Eurovision: Kimin eli kimin cebinde?

Elnur Huseyinov

İster Türkiye’nin yüzünü artık batıya dönmekten vazgeçtiğine ister politik güç savaşlarına bağlayın, Eurovision şarkı yarışması son yıllarda Türkiye’de pek popüler değil. Oysa dünyanın ilgisi artmakta. Bu yıl, teamüllere aykırı gibi gelse de, Avustralya da yarışmaya dahil oldu.

Türkiye için, Sertap Erener’in, sesini, ecnebi lisanı ve popüler müziğin öğelerini ustaca kullandığı parçasıyla ve gurbetçi Türklerin telefon oylamasındaki yadsınamaz desteğini de alarak 2003 yılında kazandığı birincilik bir milat olmuştu. 2003’e kadar bir kez üçüncülük, bir kez de yedincilik gibi “şerefli mağlubiyetlerle” dolu mazimiz, hep, “Bize karşı birleşen haçlılar”, “Türkleri sevmeyen Avrupalılar”, “Birbirini kollayan komşular”, “Süregelen Kıbrıs ambargosu” gibi açıklamalarla rasyonelleştirilmişti.

Bu açıklamaların en azından bir tanesi pek de yanlış sayılmazdı: Avrupa içinde oluşan ittifakların birbirini desteklediği gerçeği. Danimarka, İsveç, Norveç ve Finlandiya doğal olarak bir blok oluşturuyordu. Daha düne kadar devam eden savaşa rağmen Bosna Hersek, Sırbistan, Hırvatistan birbirlerine öpücükler yolluyor, Kıbrıs ve Yunanistan Arnavutluk’u da alıp halay çekiyor, İngiltere ve İrlanda ise sürekli kucaklaşıyordu. Yalnız ve güzel Türkiye ise inatla katılıp zirveden yıllarca uzak kalsa da, 2003 zaferi sonrası değişen siyasi iklimin de etkisiyle, hevesini almış ve sırtını dönüp uyuma moduna geçmişti.

Aslında Avrupalıların çoğu da yarışmaya ilgiyle olduğu kadar şüpheyle ve bir parça güvensizlikle bakmakta. Özellikle son birinciliğini 18 yıl önce kazanan İngiltere’de ve 38 yıl önce kazanan Fransa’da bu kanı yaygın. Pek çok alanda dünya ve Avrupa liderliği yapan bu ülkeler için Eurovision, “Ev alma komşu al” sözünün teyidinin daima gerçekleştiği bir yarışma olarak görülüyor. Bu konudaki istatistiklere bakıldığında da bu durum doğrulanıyor.

eur_map_1

Yarışma 1956 yılında, II. Dünya Savaşı’nın kırgınlıklarının giderilmesine ve kültürel birlikteliğe bir katkı olması amacıyla düzenlenmişti. Ama bu iyi niyetli girişim, doğal bazı kamplaşmaların ortaya çıkmasıyla sonuçlandı. Örneğin Sovyetler Birliği’nden son ayrılan ülke olan Belarus, oyunu çoğunlukla Rusya’dan yana kullandı. Bir o kadarı da Ukrayna’ya yolladığını ekleyelim.

Temel olarak bloklar eski Sovyet ülkeleri, eski Yugoslavya’nın katkısıyla Balkanlar ve birbirlerine teveccühleri herkesin malumu İskandinavya ülkeleri olarak ortaya çıkıyor. Bunun dışında İngiltere-İrlanda aşkına dışardan destek veren Malta’yı da sıradışı bir blok olarak kabul etmek mümkün.

Birbirlerine sempatileri sayılarla ortaya konabilen ülkelere karşı bir de yapayalnız kalan, seveni kollayanı olmayan ülkeler kervanı var. Monako, Fransa, İsrail, İsviçre, Portekiz ve Almanya işler oylamaya geldiğinde çoğunlukla yalnızlık girdabında boğuluyorlar.

Tüm bunların dışında, Eurovision tarihi incelendiğinde, bir de olumsuz tavır blokları tanımlanmakta. Yine de sistematik ve sürekli olarak oy vermeme tavrı içinde olan ülke yok. Bu durum çoğunlukla siyasi iklimle ilişkileniyor.

Türkiye’nin oy depolarına bakıldığında ise yıllar içinde en çok oyu Almanya’dan almış olması şaşırtıcı değil. Benzer şekilde gurbetçilerin yoğun olduğu Fransa, Hollanda, Belçika ve İsviçre de Türk nüfusun yoğunluk oranına uygun şekilde listede yer alıyorlar. Etnik olarak sıkı bağların olduğu Arnavutluk, Makedonya, Bosna Hersek ve Bulgaristan da Türkiye’nin çorbasına tuz katanlardan.

eur_map_3 eur_map_2

Eurovision, pek çoklarının iddia ettiği gibi müzik dışı pek çok faktörün belirleyici olduğu bir gösteriden fazlası değil. Eurovision’u kazanan müzisyenlerin çoğu kısa sürede unutuluyor ya da Eurovision onlara sınıf atlatmayı başaramıyor. Üstelik “Rusya hiç parça göndermese de ilk beşe girer” gibi iddiaların yersiz olmadığı açık. Her şeye rağmen, sakallı travestilerin, sokak tiyatrolarının, maskeli soytarıların, seksi dansların sergilendiği artık küresel bir festivale dönüşen bir yarışma. Neler olup bittiğine kayıtsız kalmak kolay değil. (Telegraph aracılığıyla.)

Website | + posts

Bir Cevap Yazın