2014’ten Kalanlar // Film

2013 zor bir yıldı, Gezi tam anlamıyla damga vurmuştu 2013’e. Zihinleri, bedenleri, vicdanları ağır mesaiye gark etmiş; güçlüğüyle, yeşerttiği ümidiyle, barındırdığı öfkeyle yaşadığımızı hissettirmişti bize. 2013’ün selefi bu yüzden biraz ruhsuz, biraz yavan geldi. Olayımız eksik kalmadı elbet ama yüzümüz pek az güldü 2014’te. Yolsuzluklar, yasaklar, hastalıklar, iş kazaları, ölümler, ölümler, ölümler… Neyse ki insanlık bize ümit de verdi. Elbette sanatla, sinemayla, edebiyatla ve müzikle. Geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi, Koltukname ekibi olarak –KoltuknameOptimusminimus ve Sevillaportakalı– 2014’te haşır neşir olduğumuz albümler, filmler ve kitaplardan bir demet sunmak istiyoruz. İşte 2014’ün parçalı bulutlu ruhunu bizim için renklendirenler. (Albümler için buraya, kitaplar içinse buraya buyurabilirsiniz. Geçtiğimiz yılların listeleri ise burada.)

Yılın filmi: Interstellar / Christopher Nolan

MV5BMjIxNTU4MzY4MF5BMl5BanBnXkFtZTgwMzM4ODI3MjE@._V1_SX640_SY720_2014, uzun süredir beklediğimiz filmlerin bir kısmına kavuştuğumuz yıl oldu. Bunların başında elbette Nolan’ın Interstellar‘ı geliyordu. Şahsen ilk çıkan teaser trailer‘da görülenler dışında filmin konusu hakkında hiçbir şey bilmeden izlediğimiz bu film seyirciye gerçek bir sinema deneyimi yaşatıyor. Görkemli sahneler, heyecan dolu anlar, karmaşık bir hikâye çizgisi, şaşırtıcı bir son… Neredeyse Memento‘nun daha büyük –çok daha büyük– bütçeli bir hali gibiydi Interstellar. Özellikle de tüm bilimkurgu ve aksiyonun arasında, filmin kalbinde yatan baba-kız hikâyesi göz önünde bulundurulduğunda. Gerçekten de filmde bizi en çok etkileyen bu oldu.

En nefret edilesi kadın karakter: Gone Girl / David Fincher

Gone Girl, yılın bir diğer heyecanla beklenen filmiydi. Gillian Flynn’in aynı adlı romanından uyarlanan film, internet üzerinde 1) Ben Affleck’in cinsel organı, 2) Rosamund Pike’ın canlandırdığı Amy Dunnee karakterinin psikopatlığı hakkında uzun uzun yorumlara yol açtı. Spoiler vermeden filmin konusunu anlatmak pek mümkün değil; ama Fincher’ın imzası sayılabilecek karanlık, boğucu, kasvetli havaya sahip olduğunu ve Amerikan banliyölerini, Amerikalıların trajedilere yaklaşımını çok güzel yansıttığını belirtebiliriz.

En nefret edilesi erkek karakter: Whiplash / Damien Chazelle

whiplash-posterFilm Ekimi’nin en parlak filmlerinden biriydi Whiplash. Yıldız bir caz bateristi olmayı saplantı haline getirmiş bir konservatuar öğrencisinin, öğrencilerine resmen işkence eden bir öğretmenle ilişkisini konu alıyor film. Bir yandan, daha önce Spectacular Now‘da izlediğimiz Miles Teller‘ın oyunculuğuna hayran kalıyor, diğer yandan J.K. Simmons’ın canlandırdığı öğretmeni bir kaşık suda boğmak istiyorsunuz. Gerilim anlamında neredeyse Gone Girl‘le yarışacak, seyrederken tırnaklarınızı yemeğe başlamanıza neden olacak bir film Whiplash.

En tatlı yol/yemek filmi: Chef / Jon Favreau

Jon Favreau’nun yazdığı, yönettiği ve başrolünde yer aldığı Chef, lokanta sahibinin mutfağına karışmaya başlaması sonucu işinden –sosyal medya fenomenine dönüşerek– ayrılan bir şefin oğluyla beraber yollara düşmesini, bir yemek kamyonetiyle şehir şehir gezmesini ve bu süreçte yemek yapmanın, insanları beslemenin temelde ne anlama geldiğini hatırlamasını konu alıyor. Basit bir kurgu, şaşaadan uzak bir yapım ama yoluyla yemeğiyle insanıyla içinizi ısıtacak ve ilk uçakla New Orleans’e gitme arzusuna neden olacak bir film.

Dans etmeyi seven süper kahramanlar: Guardians of the Galaxy / James Gunn

18b149286ca6f2920e017bd5d2ffcbf5Yılın en eğlenceli süper kahraman (ya da belki de anti kahraman demeliyiz) filmi Guardians of the Galaxy. Parks and Recreation‘dan tanıyıp sevdiğimiz Chris Pratt‘i bir Hollywood yıldızına dönüştüren film, çizgi roman uyarlamalarına her zaman koyu renklerin ve kasvetli diyalogların hâkim olması gerekmediğini gösterdi seyircilere. Müzikleriyle de sinema koltuğunda ufaktan ufaktan dans ettirdi.

Her sezonu uzun bir film sayılabilecek dizi: True Detective / Nic Pizzolatto

Belki de American Horror Story‘nin başarısıyla birlikte yeni bir antoloji diziyle karşılaştık bu yıl: True Detective. Matthew McConaughey ile Woody Harrelson‘ın başrollerini paylaştığı dizinin ilk sezonu, bir seri katilin peşindeki iki dedektifin hikâyesini anlatıyordu. Mitolojik öğeler barındıran esrarengiz cinayetler, Dedektif Rust Cohle’un kafa karıştırıcı bilgelikleri, etkileyici çekimler… Yeni sezonunun da bizi ilki kadar heyecanlandıracağını umuyoruz.

Website | + posts

2014’ten Kalanlar // Film” üzerine 5 yorum

Bir Cevap Yazın