Müzeyyen Senar’ın ardından: Benzemeyecek kimse sana

muzeyyensenarbbc

Muhtemelen biliyorsunuz, pek de hazzetmediği unvanıyla “Cumhuriyet Divası”nı kaybettik. Uzun, dopdolu hayatı boyunca neredeyse tüm Cumhuriyet tarihine tanıklık eden, görkemli sesiyle kurucusu dahil bir ülkeyi kendine hayran bırakan Müzeyyen Senar, artık yok. Koltukname olarak ardından bir kaç kelam etmememiz elde değil.

Senar’a benzemeye çalışan, ona öykünen ya da en basitinden bu büyük icracıyı kıskanıp kendine diva diyenler hep oldu. Ama o hep kendi kulvarında, farklı bir konumda olmayı başarmıştı. Ne bir neslin TRT radyolarından sadece sesiyle bildiği Samime Sanay, Serap Mutlu Akbulut, Mediha Şen Sancakoğlu gibi nadide solistleri; ne tüm sıradışılığına, değişkenliğine, şaşırtıcılığına rağmen sanat güneşi; ne popüler arabeskten de kaçmayan, magazin basınının gözdesi ve ülkenin belki de en afili şarkıcısı Bülent Ersoy onun durduğu yerdeydi. Eğer Syd Barrett gibi, ardından ağıt yakacak beceride bir grubu olsaydı, muhtemelen “Parılda çılgın elmas” misali bir şaheser de bugün onun için söyleniyor olabilirdi. Zira tıpkı Barrett gibi biraz sıradışı bir karakter, elmas gibi kıymetli nadir bulunur bir sanatçıydı.Devamı »

7 günlük çöplerinin içinde yatan insanlar

Çevreyi korumak adına elektrik, su vb. tüketimimizi azaltmak gerektiğinden bahsediyoruz hep ama peki ya çöplerimiz? Bir gün, bir hafta ya da bir ay içinde ne kadar çok şeyi çöpe attığınızı bir düşünün — ne kadar çok atık ürettiğinizi tahmin edebiliyor musunuz?

Amerikalı fotoğrafçı Gregg Segal, bu soruna dikkat çekmek için “7 Days of Garbage” (7 günlük çöp) adlı bir projeye başlamış. İnsanları bir hafta içinde ürettikleri çöplerin içinde yatarken fotoğraflayan Segal, etkileyici olduğu kadar da rahatsız edici görüntüler koyuyor ortaya. “Bu elbette insanları hayatlarındaki fazlalıklarla yüzlştirmeye yönelik bir proje. Ümidim, ürettikleri çöplerin büyük bir kısmının gereksiz olduğunu fark etmeleri,” diyor sanatçı Slate’e.

O zaman hep birlikte düşünelim: Bir hafta içinde evimizden ne kadar çöp çıkıyor? (Bored Panda aracılığıyla.)

7-days-of-garbage-environmental-photography-gregg-segal-2Devamı »

Hip hop ruhunu geri istiyor

Dünya, insanların yarattığı şiddete tarih boyu sahne oldu. Bununla birlikte, şiddet günümüzde belki de hiç olmadığı kadar yaygın ve kolay uygulanır hale geldi, hatta kendini gelişmiş ya da medeni tanımlayan toplumlarda bile sıradanlaştı.

Bunun son örneklerinden biri de kısa zaman önce ABD’nin Missouri eyaletinin Ferguson kasabasında yaşandı. Belki kendimizden başkalarına bakmaktan pek hoşlanmadığımızdan, belki şiddetin kanıksandığı bir coğrafyada olmamızdan, belki devlet şiddetini artık içselleştirdiğimizden, dünyanın öbür ucundaki olaylar basınımızda pek yer bulmadı, dolayısıyla gündemimize de giremedi. Oysa tarihindeki ilk siyahi devlet başkanına sahip ABD’de, silahsız siyahi bir gencin polis tarafından öldürülmesi ardından başlayan olaylar küçümsenecek gibi değildi.Devamı »

3. yaş çekilişi sonucu

cekilis 2015

3. yaşımızı kutlamak için yaptığımız çekiliş sonuçlandı. Dün gece 12’ye kadar yorum girenlerin arasından (her IP adresini bir kere girmek şartıyla), Random.org aracılığıyla yaptığımız çekilişin talihlisi esra rengiz.

Katılımınız, ama daha önemlisi güzel sözleriniz ve iyi dilekleriniz için hepinize çok teşekkür ederiz. Bu kadar severek hazırladığımız sitemizin sizler tarafından da sevilerek takip edildiğini görmek, yola devam etmek için gerekli enerjiyi veriyor bize.

Bir sonraki çekilişimizde görüşmek üzere!

Koltukname 3 yaşında (ve çekiliş)!

5 Ocak 2012’de kurduğumuz Koltukname, bugün 3 yaşına girdi. İlgimizi çeken, önemli bulduğumuz, Türkçede eksikliğini hissettiğimiz kültür, sanat ve edebiyat haberlerini paylaşma hedefiyle yola çıkmıştık Koltukname olarak. Bu bağlamda geçtiğimiz yıl Gorki’den Woolf’a, Hugo’dan Necatigil’e birçok yazarın mektuplaşmalarını, yazarlar üzerinden burçların özelliklerini paylaştık, Yemek Kültürü köşemize devam ettik, Giyim Kültürü köşemize başladık. İstediğimiz her şeyi yapamadık belki ama siz okurların desteğiyle motive olduk.

İşte bu yüzden, bizi yalnız bırakmayan siz sevgili okurlarımıza bir hediye sunarak kutlamak istiyoruz üçüncü yaşımızı. Bu yazının altına 12 Ocak Pazartesi gününe kadar yorum bırakan okurlarımızdan birine, aşağıdaki kitaplardan istediği bir tanesini yollayacağız. Kitaplar, 2014’ten Kalanlar // Kitap listelerimizden alındı, kitaplarla ilgili düşüncelerimizi bu bağlantıdan okuyabilirsiniz.

Yorumlarınızı bekliyoruz. Herkese iyi seneler.Devamı »

Yetim Ülke’den bir barış çığlığı

Gazze’de olup bitenler, dünyanın nasıl bir cehenneme dönüştüğünü bir kez daha gösterdi. Masum insanlar, siviller, çocuklar, tüm dünyanın gözleri önünde öldürüldü, binlerce insanın yaşam alanı yok edildi, hayat şartları kabul edilmez seviyeye indirildi. Bütün bunlar, İsrail devletinin iradesi ve dünyanın icazetiyle gerçekleşti. İsrail, yarattığı ve sürdürdüğü şiddet dalgasıyla elde etmek istediği sonucu aldı mı bilinmez; ama antisemitizmi körüklediği apaçık ortada.

Oysa İsrail devletinin şiddet politikasına İsrail’de de tavizsizce karşı çıkanların sayısı az değil. İsrail’den çıkan önemli heavy metal gruplarından “Orphaned Land”de, yıllardır sürdürdüğü barış yanlısı tavrıyla muhalifler arasındaki yerini aldı.

“Oprphaned Land”, progresif metal tarzında müzik yapmakta ve doğulu bir tınıya sahip olmasına sebep olan yerel enstrümanlardan da bolca faydalanmakta. Son albümleri All Is One‘ın kapağında da üç semavi dinin sembollerini bir araya toplanmış. Grubun hem şarkı sözlerinde hem de sanat tasarımlarında barış, bir arada yaşam ve insanlık kavramları ana temayı oluşturmakta.Devamı »

Yasaklar, yasaklar…

censor1-600x400

Şu dünyada duymamanız ya da görmemeniz gereken bir şeyler varsa eğer, buna şahsen karar vermeyi istemeniz çok doğal. Ama işlerin hep böyle yürümediğini biliyoruz. Bir aklıevvel çıkıp size neyi bilip neyi bilmeyeceğinizi söylemeye her zaman hazırdır. Bunu da gelenek, görenek, yasa, ahlak, genel geçer kurallar gibi zaman zaman oldukça tartışmalı hükümlere dayandırır. Bereket, artık teknoloji imdada yetişiyor. Önceki yıllarda “yasak” delmek, duruma göre zorlu bir sürece işaret edebilirdi. Oysa bugün “yasaklamak” eylemi, internetin sunduklarını düşününce anlamını yitiriyor. Hele de konu sanat, müzik olunca. Ülkemizin yasaklar konusundaki bayraktarlığı malumunuz. Özellikle 80’ler bu konuda zirve yıllarıydı. Pek de gizlemediği ve dönemin asker kökenli idarecilerini huzursuz etmesi pek olası cinsel kimliğine rağmen, Zeki Müren dışında sansüre uğramayan müzisyen pek yoktu. (Oysa bu konuda sadece bir adım ileri giden Bülen Ersoy, aforoz edilmişti). 80’lerin sansür makinesi sıkı çalışıyordu:

Sezen Aksu’nun “Sarışınım” şarkısı bestecisi Ermeni olduğu için;
Şanar Yurdatapan‘ın tüm albümleri sosyalist olduğu için;
Cem Karaca’nın 1 Mayıs albümü, “komünizm propogandası içerdiği” için;
tüm arabesk müzisyenleri zaten “arabesk denen ucubeyi icra ederek halkın beğenisini ve moralini bozdukları” için;
Barış Manço’nun “Lambaya Püf De” şarkısı müstehcen olduğu için;
Yine Manço’nun “Arkadaşım Eşek” şarkısı “insanın arkadaşı eşek olamaz” gerekçesiyle (hatta Manço’ya “bunu kuzuyla değiştir önerisi bile yapılmış);
Bulutsuzluk Özlemi’nin “Güneye Giderken” parçası “soldan güneş yükseliyordu” sözlerini içerdiği için (“güneş sağdan ya da soldan yükselemez” yorumuyla);
Ada Sahillerinde Bekliyorum” ise Adnan Menderes ve yargılandığı Yassı Ada’yı çağrıştırdığı için;
Grup Yorum ise zaten var oldukları için yasaklanmışlardı.Devamı »

“Ufaklık” göçüp gitti

“Little” (Ufaklık) lakabı, ona boşuna verilmemişti. Jimmy, gerçekten minyatür bir adamdı. Bunun sebebi ise, diğer iki erkek kardeşinde olduğu gibi Kallmann Sendromu adlı nadir görülen genetik bir bozukluktu. Bu durum, ergenliğinin tamamlanmasına engel olmuş, onun adeta doğal bir kastrato sesine, bir ömürlüğüne sahip olmasına yol açmıştı. “Little” Jimmy Scott, geçtiğimiz haziranda hayatını 89 yaşında kaybettiğinde, halen genç bir “tenore contraltino” sese sahipti.

Jimmy Scott, iniş ve çıkışlarla dolu hayatına 1925’te, on çocuklu bir ailenin çocuğu olarak başlamıştı. Trajik hayatının erken döneminde annesini kaybetmiş, koruyucu bir aile tarafından büyütülürken kilise korolarında şarkı söylemeye başlamıştı. 1940’larda profesyonel kariyerine başlaması gecikmedi. Pek çok müziksever, Scott’ın sesini radyolardan biliyor ve onun bir erkek olduğunu öğrendiklerinde çok şaşırıyorlardı. Etkileyici sesi, zarif yorumları sayesinde 1960’lara kadar da müzik dünyasında tutunmayı başarmıştı. Ancak işler ordan sonra pek iyi gitmedi. Ray Charles’la yaptığı bir işbirliği sebebiyle, kontratı altında olduğu plak şirketiyle düştüğü ihtilaf, Scott’a pahalıya mal oldu.Devamı »

Haftanın Eğlencesi: Topsuz futbol

Dört yıllık aradan sonra kavuştuğumuz Dünya Kupası her seferinde göz açıp kapayıncaya kadar bitiyor. Bugün final maçında kimlerin karşılaşacağı belli olacak (gerçi ne Arjantin ne de Hollanda dünkü maçtan sonra Almanya’nın karşısına çıkmak isteyecektir). Biz de Dünya Kupası şerefine tuhaf bir Haftanın Eğlencesi‘yle karşınızdayız: topsuz futbol. “Football minus Balls” adlı Tumblr sitesi, futbol çekişmelerinde topu silince ortaya çıkan komik görüntülerden bir kısmını aşağıda bulabilirsiniz. İyi olan kazansın!Devamı »