İslami hip hop ya da tesettürlü rap ya da sadece müzik

Muneera Williams, tam bir hip hop müzisyeni. Güçlü ve tutkulu sesiyle ritmik konuşması duyulduğunda, dinleyiciler buna kolayca ikna oluyor. Williams, “Müzik sadece eğlence değil, dostluk, sevgi ve umudun da yayılmasına yardımcı olabilir” fikrinde. 34 yaşındaki Williams, şarkılarında da bu fikrini beyan ediyor.

Muneera Williams ve Sukina Owen-Douglas, birlikte “Poetic Pilgrimage” adlı hip hop grubunu kurduklarından beri hayran kitleleri hızla büyümekte. Her ikisi de İngiltere’de doğmuş olsalar da, aileleri Afrika kökenli Karayip göçmenleri. Onları ilgi odağı yapan özelliklerinden biri de 2005 yılında büyüdükleri şehir Bristol’den Londra’ya yüksek öğrenim için gittiklerinde İslam dinini tercih etmiş olmaları.

İslam’ı tercih etmelerinden bu yana da başlarını örtmeye de başlamışlar. Yine de takılar ve daha önce de kullandıkları diğer aksesuvarlarla tarzlarını devam ettirmekteler. Al Jazeera kanalındaki bir programdan sonra “Tesettürlü hip hop’çular” diye çağrılmalarına ise pek aldırmıyorlar. Sukina Owen-Douglas, ne kendilerini İslami sanatçı ne de müziklerini İslami rap olarak tanımlamak istiyor.

“Bizi türbanlarımızla gördüklerinde, insanlar elbette Müslüman olduğumuzu fark ediyorlar, bu yüzden de müziğimize İslami rap demeleri şaşırtıcı değil” fikrinde Owen-Douglas. Kimin ne dediğiyle de çok ilgilenmiyorlar. Şarkı sözlerinde eski Cat Stevens yeni Yusuf İslam’ın erken dönemi gibi İslamiyet ve ilişkili kavramlar bir yer tutmuyor. Ele aldıkları konular genelde ırkçılık, eşitsizlik, Afro-Karayip göçmenlerinin İngiltere’deki kültür mirası ya da kadın hakları gibi evrensel temalardan oluşuyor.

Williams ve Owen-Douglas, İslam’ı seçmeleri sonrasında bazı sorunları daha yakından gördüklerini, hayatın başka alanlarında karşılaştıkları konular sayesinde de daha fazla beslendiklerini söylüyorlar. Dahası İslam’ı seçmeleri sonrası daha fazla dikkat çektikleri, özellikle Müslümanlar arasında da bilinirliklerinin arttığı da bir gerçek. Ama ne müzikleriyle İslam propogandası yapmak ne de sadece İslam dünyasına yönelik bir müzik arayışında olduklarının altını çiziyorlar.

İkili, bu konudaki sorularla çok sık karşılaştıklarını söylüyor. Bundan sıkılıyor olsalar da sabırla cevap vermeye çalışıyorlar. Caz, reggie ve elektro-soul akımlarından beslenen müziklerinin kişisel ya da kitlesel inançlara dair metinler ve motifler içermediğini tekrarlıyorlar. Elbette zaman zaman maneviyat, Tanrı sevgisi gibi konular da şarkılarda işleniyor ama polis şiddeti, toplumda kadınların uğradığı ayrımcılık ya da ırkçılık gibi diğer tüm konulardan daha ağırlıklı değil.

Hip hop’un bir tartışma ortamı yaratmaktaki başarısı ikiliyi hep cezbetmiş. Bu konuda Müslümanlarla da zaman zaman karşı karşıya gelebiliyorlar. Zira ikili sahnedeyken gördüklerine ve duyduklarına tepki veren ve eleştiren Müslümanlar da oluyor. “Kadınların sahneye çıkmasına topyekün karşı çıkanlar var. İslam’ın bunu yasakladığı fikrindeler. Ama bizim inançlarımız ve sanatımızı çelişki içinde değil,” diye açıklıyor Owen-Douglas. “İnancımız sayesinde bir teveccüh görmek istemiyoruz. Ama onu gizlemek gibi bir tavrımız da yok. Sahneye çıkmamız bazı önyargı sahiplerinin hoşuna gitmiyor. Ve bunların hatırı sayılır bir kısmı Müslüman değil. Müslüman kadınlarla ilgili bildikleri klişelere uymayan birilerini görünce şaşırıyorlar.” Ama konserlerde ortalama üçüncü parçaya geldiklerinde insanların kıyafetleriyle ilgilenmemeye başladığını söylüyorlar.

Londra’daki 2005 yılındaki terör saldırıları sonrasında İngiltere’de İslam’a karşı gözle görülür bir önyargı ve kaygı hissediliyor. Ama Williams ve Owen-Douglas bu önyargıları kırmakta kararlılar. Batı değer yargılarını reddettikleri ya da eşcinsel haklarına saygısız olacakları gibi suçlamalara hızlı, zeki ve sert sözlere sahip müzikleriyle yanıt vermeye devam ediyorlar. (Huffington Post aracılığıyla.)

Website | + posts

Bir Cevap Yazın