, “ünlerinin doruğunda”ki ya da “unutulmuşluğun karanlığında”ki birçok yazarın yaşamından kesitler sunuyor. Gelişigüzel seçilen ve herkesin tanıdığı yazarları birer kurgu kişisiymiş gibi ele almak fikriyle yola çıkan Marías, “Anlatılarımda ortaya döktüklerim çok kısmi, dolayısıyla anlattıklarımın olası kesinliği ya da kesinlikten uzak oluşu da, tam olarak neyin söylenip neden söz edilmediğinde saklı,” diyor önsözünde. Söylenenler ise, tam da yukarıda sözünü ettiğimiz ayrıntılar, Conrad’ın monokl kullanması ve şiirden hoşlanmaması; Edith Wharton’ın, telifinin bir kısmının Henry James’den habersiz olarak onun hesabına yatırılmasını rica etmesi; Stevenson’ın, karısına son derece sadık olması; Lowry’nin, bir şeyden korktuğunda bir iple kendini asarmış gibi yapması.
Bizim en çok hoşumuza giden bölümlerden biri de, Turgenyev ile Tolstoy ve Dostoyevski arasındaki husumet. Marías’ın sözleriyle:
İki yazar arasında büyük farklılıklar ve bir dereceye kadar da arkadaşlık vardır kuşkusuz. Bir tartışmada konu gelip Rusya’nın Batılılaşmasının uygun olup olmadığına dayanınca bu farklılıklar doruk noktasına ulaşır ve Tolstoy, Turgenyev’e meydan okuyarak onu düelloya davet eder, mesele bir-iki çiziğin ardından kutlamayla ve şampanyayla sona ermesin diye de düello silahının tabanca olmasını önerir. Turgenyev özür diler ve iş tatlıya bağlanır ama Tolstoy’un sağda sola onu ödleklikle suçladığını duyunca, bu sefer o Tolstoy’u düelloya davet eder; ancak uzun bir yolculuğa çıkmak üzere olduğu için davetini dönüşüne erteler. Bu kez özür dileme sırası Tolstoy’a gelmiştir, böyle birbirlerini düelloya davet ede-erteleye tam on yedi yıl geçirirler, sonunda düello yapmaktan tümüyle vazgeçerek barışırlar. Tolstoy da Dostoyevski de Batı’da yolculuk ederlerken, varlarını yoklarını kumar masalarında kaptırınca (Dostoyevski saatini bile bırakır), çareyi Turgenyev’e başvurmakta bulurlar. Turgenyev her ikisine de borç verir. Dostoyevski, borcunu ödemekte dokuz yıl gecikir, o da yetmezmiş gibi, durmadan Turgenyev’e saldırmaktan da geri kalmaz. Dostoyevski’nin bu saldırılarını, geçirdiği sara nöbetlerine yoran Turgenyev, bir hasta olarak kabul edip hoş ve hor gördüğü Dostoyevski’yi her defasında bağışlar.
Yazınsal Yaşamlar‘ı Pınar Savaş’ın çevirisiyle okuyabilirsiniz. Marías’ın Yarınki Yüzün üçlemesi ise Roza Hakmen çevirileriyle Metis’te.
(Görsel: Sergey Levitski, 1856. Yukarıdan aşağı ve soldan sağa Tolstoy, Dmitri Grigoroviç, İvan Gonçarov, Turgenyev, Aleksandır Druzhinin, Aleksandır Ostrovski.)