79 yaşındaki Nobel ödüllü Mario Vargas Llosa 50 yıllık eşini Isabel Preysler için terk etti

llosaPerulu yazar Mario Vargas Llosa, çağımızın en önemli yazarlarından sayılıyor. Ama Nobel Edebiyat Ödülü sahibiyle ilgili gelen son haberler edebiyatına değil, aşk hayatına dair. Zira 79 yaşındaki Llosa, 50 yıllık eşini “Manila’nın İncisi” Isabel Preysler için terk etmiş bulunuyor.

Şarkıcı Enrique Iglesias’ın annesi olan Preysler (64), İspanya’nın en meşhur femme fatale‘i, güzelliği ve evlilikleri dillerden düşmeyen bir paparazi yıldızı. Peru’daki bir televizyon kanalına göre, Llosa aynı zamanda kuzeni olan eşi Patricia’ya (70), “Benden bu kadar. Mutluluğun ne olduğunu şimdi anladım. Fazla vaktim kalmadı,” diyerek Preysler’le birlikte olmak için ayrıldı.

Acımasızlıklarıyla tanınan paparaziler şu an ikilinin ilişkisini destekliyor gibi. “Aşk hikâyeleri, hayallerin gerçek olabileceğini gösteriyor. İkinci şans diye bir şey vardır, acıdan sonra mutluluk gelir, hayat sizi her noktada şaşırtabilir,” diye yazıyor Hola! dergisi. “Acıdan sonra gelen mutluluk”, Preysler’in 26 yıl evli kaldığı üçüncü eşi Miguel Boyer’in iki yıl felçli yaşadıktan sonra, sekiz ay önce ölmesine atıfta bulunuyor.Devamı »

Yaratıcı enerjilerinizi yoğunlaştırmanız gereken saatler

Lambert/Getty Images (Science of Us aracılığıyla.)Washington Üniversitesi’nin Foster İşletme Fakültesi’nde yardımcı doçent olan Christopher Barnes, “en yaratıcı ve en odaklı çalışmalar için ideal aralıklar”ın sabahın erken saati ile akşamüzeri olduğunu söylüyor — bunlar enerjinizin ve odaklanma gücünüzün doruk noktasına ulaştığı zamanlar.

Harvard Business Review‘a konuşan Barnes, öğleden sonra hissettiğiniz bitkinlikle savaşmaya çalışmak yerine zihninizin uyuştuğu anlara dikkat etmenizi söylüyor. Bu sıralarda yaratıcı çalışmalardan kaçınmanızı, onun yerine e-postlara yanıt yazmak, listeler hazırlamak gibi daha angarya işlerle ilgilenmenizi öneriyor.

Barnes’ın öğüdü sadece işte değil, genel hayatta da geçerli aslında: Bedeninizin (ve zihninizin) gerçeklerini kabul edin ve onunla savaşmak yerine ahenk içinde çalışmaya özen gösterin.

Kısacası sabah işe vardığınızda, “Ay şu sigarayı içeyim de sonra çalışmaya başlarım,” derseniz iyi bir fırsat kaçırmış olursunuz. (Haber ve fotoğraf Science of Us aracılığıyla.)

Doğanın fethettiği balıkçı köyü

Çin’in Shengsi Adaları’ndan biri olan Gouqi Adası, terk edilmiş bir balıkçı köyüne ev sahipliği yapıyor. Ana karada balıkçılığın adaya nazaran daha ekonomik olması sebebiyle balıkçıların yıllar önce terk ettiği köy, zaman içinde doğa tarafından ele geçirilmiş. Dün, insanın en çirkin yüzlerinden birini ne yazık ki bir kez daha gözler önünde seren bir dehşetin, Madımak’ın yıldönümüydü. Bugün, dünyanın insansız nasıl görünebileceğinin bir örneği… (N’olmuş? aracılığıyla.)

doganin-ele-gecirdigi-terk-edilmis-cin-koyu-gouqi-island-1Devamı »

Ülkeden ülkeye değişen güzellik anlayışı

oncevesonra

Amerikalı gazeteci Esther Honig, makyajsız bir fotoğrafını dünyanın çeşitli ülkelerindeki Photoshop’çulara göndererek “Beni güzelleştirin,” diyor. Amacı, güzellik anlayışının ülkeden ülkeye nasıl değiştiğini görmek.

Before & After (Önce ve Sonra) adını verdiği proje aslında geçtiğimiz yıl ortaya çıkmıştı. Yine de güncelliği koruyan bir mevzu olduğunu düşündüğümüzden sizlerle paylaşmak istedik. Fotoğrafların birçoğu insana güzel olduğu kadar komik de gelebiliyor. Zaten tüm mesele de birinin güzelinin diğerinin palyaçosu sayılabilmesi değil mi…

Sizce en güzel ya da en çirkini hangisi? Yorumlarınızı bekliyoruz. (Bigumigu aracılığıyla.)Devamı »

Sony e-kâğıttan saat üretiyor

İnsanlar Apple saati için sıralara diziledursun, Sony e-kâğıttan saat üretmiş bulunuyor. Kayışın ve saatin kullanıcının hareketlerine göre şekil ve renk değiştireceği ürünün “akıllı” olma iddiası yok — sadece saatin kaç olduğunu gösteriyor. İncecik, temiz ve basit bir tasarıma sahip ve pilinin 60 gün gittiği söyleniyor. Saati satışa sunacak olan Japon Fashion Entertainments markası, e-kâğıttan giysiler üretmeyi de planlıyor — örneğin papyonlar, şapkalar ve bağcıklar.

Aşağıda, ürünün tanıtım videosu ile fotoğraflarını görebilirsiniz. FES’le ilgili daha fazla için de internet sayfasını ziyaret edebilirsiniz. Sizi bilemeyeceğiz ama biz dizüstü bilgisayarlar, masaüstü bilgisayarlar, akıllı telefonlar, tabletler, şunlar bunlarla dolu dünyada bu saati Apple’ın akıllı saatinden çok daha cazip buluyoruz. Sizin de tasarımla ilgili görüşlerinizi yorumlara bekliyoruz. (The Verge aracılığıyla.)Devamı »

Vladimir Nabokov’dan eşine aşk mektupları

Véra ve Vladimir Nabokov, Montreaux, 1968. (Fotoğraf: Philippe Halsman; Brain Pickings aracılığıyla.)

Geçtiğimiz yüzyılın en büyük yazarlarından Vladimir Nabokov, aynı zamanda eşi Véra’yla yaşadığı büyük aşkla da tanınıyordu. İkilinin mektuplaşmaları, geçtiğimiz yıl İngilizcede yayımlandı. Brain Pickings, 800 küsür sayfa tutan kitabı her zamanki gibi çok güzel anlatmış, birkaç tane de mektubu siteye koymuş. Biz de ikilinin aşkının başlangıcından üç örneği sizlerle paylaşmak istedik. Henry Miller’ın Anaïs Nin’e, Victor Hugo’nun Juliette Drouet’ye, Virginia Woolf’un Vita Sackville-West’e yazdığı mektuplarla birlikte okumanız önerilir.  Devamı »

Haftadan Kalanlar // 22-28 Haziran 2015

* “Aşırı kahve tüketimi kalbin ritmini olumsuz yönde etkiliyor” ya da “Düzenli kahve içenlerin damarları daha temiz.” Kahve yerine herhangi bir yiyecek, kalp ritmi bozukluğu yerine herhangi bir başka risk, temiz damarlar yerine de herhangi başka bir fayda koyabiliriz. İsviçreli bilimadamlarının tek işi yiyecekleri övecek ya da yerecek deneyler yapmak sanki. Her an yeni bir çalışma, her an yeni bir sonuç. Siz de bunlardan bizim kadar sıkıldıysanız, Johannes Bohannon’un “Çikolata yiyen kilo veriyor” sonucuna ulaştığı sahte deneyine göz atmanızı öneriyoruz. Bohannon bu projeyi, sahte bilimselliğe dayanan diyet endüstrisiyle ilgili bir belgeselin parçası olarak yapıyor. Medyanın nasıl oltaya geldiğine ise ne yazık ki hiç şaşırmadık…

* Samsung, sollamalardaki riski düşürüp yol güvenliğini artırmak için kamyonlarının arkasına, kamyonun önündeki yolu gösteren kocaman bir ekran yerleştirmiş. Güvenlik artırma niyetiyle dikkat dağıtmadığı müddetçe güzel bir çözüme benziyor.Devamı »

Haftanın Eğlencesi: Enstantane buluşmalar

Amerikalı sanat yönetmeni Stephen McMennamy, basit arka planlar buluyor, iki tane ayrı fotoğraf çekiyor, sonra bu fotoğrafları stratejik bir biçimde birleştiriyor. Kesinlikle Photoshop kullanmadan yapılan çalışmanın sonucu, insanın algısını allak bullak eden buluşmalar. McMennamy sürecini şöyle anlatıyor:

Sadece etrafa bakıp ilginç bir şekilde uyum sağlayabilecek ya da birleştikten sonra hoş bir tezat yaratabilecek şeyler arayıp bulmakla alakalı. Sürece gelince, sadece bir şeyler bulup en temiz açıdan fotoğraf çekmeye çalışıyorum.

Basit ama yaratıcı. Biz en çok dondurma üstünde kayaktan hoşlandık, sizin de beğendiklerinizi yorumlara bekliyoruz. İlgilenenler için McMennamy’nin Tumblr’ı burada, Instagram’ı ise burada. (Bored Panda aracılığıyla.)

funny-photo-mashup-combo-stephen-mcmennamy-1Devamı »

Şampiyonların Kahvaltısı’ını bir de John Malkovich’ten “oku”yun

John-Malkovich-john-malkovich-32370625-900-896

Kurt Vonnegut‘un en bilinen, en sevilen eserlerinden Şampiyonların Kahvaltısı‘na, şimdi John Malkovich’in seslendirmesiyle sesli kitap olarak ulaşılabiliyor. Bir Amazon şirketi olan Audible‘ın yayınladığı roman, Vonnegut dünyasının meşhur bilimkurgu yazarı Kilgore Trout’la tanışan ve tüm eserlerini kurgu değil de gerçek sanan otomobil satıcısı Dwayne Hoover’ın hikâyesini anlatıyor. Şahsen Hollywood’un en etkileyici seslerinden birine sahip olduğunu düşündüğümüz Malkovich, kitapla ilgili şöyle diyor:

Şampiyonların Kahvaltısı bir aktörün isteyebileceği en iyi senaryolardan; canlandırması müthiş keyifliydi. Umarım Vonnegut hayranları, bu zorlayıcı ve komik Amerikan klasiğini dinlerken eğlenirler çünkü ben kaydederken çok eğlendim; kitapla ilk defa tanışanların ise onu kırk yıl önce olduğu kadar taze ve güncel bulacaklarına inanıyorum.

Devamı »

Farklı dillerin “chicken translate”leri

chicken translate

Çeşit çeşit konuda uzmanların konuşmalarıyla kimi zaman ufkumuzu açan, kimi zaman sadece zaman öldürmemizi sağlan TED, altyazılar için çok geniş bir çevirmen kadrosuna sahip. TED’in gerçekten güzel bir çeviri sistemi var: Kısa bir başvuru formu doldurarak TED’e kaydoluyor, sonra henüz çevireceğiniz dile çevrilmemiş videolardan birine talip oluyorsunuz. Talip olduğunuz videonun altyazısını belli bir müddet içinde çevirmek zorundasınız. Yine sizin gibi gönüllü bir çevirmen çevirinizin üstünden geçtikten sonra altyazı yayınlanıyor. Bu şekilde birçok farklı dilde altyazı mevcut olduğundan konuşmalara dünyanın her yerinden insan ulaşabiliyor.

TED çevirmenlerine, kendi dillerinden motamot çevrilemeyecek deyimler sıralamalarını istemiş. Ortaya çıkan sonuç, bir nevi “chicken translate”. Tabii dille ilgili her konuda olduğu gibi, farklı kültürlere de ışık tutuyor. Japonların kafayı kedilerle bozduğunu, Tamillerin suya olumsuz anlamlar yüklediklerini görüyoruz. Her dilde hayvanlı deyimler kullanıldığını görüyoruz. Ya da farklı dillerde benzer anlamlara gelen farklı deyimler bulunduğunu görüyoruz. Örneğin bizim “Çıkmaz ayın son çarşambası” dediğimiz şey, Taylarda, “Bir sonraki reenkarnasyonda bir öğleden sonra”, İngilizlerdeyse “Domuzlar uçunca.” Acaba “asla olmayacak” sözünü vurgulamak her kültür için önemli mi? Bazı düşünceleri illa deyimlerle ifade etme ihtiyacı mı duyuyoruz?

Belki de en önemli soru: “Bilal’e anlatır gibi anlatmak”, Bilal’in kim olduğunu unutulduktan yüzyıllar sonra da bir deyim olarak kullanılacak mı? (TED Blog aracılığıyla.)Devamı »

Flannery O’Connor: Dostlar, dostlara Ayn Rand okutmaz!

flanneryoconnor

Bugünkü paylaşacağımız mektuplar ilgili söyleyecek fazla bir söz yok. Güney gotiği olarak tabir edilen akımın öncüsü, Amerikan ve dünya edebiyatının en önemli öykücülerinden Flannery O’Connor, oyun yazarı arkadaşı Maryat Lee’ye gönderdiği mektuba Ayn Rand’ı yererek başlıyor. Lee’nin bir önceki mektupta yazdıklarına yanıt vermekte olduğunu tahmin edebiliriz.

Umarım sana Ayn Rand’ı öneren arkadaşların yoktur. Ayn Rand’ın edebiyatı, edebiyatta varılabilecek en düşük nokta. Umarım kitabı metroda yerden almış, sonra da en yakın çöp tenekesine atmışsındır. Ayn Rand’ın yanında Mickey Spillane Dostoyevski gibi kalıyor.

Kısaca “Dostlar, dostlara Ayn Rand okutmaz,” diyen O’Connor, The Habit of Being kitabında yer alan mektubun geri kalanında başka konulara değiniyor. Bir yazarı edebiyatın en düşük noktası, kitabını da çöp olarak tanımlaması sizi şaşırtmasın. En meşhur öykülerinden “İyi İnsan Bulmak Zor”u analiz etmeye çalışan bir öğretmene verdiği yanıtta sivri dilini ortaya koyuyordu yazar:Devamı »

Haftanın Eğlencesi: Hayatın acı gerçekleri

Danimarkalı yazar Mikael Wulff ve karikatürist Anders Morgenthaler –ikili birlikte Wumo olarak tanınıyor– eğlenceli illüstrasyonlar şeklinde bizlere hayatın acı gerçeklerini sunuyorlar. Grafik ve diyagram olarak hazırladıkları gerçekler, Facebook uygulamalarından bankanın açılış saatlerine, çamaşır makinesinin ayarlarından IKEA’nın labirentimsi yapısına, çoğunlukla batıya has sorunları tiye alıyor.

Bu yıl soğuk, yağmurlu ve rüzgârlı bir bahar geçirdiğimiz için biz özellikle “Bahar”dan hoşlandık. Sizin hayatınıza en çok hangi acı gerçekler uyuyor? Yorumlarınızı bekliyoruz. (Bored Panda aracılığıyla.)

truth-facts-funny-graphs-wumo-1
Bankaların Açılış Saatleri / Bankanın açık olduğu saat / İşten izin alıp bankaya gidebileceğiniz saat

Devamı »

Tolstoy’dan 17 yaşam kuralı

Tolstoy 1853’te, yirmi beş yaşındayken şöyle yazmıştı:

Olağanüstü bir insan olduğum fikrine er ya da geç alışmam gerekiyor. Ahlaken benim kadar iyi, idealleri için her şeyi feda etmeye benim kadar hazır olan başka kimseyle tanışmadım.

Tevazu gösterdiği söylenemez. Ama olağanüstülük konusunda haksız da sayılmaz. Tolstoy “idealleri”ne ulaşabilmek için, yukarıdaki cümleyi sarf etmeden yedi yıl önce kendine yaşam kuralları belirlemişti bile. Bunlar şöyleydi:Devamı »

Haftadan Kalanlar // 8-14 Haziran 2015

* Sevgi Soysal’ın anlatımıyla 12 Mart. Soysal, tutsaklık anılarını Yıldırım Bölge Kadınlar Koğuşu‘nda ayrıntılı bir şekilde anlatıyor. Soysal külliyatı İletişim Yayınları’nda.

* Samuel Beckett, Berlin sokaklardına avare avare dolaşırken.

* Derviş Baba Deliler, Abdallar, Meczuplar, Aşıklar Kahvehanesi’nin sahibinden: Görüyorsam Duyuyorsam Sorumluyum!

* İngiliz saat hediye etmeyi maharet sanırsa…

* Kadın cinsel istismara uğradığı yoga stüdyosunu yakarsa…

* Jon Snow akşam yemeği davetinize katılırsa…

MoMA koleksiyonuna yüzlerce August Sander fotoğrafı kattı

Otoportre, 1925.
Otoportre, 1925.

New York’taki Modern Sanat Müzesi, MoMA, Alman portre ve belgesel fotoğrafçısı August Sander’in 619 fotoğrafını satın aldı. Fotoğraflar, Sander’in büyük projesi, “20. Yüzyılın İnsanları” kapsamında yer alıyor.

Sander, 60 yıl boyunca çeşit çeşit meslekten, yerden, sınıftan insanları fotoğrafladı. Neredeyse insanlığın bir fotoğraf arşivini çıkarmak istiyordu. Bu çalışmasını kendi ülkesi Almanya’da yürüttüyse de amacı ve nihayetinde ortaya çıkan sonuç, evrenseldi. John Berger‘ın “The Suit and the Photograph” (Takım Elbise ve Fotoğraf) adlı denemesinden alıntılamak gerekirse:

Tam amacı, 1876’da doğduğu Cologne yöresinde her türden, sosyal sınıftan, alt sınıftan, işten, meslekten, ayrıcalıktan gelenleri temsil edecek arketipler bulmaktı. Toplamda 600 portre çekmeyi umuyordu. Projesi, Hitler’in III. Reich’ı yüzünden yarım kaldı.

Sosyalist ve Nazi karşıtı olan oğlu Erich, toplama kapmında öldü. Babası arşivlerini kırsal bölgede gizledi. Bugün geride kalan şey, olağanüstü bir sosyal ve insani belge. Bugüne kadar hemşerilerinin fotoğraflarını çeken hiç kimse bu derece şeffaf bir belgesel oluşturamadı.

Denemenin adı, Sander’in en meşhur fotoğraflarından biri olan “Genç Çiftçiler”den geliyor. Bir köy dansına gitmekte olan üç delikanlının fotoğrafında Berger, işleri gereği fiziken hareketli olan, dolayısıyla da rahat giyinmeleri beklenen çiftçilerin üstlerinde neden takım elbiseler olduğunu irdeliyor. Yazı, Berger’ın Understanding a Photograph adlı kitabında. Söz konusu fotoğrafı ve “20. Yüzyılın İnsanları”ndan sevdiğimiz birtakım diğer fotoğrafları aşağıda görebiliriniz. (The New York Times aracılığıyla.)Devamı »