




(The New Yorker aracılığıyla.)
(The New Yorker aracılığıyla.)
Amerikalı sanat yönetmeni Stephen McMennamy, basit arka planlar buluyor, iki tane ayrı fotoğraf çekiyor, sonra bu fotoğrafları stratejik bir biçimde birleştiriyor. Kesinlikle Photoshop kullanmadan yapılan çalışmanın sonucu, insanın algısını allak bullak eden buluşmalar. McMennamy sürecini şöyle anlatıyor:
Sadece etrafa bakıp ilginç bir şekilde uyum sağlayabilecek ya da birleştikten sonra hoş bir tezat yaratabilecek şeyler arayıp bulmakla alakalı. Sürece gelince, sadece bir şeyler bulup en temiz açıdan fotoğraf çekmeye çalışıyorum.
Basit ama yaratıcı. Biz en çok dondurma üstünde kayaktan hoşlandık, sizin de beğendiklerinizi yorumlara bekliyoruz. İlgilenenler için McMennamy’nin Tumblr’ı burada, Instagram’ı ise burada. (Bored Panda aracılığıyla.)
Danimarkalı yazar Mikael Wulff ve karikatürist Anders Morgenthaler –ikili birlikte Wumo olarak tanınıyor– eğlenceli illüstrasyonlar şeklinde bizlere hayatın acı gerçeklerini sunuyorlar. Grafik ve diyagram olarak hazırladıkları gerçekler, Facebook uygulamalarından bankanın açılış saatlerine, çamaşır makinesinin ayarlarından IKEA’nın labirentimsi yapısına, çoğunlukla batıya has sorunları tiye alıyor.
Bu yıl soğuk, yağmurlu ve rüzgârlı bir bahar geçirdiğimiz için biz özellikle “Bahar”dan hoşlandık. Sizin hayatınıza en çok hangi acı gerçekler uyuyor? Yorumlarınızı bekliyoruz. (Bored Panda aracılığıyla.)
The Paris Review‘dan Jessie Gaynor, ünlü yazarların sarhoşken ne gibi mesajlar atacaklarını hayal etmiş ve hayalini –bir istisna hariç– iPhone’lara resmederek canlandırmış. Bizim burada ve burada gördüğümüz resimlerin tamamını aşağıda çevirileriyle bulabilirsiniz. Şahsen en çok Roald Dahl’ın mesajından hoşlandık. Sizin en sevdiğiniz yazar ve/veya mesajları da yorumlara bekliyoruz.
Yazarların gerçek sarhoş hallerini merak edenleri de buraya alalım.
Bize yedi yıldır Don Draper’ın hikâyesini anlatan Mad Men, dün oynanan finalle sona erdi. Diziyle ilgili birçok şey söylenebilir ama şimdilik neredeyse başrolü çalan bir şeye yöneltmek istiyoruz dikkatimizi: içkiye. Zira Amerikan modasının, siyasetinin ve tütün endüstrisinin farklı yıllarını bize neredeyse içten denecek bir üslup ve bazen sinemaya yaklaşan bir görsellik, ayrıca da şahane oyunculuklarla aktaran dizide sigaradan daha fazla tüketilen tek şey alkol.
Kadın-erkek, genç-yaşlı, reklamcı, müşteri, siyasetçi… bir odası olan herkesin odasında bar, odası olmayanların da odası olanlardan aldıkları kadehleri var. Sabah-akşam, hastalık-sağlık fark etmiyor. Başına herhangi bir şey gelen kendini şişenin önünde buluyor. Bu kadar içkiye bu kadar az sarhoşluk sahnesi oranı da herhalde yine bu diziye özgü. Gerçi geçen zaman zaman Don Draper’ın bile içkiyi kaldıramadığı anlar olduğunu gördük ve şaşırdık. Neredeyse yakıştıramadık.Devamı »
Şubat ayıyla birlikte bir Akademi Ödülleri’ni daha geride bıraktık. Adayların “beyazlığı”yla eleştirilen ödüllerin, sunucu Neil Patrick Harris’e rağmen eğlenceli geçtiği de pek söylenemez. Bu durumda Onur Kurnaz ile Sevil Yılmaz’ın müthiş çalışmasına dönüyoruz. Aday filmlerin konularını Türk popüler kültürüyle buluştuan afişler, NPH’nin esprilerinden çok daha komik. Bizim favorimiz Boyhood, ya sizinki? Yorumlarınızı bekliyoruz. (Bigumigu aracılığıyla.)
Kediler kediler kediler. İnternetin en büyük fenomeni, hayatımızın eğlencesi… Şirinlikleriyle olduğu kadar şapşallıklarıyla da gündeme geliyorlar. En büyük şapşallıklarından biri ise suya duydukları nefretin doğurduğu haller. Evet, arada göllerde yüzmeyi seven kediler de çıkıyor ama çoğunlukla patilerini yalayarak yıkamayı yeğliyorlar. Acaba ıslandıkları zaman ne kadar komik göründüklerini bildikleri için mi bu kadar çok nefret ediyorlar sudan? Gayet olası. Çünkü aşağıdaki fotoğraflardan da görebileceğiniz gibi, ıslak kediler gerçekten çok şapşal oluyor… ya da çok korkutucu!
Koltukname’deki diğer kediler için sizi buraya alalım. (Bored Panda aracılığıyla.)
Daha önce “Meşhur Gözlükler” adlı çalışmasını paylaştığımız Federico Mauro, Ferzan Özpetek’le de çalışmış, bol ödüllü bir İtalyan tasarımcı. “Meşhur Gitarlar”da, adından da anlaşılabileceği üzere, dünyanın meşhur gitar üstadlarının gitarlarının ilüstrasyonlarını derlemiş. B.B. King’den Hendrix’e, Mark Knopfler’den Paco de Lucia’ya çok sayıda gitaristin özel gitarlarının portreleri aşağıda. Biz özellikle solaklarınkinden hoşlandık. Sizin en çok hangilerini sevdiğinizi de yorumlara bekliyoruz. Mauro’nun diğer çalışmaları için internet sayfasını ziyaret edebilirsiniz.Devamı »
Adlarını Fellini’nin La Dolce Vita‘sına borçlu olan paparazilerin, paparazi dergileri ile haberlerinin artık yalnızca popüler kültürün değil, günlük hayatlarımızın da kaçınılmaz bir parçası olduğu yadsınamaz. Zira haber almak için girdiğiniz gazetelerin internet siteleri bile bilmem kimin şok pozları, çarpıcı açıklamaları, şunun bunun kavgasıyla karşılaşıyoruz.
Paparazi ve paparazi haberlerinin yanlışları saymakla bitmez. Fakat Vagenda Magazine, özellikle manşetlerde göze batan cinsiyet ayrımcılığı meselesini ele almaya karar vermiş. Twitter takipçilerinden, meşhur kadınların giysilerine, makyajlarına, saçlarına, kilolarına odaklanan manşetleri yeniden yazarak “normalleştirme”lerini istemişler. Sonuç, her gün göre göre ne yazık ki alıştığımız, belki yadsımamız gerektiği kadar yadsımadığımız birçok yorumun ne kadar acayip olduğunu ortaya koyuyor.
Aşağıda, bu yeni manşetlerden bir seçki bulabilirsiniz. Tamamı ise, habere dikkatimizi çeken Huh. Magazine’de.
ONLAR, “Dışarı makyajsız çıkan Amy Adams, Los Angeles’taki süpermarketin reyonlarında çıldırırken hiç de ihtişamlı değil,” DİYORLAR.
BİZ, “Kadın market alışverişi yapıyor, hâlâ beş tane Akademi Ödülü adaylığı var,” DİYORUZ.
Amerikalı grafik tasarımcı Clif Dickens‘ın bir Tumblr sitesi projesi olarak başlattığı Honest Slogans (Dürüst Sloganlar), reklam sloganlarını baş aşağı ederek ünlü markaların gerçek yüzlerini ortaya çıkarıyor. Hepsi de o kadar hoşumuza gitti ki, aralarında sizlerle paylaşmak için bir seçim yapmakta çok zorlandık. Aşağıda, en sevdiklerimizden bir demet bulabilirsiniz. Çalışmanın tamamı burada. Markaların görselleriyle ilgili bir başka –oldukça garip– çalışma içinse şu sayfaya göz atabilirsiniz. (Bored Panda aracılığıyla.)
Her insanın bir yerlerde bir ikizi vardır derler. Bunun kendimiz için geçerli olup olmadığını belki hiçbir zaman öğrenemeyeceğiz ama internet sağ olsun, ünlülerin ikizlerini öğrenmekle kalmayıp resimlerini de yan yana görebiliyoruz. Distractify’da gördüğümüz bu liste, yabancı oyuncu ve şarkıcıların tarihî ikizlerini sıralıyor. Aşağıda en sevdiklerimizden bir seçki bulabilirsiniz. Listenin tamamıysa burada. Mahir Çayan’a dikkat!
Dört yıllık aradan sonra kavuştuğumuz Dünya Kupası her seferinde göz açıp kapayıncaya kadar bitiyor. Bugün final maçında kimlerin karşılaşacağı belli olacak (gerçi ne Arjantin ne de Hollanda dünkü maçtan sonra Almanya’nın karşısına çıkmak isteyecektir). Biz de Dünya Kupası şerefine tuhaf bir Haftanın Eğlencesi‘yle karşınızdayız: topsuz futbol. “Football minus Balls” adlı Tumblr sitesi, futbol çekişmelerinde topu silince ortaya çıkan komik görüntülerden bir kısmını aşağıda bulabilirsiniz. İyi olan kazansın!Devamı »
İllüstratör Berk Şentürk, süper kahramanlardan ünlü film kahramanlarına, birçok karakteri Osmanlı İmparatorluğu döneminde yaşıyormuşçasına resmetmiş. Han Solo’dan Wonder Woman’a, geniş bir yelpaze içeren çalışmada her karakterin bir de Osmanlı adı var. Kimileri diğerlerinden daha başarılı sayılabilecek karakterlerin arasında bizim favorimiz Blues Brothers ile Taxi Driver, ya sizinki?
Şentürk’ün diğer çalışmalarını görebileceğiniz Behance sayfası burada.
The Justice League / Fevc-ül AdâletDevamı »
Dünyaca ünlü animasyon stüdyosu, Studio Ghibli, kuruluşundan bu yana aynı anda hem heyecan verici hem de dokunaklı filmler sundu izleyicilere. Muazzam görseller, incelikli müzikler ve elbette harikulade hikâyelerle karakterler… Ruhların Kaçışı, Yürüyen Şato ve Prenses Mononoke gibi filmlerle ayrıca ciddi bir hayran kitlesine de ulaşmış durumda Studio Ghibli (ve elbette kurucularından Hayao Miyazaki).
Bu hayranların arasından İngiliz tasarımcı Richard J. Evans, Studio Ghibli karakterlerini 8-bit’lik olarak çizmiş. Bu filmlerde çoğunlukla bir nostalji havası da olduğu düşünülürse, gerçekten çok hoş bir proje olmuş. Bu çalışmanın devamı ve sanatçının diğer işleri burada. Siz en çok hangisinden hoşlandınız? (Flavorwire aracılığıyla.)
David Lynch’in dizisi Twin Peaks, günümüzde artık kült bir klasiğe dönüşmüş durumda. Dizi için festivaller düzenleniyor, dizinin çekildiği bütün mekânların listesi çıkarılıyor ve dünya üzerinde diziyle alakalı her şey internette derlenip toplanıyor.
Diziden esinlenen sanat çalışmalarını da unutmamak gerek. Amerikalı grafik tasarımcı Justin DeVine, Muppet‘ları Twin Peaks‘ten karakterler olarak canladırmış. Bizim favorimiz elbette Kermit. Henüz altı tane suluboya resim yapan DeVine, projeyi sürdürecekmiş. Devamı ve başka çalışmaları için Tumblr’ına göz atabilirsiniz. (Flavorwire aracılığıyla.)
Grafik tasarımcı Kursat Sevim‘in “Rastlantısal tarihi edinimler” başlıklı çalışması, başbakanın özlü sözlerini, o sözlere uygun meşhur filmlerden karelerle bir araya getiriyor. Film karakterleri tarafından sarf edilmiş gibi görünen sözler, Sevim’in deyimiyle özünde sevdiklerinin ve sevmediklerinin bir karışımı.
Sevim’in tüm çalışmaları için internet sitesine göz atabilirsiniz. Tasarımcısının Twitter’ı ise burada.
Line sitesinde paylaştığı çalışmasında favorimiz galiba “Ananı da al git John Connor”. Ya sizinki?
Bu haftanın eğlencesi, tasarımcı Selahattin Birgül‘den geliyor. Birgül, Türkçeye Çılgın Hırsız olarak çevrilen Despicable Me filminin sarı yaratıklarını almış ve “Yeşilçam artizleri”ne dönüştürmüş. Biz pek şeker bulduk. Birgül’ün diğer çalışmaları burada. Bu sırada henüz görmediyseniz filmin Pharrell Williams imzalı şarkısı, “Happy” için dünyanın ilk 24 saatlik klibi çekildi. Ona da buradan göz atabilirsiniz. 24 saat bana fazla, 4 dakika yeter diyenler için kısa klip Birgül’ün çalışmalarının altında. (Sosyal Me aracılığıyla.)
Ocak ayı, Koltukname’de kedi ayına dönüştü (şikâyetçi olduğumuzu sanmayın). Önce erkek pozlarını taklit eden kediler, sonra pin-up kızlarının pozlarını taklit eden kediler ve şimdi de, Ayasofya’nın, hatta tüm Türkiye’nin en meşhur kedisi: Gli.
Şaşılığıyla tanınan kedi Gli’nin, Obama’ya kendini sevdirmişliği bile var. Işıkların önünde yatmayı, turistlere boy boy poz vermeyi seviyor. Ayrıca tahminimizce Ayasofya’da girilmesi yasak ne kadar delik varsa bulup girmiş durumda. Üstelik tamamen kendisine ait bir Tumblr sitesi var. Kendisini, takipçilerimizden Füsun Aymergen’in ricası üzerine paylaşıyoruz. Herkese kedili günler dileriz.
Kediler: Sanat eserlerini de taklit ederler, seksi erkek fotoğraflarını da, pin-up kızlarının pozlarını da… Kedileri içeren Haftanın Eğlencesi yazılarımıza, Cats That Look Like Pin-Up Girls (Pin-Up Kızlarına Benzeyen Kediler) adlı Tumblr sitesinden derlediklerimizle devam ediyoruz. Herkese kedili günler.
Haftanın Eğlencesi bölümümüzde daha önce “Sanat eserlerini taklit eden kediler“e yer vermiştik. Sırada, seksi erkek fotoğraflarını taklit eden kediler var. Belki de erkeklerin seksi kedileri taklit ettiğini söylemek daha doğru olur… Her halükârda, yalnızca birbirini taklit eden erkekler ve kedileri bir araya getiren bir Tumblr sitesiyle karşı karşıyayız: Des Hommes et des Chatons (Erkekler ve Kediler). Küçük bir seçkiyi aşağıda bulabilirsiniz, daha fazlasıysa bağlantıda. Herkese kedili günler diliyoruz. (Distractify aracılığıyla.)