Burçlar ve yazarlar: Terazi

Sırma Köksal’ın 2003’te Radikal Kitap’ta yayımlanan, burçlar üzerinden yazarları inceleyen yazı dizisini, yazarın da izniyle bu yıl Koltukname’de paylaşacağız. Aradan geçen 10 yıldan sonra okurlarca yeniden keşfedilmesi ve sizleri de bizleri ettiği kadar mutlu etmesi ümidiyle.

Terazi’nin Hüznü

Scott Fitzgerald eylemin karakter olduğunu söylemişti ama bu, durumu tam açıklamaz. Böyle söylenince kararlı bir şeyden söz ettiği sanılıyor. Oysa Terazi’nin eylemi salınmadır, yani eylem değil, harekettir. T.S. Eliot biraz daha geniş açıklamaya çalışmıştı: “İnsan olduğumuza göre yaptığımız her şey ya iyi olacaktır ya da kötü. Bu durumda ister iyi şeyler yapalım ister kötü, insanız işte; hem kötü de olsa bir şeyler yapmak hiçbir şey yapmamaktan iyidir, böylece hiç değilse var oluruz.” Ama bu da fazla karmaşıktır. Aslında şunu söylemek istiyordu: Terazi’yiz işte, durduğumuz yerde duramayız.

Terazi durmaktan nefret eder, durmak ona huzura ermeyi değil ölümü çağrıştırır, ölüm ise en baş edemeyeceği şeydir. Graham Greene maneviyatın, merakın kaybolmasıyla gelişen hüzünlü bir bilgelik olduğunu bu yüzden idda etmiştir. Terazi, merakını yitirince hüzünlenir. Hüzünlü bir burçtur zaten, Jacques A. Bertrand’ın yazdığı burç kitabı da bu adı taşır: Terazi’nin Hüznü ve Diğer Burçlar. Düzeltiyorum, Terazi’nin Hüzünlü Salınması ve Diğer Burçlar. Terazi’yi hep düzeltmek gerekir çünkü kendi hakkında sık sık yanılır. Kendini samimiyetle Don Kişot sanan bir yeldeğirmenidir. Cervantes bir Terazi olduğu için yeldeğirmenlerini değil, Don Kişot’u başkişi seçmişti. 

Bir Terazi salınması ise şöyle bir şeydir: Akşam yemeğe çıkmak mı? Sinemaya gitmek mi? Evde oturmak mı? Evde oturmak diyelim, pembe çoraplarını giyip televizyon mu seyretmek, siyah kazak giyip yemek mi yapmak? İkinci şıkkı kabul etmiş bir Terazi’yi yeni bir sorun bekliyordur, mavi dantelli don giyip salata mı doğramak, saçını topuz yapıp dolma mı sarmak? Terazi için hayat bitip tükenmez bir karar vermek gerekliliğidir. Sanmayın ki bu kararları vermeye çalışırken Terazi gerçekten ne yapmak istediğini anlamaya çalışıyordur. Hayır, Terazi hayatın kendine sunduğu bunca seçenek ve fırsat arasından hangisini seçmesi gerektiğini, diğerlerini geri çevirirken hangi fırsatları kaçırmakta olduğunu –hüzünlenerek– anlamaya çalışıyordur. Terazi fırsatçıdır, enerjisinin çoğunluğunu doğru zamanda doğru yerde olmaya harcar. Davet edilmese de dahil olmanın bir yolunu bulur, dayatır. Gandi zayıf bir adamın kazanın, güçlü ama şiddet kullanmayan bir adamın ise kararlılığın ürünü olduğunu söylerken buna yakın bir şeylerden söz ediyordu. Nietzsche ise akıldışı olanın, şeylerin varoluşuyla değil, oluş biçimiyle ilgili olduğunu söylerken, var olanları işine gelecek şekle sokmaya çalıştığından söz ediyordu.

Terazi güzel ve şık şeylere düşkündür. Bazen bunu abartır. Daha doğrusu bazı Teraziler bunu abartır. Öylesine abartırlar ki, saraydan çırağ edilmiş herhangi bir hanımın hizmetinde bulunmuş büyük teyzesini size hanedan soyundan bir deli saraylı diye ballandıra ballandıra anlatabilir. Yalan söylemiyordur, kendinden şık bir tablo yaratmaya çalışıyordur. Bu uğurda Wilde’ın dediği gibi dehasını hayata, yeteneğini sanatına koyar ama bazen sınıf atlamak ve sosyeteye dahil olmak uğruna onca iyi kitaba rağmen güldürü objesine dönüşmüş bir Truman Capote olup çıkar. Diğer Teraziler de başka şeyleri abartır. Mesela projeleri. Sözgelimi İlhami Algör her dem yeni bir proje peşinde koşmayı öylesine abartır ki, üçüncü kitabı bir türlü okurlara ulaşamaz. Ona sorarsanız “Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku”dur. Hoop, Müzeyyen Hanım duydunuz mu? Ama duymasanız da önemli değil, nasıl olsa İlhami Bey bu arada albayına başvurup, “Albayım Beni Muazzez ile Evlendirsene” diye rica etmiştir bile.

Eugene O’Neill insanların hayatının aynalarla kaplı bir yalnızlık hücresi olduğunu söylemişti. En azından Terazi’ninki böyledir, Terazi kendini sever, aynalarla barışıktır. Bunun için diğer burçlar genellikle kendi burçlarından olmayan birileriyle beraber olmayı tercih ederken, Terazi-Terazi çiftlemelerine sık rastlanır. En ünlü örneklerden biri Hannah Arendt-Martin Heidegger çiftidir. Gerekirse birbirlerine ayna olurlar, daha da çok gözükürler. Zaten Terazi gözükmeyi de sever; ama açıkça söylemez, “İstemem yan cebime koy” gibilerindendir hali. Katherine Mansfield önce bir yazar, sonra bir kadın olduğunu söylerdi, yani doğrudan “Yazarım,” demezdi, kadın olduğunu da araya sıkıştırırdı. Zaten cinsellik de Terazi için önemli şeylerden biridir, Aragon işi iyice abartıp –o da bunu abartmıştı– cinsel sapkınlıklar içinde bilimsel biçimde sistematize edilenin bir tek din olduğunu yazmıştı.

Ama bunlar gözünüzü korkutmasın, Terazi abartırken de, salınırken de pek zariftir. Mesela Leyla İpekçi en zarif yazarlarımızdan biridir. Ayrıca kim inkâr edebilir Italo Calvino’nun metinlerinin zerafetini? Calvino, bir yazarın tüm yazdıklarının tek bir cümleye tamamlandığını savunurdu. Faulkner ise bizi mükemmellik düşlerimizde çuvalladığımız konusunda uyarmıştır. Bunu özellikle Terazilerin dikkate alması gerekir tabii; çünkü bu konuyu en çok kurcalayanlar onlardır. Ayrıca, çoğunlukla da herhangi bir şeyde çuvalladıklarında bile o hafif mi hafif hallerinden vazgeçmezler. Böyledir işte Teraziler; ama Akrepler bizi ciddiyete de derinliğe de bol bol doyurur.

***

Terazi yazarları
F. Scott Fitzgerald / T.S. Eliot / Graham Greene / Jacques A. Bertrand / Miguel de Cervantes / Friedrich Nietzche / Oscar Wilde / Truman Capote / İlhami Algör / Eugene O’Neill / Hannah Arendt / Martin Heidegger / Katherine Mansfield / Louis Aragon / Leyla İpekçi / Italo Calvino

(Görsel, astrolog Guido Bonatti‘den, 1277 civarı yapıldığı tahmin edilen bir gravür. Diğer burçlar için bkz. Yay, AkrepBaşakAslanYengeçİkizlerBoğaKoçBalıkKovaOğlak.)

Sırma Köksal
+ posts

Burçlar ve yazarlar: Terazi” üzerine 12 yorum

Bir Cevap Yazın