Burçlar ve yazarlar: Yay

Sırma Köksal’ın 2003’te Radikal Kitap’ta yayımlanan, burçlar üzerinden yazarları inceleyen yazı dizisini, yazarın da izniyle bu yıl Koltukname’de paylaşacağız. Aradan geçen 10 yıldan sonra okurlarca yeniden keşfedilmesi ve sizleri de bizleri ettiği kadar mutlu etmesi ümidiyle.

Dünyayı Yola Getirmek İsteyen Yay

Spinoza’ya göre insan sosyal bir hayvandır. Zodyak’ın hayvanlarla temsil edilmeyen nadir burçlarından biri olan Yay ise sosyal bir insandır. Yay dışadönüktür, Yay insan canlısıdır, Yay meraklıdır, Yay konuşkandır. Yay konuşur, konuşmaktan çok tartışır. John Milton’ın her şeyden çok değer verdiği hakları, öğrenme, konuşma ve özgürce tartışma haklarıydı. Yay bu hakları ister, elde eder ve kullanır. Durumun nezaketi için sizin susmanız daha hayırlıdır. Aksi takdirde hır çıkar. Yay hır çıkartmaktan çekinen biri değildir. Jean Genet de Yay’dı, hayatı boyunca hır çıkartıp durmuştu. Ama Yay kasten hır çıkartmaz, dünyayı doğru yola getirmeye çalışırken Yay’ın gıyabında hır çıkar, bazen da kabak Yay’ın başına patlar. Nâzım Hikmet de, Kemal Tahir de, Aziz Nesin de Yay’dır doğal olarak. Başka şey olsalardı ihtimal ki durum da başka olurdu. Mark Twain, “Önce doğrularınızı belirleyin, sonra keyfinize göre eğip bükebilirsiniz,” demişti ama bir Yay doğru inandıklarını kolay kolay değiştirmez, sözünden dönmez, gemileri yakmaktan çekinmez. Tuhaf bir insan, pardon kadın, yani Tuhaf Bir Kadın‘ın yazarı Leylâ Erbil’dir.

Aslında Yay’lar iyi niyetlidir. Bütün istedikleri insanların iyi, güzel, mutlu olmalarıdır. Ama bu safiyetlerinden ve iyi niyetlerinden kendileri bile şüpheye düşerler zaman zaman. Jonathan Swift, en olumlu insanların en safdiller olduklarından emindi. Yay’ın da böyle safdil bir yanı vardır. Sevmek, sevilmek, güvenmek isterler, güvenleri kırıldığında çok mutsuz olurlar. George Eliot’a göre en büyük yalnızlık insanın güveninin boşa çıkmasıydı. Yalnızlığın ufağı bile bir Yay için felakettir ama Yay inatla yalnız kalmayı becerdiğini iddia eder. Çocukça inatlarından biri de budur. Oysa yalnız bir Yay huysuz ihtiyara döner, etrafına eza eder.

Yay basmakalıp olan her şeyden nefret eder. Kuralları kurcalamaktan, durumları sarsalamaktan, gözünü budaktan sakınmaz. Sık sık pot kırar ama zarifçe özür dileyip bildiğini okumaya devam eder. André Gide Immoralist‘i yazıp kıyametler kopmasına yol açmış, Saki ise küçük bir hatanın birçok açıklamayı bertaraf edeceğini söylemiş, Ionesco ise banalliğin iletişim eksikliğinden kaynaklandığına olan inancını dile getirip insanların klişelerin ardına sığındığını söylemişti. İşte iletişimi kopartmamak, klişelerin ardına sığınmamak adına Yay konuşur da konuşur. Mesele banal olunmasın. Yay banallikten tiksinir. Onun için her şeyi eleştirir. Conrad eleştiriyi sözcüklerin dünyasında, kişisel dışavurumun güzel çiçeği olarak görürdü. Yay bir tek eleştirmeyi eleştirmez ama eleştirmek için eleştirir. Genellikle tatlı dilli ve matraktır. Jane Austen da Yay’dı ve İngiliz taşra soylularıyla zenginleri onun dilinden epey çile çekmişlerdi. Özel hayatında da dedikoducuydu. David Mamet berbat olduğunu düşündüğümüz bir dünyada bize dokunmayan şeylere razı geldiğimizi söylerdi. Biz buna bana dokunmayan yılan bin yaşasın, deriz. Jane Austen ise bana dokunmayan yılana ben dokunup maskara edeyim, derdi.

(Herhalde) Woody Allen da buna benzer bir yol tutmuştur kendine ve her şeyi didikleme ustasıdır. Bunu New Yorklu bir Yahudi olmakla açıklamaya çalışır ama asıl neden Yay olmasıdır. Bir Yay didiklemeden duramaz. Daha doğrusu Yay’ın yapmadan duramadığı şeylerden biri de budur. Çünkü Yay durmaktan da hoşlanmaz, genellikle bir şeyler yapar. Yay huzur vermez hatta huzur bozar ama eğlendirir de. Huzuru kaçmış bir Yay’a karşı en iyi çare onu seyahate yollamaktır. Kurtlarını ancak yolculuk ederek döker. En sakin Yay bile yolculukta pire kesilir. Yolculuğun yolu önemli değildir, dünyanın öbür ucuna da gidebilir, yan sokağa da. Hepsinde hareketli ve şevklidir. Yolda olmadığında bile yolculuk fikriyle oyalanır, Yahya Kemal gibi, katılmadığı akınlarda çocuklar gibi şen bir akıncı olarak hayal eder kendini.

Yay böyle biridir. Dağınıktır, ortalığı da dağıtır, aldırmaz çünkü iyimserdir. Onun dağıttığını toplamak Oğlak’a düşer. Bu iş böyledir, sonu yoktur, hep bir burçtan sonra diğeri gelir…

***

Yay yazarları
Spinoza / John Milton / Jean Genet / Nâzım Hikmet / Kemal Tahir / Aziz Nesin / Mark Twain / Leylâ Erbil / Jonathan Swift / George Eliot / André Gide / Saki / Eugène Ionesco / Joseph Conrad / Jane Austen / David Mamet / Woody Allen / Yahya Kemal

(Görsel, astrolog Guido Bonatti‘den, 1277 civarı yapıldığı tahmin edilen bir gravür. Diğer burçlar için bkz. AkrepTeraziBaşakAslanYengeçİkizlerBoğaKoçBalıkKovaOğlak.)

Sırma Köksal
+ posts

Burçlar ve yazarlar: Yay” üzerine 11 yorum

Bir Cevap Yazın