22 Şubat’ta sahiplerini bulacak olan 87. Akademi Ödülleri’nin adayları az önce açıklandı. Neil Patrick Harris’in sunuculuğunu üstlendiği ödüllerde başta dokuzar adaylığı bulunan Birdman ile The Grand Budapest Hotel olmak üzere, The Theory of Everything ve Boyhood gibi filmler ön plana çıkıyor. Belki de en şaşırtıcı olan, Interstellar‘ın yokluğu… Ama filmlerle ilgili ayrıntılara Oscar’ların sitesinden ulaşabileceğinizi hatırlatıyor, adaylarla ilgili yorumları sizlere bırakıyoruz. Oscar’larda kaybedenlerin de nasıl kazandığını merak edenleri de buraya alalım.Devamı »
koltukname
87. Akademi Ödülleri’nin adayları açıklandı
Woody Guthrie’nin 1943’teki yeni yıl kararları
Yeni yıl kararları denildiğinde bugün aklımıza, elbette bir numarada yer alan “sigarayı bırakmak”nın yanı sıra “yeni bir dil öğrenmek”, “detoks yapmak”, “kilo vermek” türünden maddeler geliyor. Amerikan folk müziğinin efsanevi ismi Woody Guthrie’nin 1943’te aldığı kararların arasında da “sağlıklı beslen”, “içeceksen çok az iç” gibi, yıl içerisinde ihmal edilen vücut sağlığına dair maddeler mevcut. Hatta bugün komik gelecek şeyler bile var; “kalan dişlerini fırçala”, “çoraplarını değiştir” ve “banyo yap” gibi… Ama minik çizimlerle dolu liste, birçoğumuzun yüzünü kızartacak türden özverili kararlar da içeriyor; “herkesi sev”, “insanları daha yakından tanı” ve “savaşı kazanmaya, faşizmi yenmeye yardımcı ol” gibi…Devamı »
3. yaş çekilişi sonucu
3. yaşımızı kutlamak için yaptığımız çekiliş sonuçlandı. Dün gece 12’ye kadar yorum girenlerin arasından (her IP adresini bir kere girmek şartıyla), Random.org aracılığıyla yaptığımız çekilişin talihlisi esra rengiz.
Katılımınız, ama daha önemlisi güzel sözleriniz ve iyi dilekleriniz için hepinize çok teşekkür ederiz. Bu kadar severek hazırladığımız sitemizin sizler tarafından da sevilerek takip edildiğini görmek, yola devam etmek için gerekli enerjiyi veriyor bize.
Bir sonraki çekilişimizde görüşmek üzere!
#JeSuisCharlie
2014’ün öne çıkan seçici kurul üyeleri
2014’ün öne çıkan jüri üyeleri
2014’ün öne çıkan jüri ve seçici kurul üyeleri
Aralık ayına girince insan dört bir yandan listelerle çevrelenir. En iyiler, en kötüler, en komikler, en saçmalar… en’lerin sonu bir türlü gelmez. Yaklaşan yeni yılın en eğlenceli yanlarından biridir bu. Geride kalan bir seneyi değerlendirmek, sınıflandırmak, numaralandırmak, puanlamak ve sonuçları dünya âlemle paylaşmak.
Bizim gibi edebiyat severler doğal olarak öncelikle kitap listelerine yöneliyor. Yıl içinde yayımlananları, gözümüzden kaçan bir şeyler olup olmadığını listelerden takip ediyor, listeler sayesinde yeni bir kitap, yazar ya da yayınevi keşfediyoruz. Kimi zamanlar –bizim “Yıldan Geri Kalanlar” yahut Radikal Kitap’ın “Yılın 100 Kitabı”nda olduğu gibi– ekip içi yapılan seçkilerden oluşuyor bu listeler. Kimi zamanlarsa yazarlar, çevirmenler, editörler, gazeteciler gibi dışarıdan insanların katkılarıyla biçimleniyor. Sorulara gelen yanıtlar bazen basit bir şekilde sıralanıyor, bazen de “algoritmalar” kullanılarak listeleniyor.Devamı »
Koltukname 3 yaşında (ve çekiliş)!
5 Ocak 2012’de kurduğumuz Koltukname, bugün 3 yaşına girdi. İlgimizi çeken, önemli bulduğumuz, Türkçede eksikliğini hissettiğimiz kültür, sanat ve edebiyat haberlerini paylaşma hedefiyle yola çıkmıştık Koltukname olarak. Bu bağlamda geçtiğimiz yıl Gorki’den Woolf’a, Hugo’dan Necatigil’e birçok yazarın mektuplaşmalarını, yazarlar üzerinden burçların özelliklerini paylaştık, Yemek Kültürü köşemize devam ettik, Giyim Kültürü köşemize başladık. İstediğimiz her şeyi yapamadık belki ama siz okurların desteğiyle motive olduk.
İşte bu yüzden, bizi yalnız bırakmayan siz sevgili okurlarımıza bir hediye sunarak kutlamak istiyoruz üçüncü yaşımızı. Bu yazının altına 12 Ocak Pazartesi gününe kadar yorum bırakan okurlarımızdan birine, aşağıdaki kitaplardan istediği bir tanesini yollayacağız. Kitaplar, 2014’ten Kalanlar // Kitap listelerimizden alındı, kitaplarla ilgili düşüncelerimizi bu bağlantıdan okuyabilirsiniz.
Yorumlarınızı bekliyoruz. Herkese iyi seneler.Devamı »
2014’ten Kalanlar // Kitap
2013 zor bir yıldı, Gezi tam anlamıyla damga vurmuştu 2013’e. Zihinleri, bedenleri, vicdanları ağır mesaiye gark etmiş; güçlüğüyle, yeşerttiği ümidiyle, barındırdığı öfkeyle yaşadığımızı hissettirmişti bize. 2013’ün selefi bu yüzden biraz ruhsuz, biraz yavan geldi. Olayımız eksik kalmadı elbet ama yüzümüz pek az güldü 2014’te. Yolsuzluklar, yasaklar, hastalıklar, iş kazaları, ölümler, ölümler, ölümler… Neyse ki insanlık bize ümit de verdi. Elbette sanatla, sinemayla, edebiyatla ve müzikle. Geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi, Koltukname ekibi olarak –Koltukname, Optimusminimus ve Sevillaportakalı– 2014’te haşır neşir olduğumuz albümler, filmler ve kitaplardan bir demet sunmak istiyoruz. İşte 2014’ün parçalı bulutlu ruhunu bizim için renklendirenler. (Albümler için buraya, filmler içinse buraya buyurabilirsiniz. Geçtiğimiz yılların listeleri ise burada.)
Yayımlanana kadar yayımlanacağına inanılamayan kitap: 49 Numaralı Parçanın Nidası / Thomas Pynchon / Çev. Feride Evren Sezer / İthaki Yayınları
Çağdaş Amerikan edebiyatının en önemli –ve en gizemli– isimlerinden Thomas Pynchon, bugüne dek çevrilmediğine şaşılan, yıllardır da yayımlanacağı rivayet olan yazarlardan. Biz de iki yıl önce Inherent Vice‘ın film haberiyle birlikte yazarın üç romanının İthaki Yayınları’nca basılacağını müjdelemiştik. Yine de gözüyle görmeden inanmayacağını söyleyenler çoktu. 2014, yazarın hayranlarını da şüphecileri de tatmin eden yıl oldu ve 49 Numaralı Parçanın Nidası yayımlandı. Sırada Gravity’s Rainbow ile Inherent Vice var. Heyecanla bekliyoruz.Devamı »
2014’ten Kalanlar // Film
2013 zor bir yıldı, Gezi tam anlamıyla damga vurmuştu 2013’e. Zihinleri, bedenleri, vicdanları ağır mesaiye gark etmiş; güçlüğüyle, yeşerttiği ümidiyle, barındırdığı öfkeyle yaşadığımızı hissettirmişti bize. 2013’ün selefi bu yüzden biraz ruhsuz, biraz yavan geldi. Olayımız eksik kalmadı elbet ama yüzümüz pek az güldü 2014’te. Yolsuzluklar, yasaklar, hastalıklar, iş kazaları, ölümler, ölümler, ölümler… Neyse ki insanlık bize ümit de verdi. Elbette sanatla, sinemayla, edebiyatla ve müzikle. Geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi, Koltukname ekibi olarak –Koltukname, Optimusminimus ve Sevillaportakalı– 2014’te haşır neşir olduğumuz albümler, filmler ve kitaplardan bir demet sunmak istiyoruz. İşte 2014’ün parçalı bulutlu ruhunu bizim için renklendirenler. (Albümler için buraya, kitaplar içinse buraya buyurabilirsiniz. Geçtiğimiz yılların listeleri ise burada.)
Yılın filmi: Interstellar / Christopher Nolan
2014, uzun süredir beklediğimiz filmlerin bir kısmına kavuştuğumuz yıl oldu. Bunların başında elbette Nolan’ın Interstellar‘ı geliyordu. Şahsen ilk çıkan teaser trailer‘da görülenler dışında filmin konusu hakkında hiçbir şey bilmeden izlediğimiz bu film seyirciye gerçek bir sinema deneyimi yaşatıyor. Görkemli sahneler, heyecan dolu anlar, karmaşık bir hikâye çizgisi, şaşırtıcı bir son… Neredeyse Memento‘nun daha büyük –çok daha büyük– bütçeli bir hali gibiydi Interstellar. Özellikle de tüm bilimkurgu ve aksiyonun arasında, filmin kalbinde yatan baba-kız hikâyesi göz önünde bulundurulduğunda. Gerçekten de filmde bizi en çok etkileyen bu oldu.Devamı »
2014’ten Kalanlar // Müzik
2013 zor bir yıldı, Gezi tam anlamıyla damga vurmuştu 2013’e. Zihinleri, bedenleri, vicdanları ağır mesaiye gark etmiş; güçlüğüyle, yeşerttiği ümidiyle, barındırdığı öfkeyle yaşadığımızı hissettirmişti bize. 2013’ün selefi bu yüzden biraz ruhsuz, biraz yavan geldi. Olayımız eksik kalmadı elbet ama yüzümüz pek az güldü 2014’te. Yolsuzluklar, yasaklar, hastalıklar, iş kazaları, ölümler, ölümler, ölümler… Neyse ki insanlık bize ümit de verdi. Elbette sanatla, sinemayla, edebiyatla ve müzikle. Geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi, Koltukname ekibi olarak —Koltukname, Optimusminimus ve Sevillaportakalı— 2014’te haşır neşir olduğumuz albümler, filmler ve kitaplardan bir demet sunmak istiyoruz. İşte 2014’ün parçalı bulutlu ruhunu bizim için renklendirenler. (Filmler için buraya, kitaplar içinse buraya buyurabilirsiniz. Geçtiğimiz yılların listeleri ise burada.)
Basitliğin mükemmelliği: Lost in the Dream / The War On Drugs
The War on Drugs’la yeni tanıştığımızı itiraf etmemiz gerek. Onlar üçüncü albümlerine ulaşmış ama gözden kaçmayı da başarmışlar. Neyse ki daha fazla gecikmeden kendileriyle müşerref olduk. Siz henüz olmadıysanız ve neye benziyor bu diyorsanız, biraz Springsteen alın ve üzerine bol vokalli Bob Dylan gezdirin, Tom Petty’yle karıştırın ve üstüne Fleetwood Mac serpin. Tüm bu harika müzisyenlerin karışımı size güzel çağrışımlar yapıyor olmalı.
Gerçekten de öyle. Lost in the Dream, uzun zamandır bütünüyle başarılı olan az sayıda albümden birisi. Parçaları birbirinden ayırmak zor ama “An Ocean in Between the Waves”, “Burning” ve kuşkusuz büyük bir hit olan “Red Eyes”, bu klasik rock tınısındaki albümde biraz daha öne çıkanlar diyebiliriz. Sadelik ve basitlikte güzelliği arayanlar için taze bir mücevher adeta.
Kendilerini tez vakitte canlı da izlemeyi umut ediyoruz, zira videolardan gördüğümüz canlı performansları da çok dikkat çekici.
Bu bir saatlik albümü dinleyin, kayıp bir saat olmayacağı garanti.Devamı »
Haftanın Eğlencesi: Islak kediler
Kediler kediler kediler. İnternetin en büyük fenomeni, hayatımızın eğlencesi… Şirinlikleriyle olduğu kadar şapşallıklarıyla da gündeme geliyorlar. En büyük şapşallıklarından biri ise suya duydukları nefretin doğurduğu haller. Evet, arada göllerde yüzmeyi seven kediler de çıkıyor ama çoğunlukla patilerini yalayarak yıkamayı yeğliyorlar. Acaba ıslandıkları zaman ne kadar komik göründüklerini bildikleri için mi bu kadar çok nefret ediyorlar sudan? Gayet olası. Çünkü aşağıdaki fotoğraflardan da görebileceğiniz gibi, ıslak kediler gerçekten çok şapşal oluyor… ya da çok korkutucu!
Koltukname’deki diğer kediler için sizi buraya alalım. (Bored Panda aracılığıyla.)
Virginia Woolf’tan Vita Sackville-West’e: “Bana bir işaret verin, rica ediyorum sizden”

Kocası Leonard Woolf’la dillere destan bir aşk yaşayan Virginia Woolf‘un (eşine yazdığı veda mektubunu buradan okuyabilirsiniz) 20’lerin sonlarında doğru bir ilişkisi daha olmuştu: Vita Sackville-West‘le birlikteliği. Woolf, 30’lara kadar süren bu birliktelikten esinlenerek otobiyografik sayılabilecek romanı Orlando‘yu kaleme almıştı. Aşağıda, Woolf’un Sackville-West’e yazdığı mektuplardan birini bulabilirsiniz.
Woolf ölümünden sonra geriye dokuz roman, öykü derlemeleri ve birçok deneme bıraktı. Toplu eserlerine Türkçede İletişim Yayınları ile Kırmızı Kedi Yayınevi‘nden ulaşabilirsiniz. Yazarın hayatını merak edenlerse Anthony Curtis‘in ya da Quentin Bell‘in yazdığı biyografilere göz atabilirler. (Des Lettres aracılığıyla.)Devamı »
Haftadan Kalanlar // 17-23 Kasım 2014

* New York eyaletinin batısı kar fırtınasıyla boğuşuyor. Interpol de, konser için Toronto’ya giderken otoyolda mahsur kalmış. Neredeyse iki gündür tur otobüslerinde kalan ve hâlâ kurtarılamayan grup, Twitter’dan fotoğraflar paylaşıyor. Karda kalan kar temizleme aracına dikkatinizi çekeriz.
* American Horror Story‘nin son sezonu, Freak Show‘un senaryosundan önemli bir sayfa çalınmış. Bir oyuncunun ortalıkta bıraktığı sayfada Pepper’ın ikinci sezonda Briarcliff’e nasıl düştüğü açıklanıyormuş. Böylece Vulture‘ın teorisi doğrulanıyor: Bütün American Horror Story sezonları birbiriyle bağlantılı!
* Mermerin nasıl kesildiğini hiç merak etmiş miydiniz? Böyle güzel görüneceğini hiç tahmin eder miydiniz?Devamı »
Haftanın Eğlencesi: Doğayla etkileşime giren sokak sanatı
Sokak sanatı, içinde bulunduğu alanı (duvarı, yeri, pencere kapıyı) gözettiği zaman, halihazırda olduğundan çok daha yaratıcı bir mecraya dönüşebiliyor. Bunun örneklerini daha önce P183‘ün ve Slinkachu‘nun işlerinde de görmüştük. Bugün, belli bir sanatçının değil, belli bir konu hakkında çalışmalara yer vereceğiz: doğayla etkileşime giren sokak sanatı eserleri. Çoğunlukla duvarlarda, bazen de yerlerde, şehirde bulunabilecek üç beş yaprakla, bir ağaçla, sarmaşıkla, çiçekle bütünleşen küçüklü büyüklü çizimler. Şehri güzelleştiren, keşke gerçekte görebilsek, dedirten türden çalışmalar.
Sanırım bizim favorimiz sonuncu, sizin görüşlerinizi de yorumlara bekliyoruz. (The Meta Picture aracılığıyla.)
Devamı »
David Lynch’ten Louboutin kırmızısı reklam filmi
İlk ayakkabısının altını ojeyle boyadıktan sonra kırmızı tabanlı ayakkabılarıyla bir efsaneye dönüşen Christian Louboutin, şimdi geriye dönük bir yol izleyerek kendi kırmızı (ve tabii başka renk) ojesini üretiyor. Şişesi de uzun bir topuğu andıran ojenin tanesinin 50 dolar olduğunu belirtiyor, yorumları size bırakıyoruz…
Ayakkabılar efsane, ojenin kırmızısı efsane; reklam filmini çekecek ismin de bir o kadar efsane olması gerektiği düşünülmüş olsa gerek ki David Lynch‘e başvurulmuş. Louboutin’le daha önce “Fetiş” adlı projede (DİKKAT, işyerinde açmaya uygun değildir vs.) Lynch’in kendine has reklam filmini aşağıda izleyebilirsiniz.
Bu, Lynch’in moda evleriyle ilk ortak çalışması değil. Lynch, başka markalara çektiği reklam filmlerinin yanı sıra 2011’de Dior için Marion Cotillard’ın oynadığı, Lady Blue Shangai adında bir kısa film çekmişti. (Spell Saab aracılığıyla.)Devamı »
Gorki’den Çehov’a: “Dehanızın önünde kendimden geçerek titredim”

Rus edebiyatının iki büyük isminin, Maksim Gorki ile Anton Çehov‘un mektuplaşmalarının derlendiği Yazışmalar, inci gibi bir kitap. Z. Zühre İlkgelen’in çevirdiği mektuplar, ikilinin kendilerini ve eserlerini nasıl gördüklerine, hayata ve diğer insanlara bakışlarına ve edebiyat algılarına ışık tutuyor. Gorki’nin şehir nefretinden Çehov’un Yalta’daki evinin inşaasına, Çehov’un yazarlığa dair görüşlerinden Gorki’nin üstada duyduğu hayranlığa, ikiliyle ilgili birçok şey öğreniyor, dostluklarına tanık oluyoruz bu kitapta.
Aşağıdaki mektupta, Vanya Dayı‘yı seyreden Gorki, Çehov’un dehası karşısında nasıl duygulandığını anlatıyor. “Çok rica ederim, bu vuruşlarla nasıl bir çiviyi çakmak niyetindesiniz? Bunlarla insanı mı dirilteceksiniz?” diye soruyor üstada. Vanya Dayı‘nın harikuladeliği daha güzel ifade edilemezdi herhalde.
Çehov’un tüm oyunlarına ve tüm öykülerine, Mehmet Özgül’ün bir o kadar harikulade çevirisiyle Everest Yayınları’ndan ulaşabilirsiniz. Gorki’nin büyük büyük külliyatı henüz Türkçede tam yayımlanmış değil ama belli başlı eserlerine İş Bankası, Can Yayınları ile Mitos Boyut‘tan ulaşılabilir. Mektubun alındığı Yazışmalar ise ne yazık ki ancak sahaflarda bulunabiliyor.Devamı »
Yüzümün orta yeri
Fotoğrafçı Eray Eren, “Asimetri” adlı çalışmasında, insan yüzünün, evet, bildiniz, asimetrikliğini olmadığını ortaya çıkarıyor. Eren, önden çekilmiş portrelerde yüzü ortadan bölüp sağ ve sol tarafın ayna görüntüsüyle birleştiriyor ve ortaya kimi zamanlar son derece normal kimi zamanlar hafif bir tuhaflık varmış gibi kimi zamanlarsa hepten imkânsız görünen yüzler çıkıyor. Tabii insan hemen kendinin böyle bir çalışmada nasıl görüneceğini merak ediyor.
“Asimetri”, aşağıda. Sanatçının diğer işleri için Tumblr sitesini ziyaret edebilirsiniz. (Onedio aracılığıyla.)
Terk edilmiş bir akıl hastanesinde peydahlanan gölgeler
Brezilyalı sanatçı Herbert Baglione‘nin “1000 Gölge” adlı çalışması kapsamında, İtalya, Parma’daki terk edilmiş bir akıl hastanesinde hayaletler peydahlanmış bulunuyor. Sandalyelerin, masaların ayaklarından çıkarak yerlere, duvarlara uzayan gölgeler, ıssız binanın eski sakinlerinden arta kalan ruhları andırıyor.
Aklımıza da ister istemez American Horror Story‘nin ikinci sezonu, “Asylum” geliyor.
Terk edilmiş akıl hastanesinin gölgeleri aşağıda. Baglione’nin diğer çalışmaları için Facebook sayfasını ziyaret edebilirsiniz. (City Lab aracılığıyla.)Devamı »