2022 Tüyap İstanbul Kitap Fuarı: İzlenimler ve indirimler

İstanbul Kitap Fuarı pandemi yüzünden verilen zorunlu aranın ardından 3-11 Aralık’ta Tüyap Fuar ve Kongre Merkezi’nde. Fuarın tarihi bu sene mecburen aralık ayına alınmış ama bunun tek seferlik olacağı söyleniyor. Giriş ücreti 10 TL, biletler kapıdan ya da internet üzerinden alınabilir. Öğrenci, öğretmen, çocuk (yaş belirtilmemiş), emekli ve engelliler fuara ücretsiz girebiliyor. Onur konuğu Nazlı Eray, teması ise “Kitabın Büyülü Dünyası”.

Pandemideki “büyük kapanış”ın ardından tekrar dışarı açılmak bir alışma süreci gerektirdi. Günlük hayatın en sıradan etkinlikleri bile başta insana tuhaf geliyor, beden sosyal kodaları yeniden hatırlayıncaya kadar insan elini kolunu nereye koyacağını bilemiyordu. Ama bu geri dönüş tuhaflığın yanı sıra sevdiğin kişilere, mekânlara, eylemlere kavuşmanın mutluluğu ve heyecanını da içeriyordu elbette. Yıllar sonra ilk defa yapılan –belki asansöre binmek kadar– sıradan şeyler bir kez daha sıradanlaştı. Yine de pandemi, dahası pandeminin ardından yaşanan yerel ve küresel olayların yol açtığı büyük ekonomik kriz geri dönüşü olmayan değişikliklere de yol açtı. Çoğu şey eskiye dönse de derinlerde yaşanan bir kaymayla “yeni normal”i yaşıyoruz artık.

39. İstanbul Kitap Fuarı’nın ilk gününe de “geri dönüş”ün getirdiği çokkatmanlı hislerle dolu bir hava hâkimdi. 2019’dan sonra ilk defa buluşan yayıncılarla okurlar bu kırmızı halılı hollerde tekrar bir arada olmayı kısmen garipsiyordu belki. Ama fuarlar, yayıncıların büyük bir emekle hazırladıkları kitapların okurlarıyla temas kurabildiği ender yerlerden. Bu bağın uzun bir aradan sonra fiziksel olarak tekrar kurulması birçok yayıncıda merak ve heyecan uyandırmışa benziyordu. Okurlar aynı okurlar mı, beklentileri ne yönde değişti, bu ve benzeri soruların yanıtlarını almak yayıncılar için önemli bir veri oluşturuyor. Tabii daha önemlisi, verilen emeğin karşılığında insanların ilgisini somut olarak görmek, belki güzel birkaç söz işitmek gerçekten zorlu meslekte yola devam etmek için büyük bir motivasyon oluyor.

Stantlarda birçok imza günü, üst katlardaki salonlarda ise birçok etkinlik vardı. Fuar boyunca devam edecek olan imza listesinde buradan, etkinlik listesine ise buradan ulaşabilirsiniz. Kullanılan hol sayısı azalmıştı, tarih değişikliğinden dolayı normalde aynı anda yapılan sanat fuarı da yoktu. Yeni açılan, özellikle küçük yayınevleri de fuara katılmamıştı. Bu tarz eksiklikler ve bazı değişiklikler dışında fuarda uzun yıllardır görmeye alışık olduğumuz yayınevlerinin çoğu eski adreslerinde yer alıyordu.

Açılış günü pandemi öncesi alışılan kalabalıkların olmadığı, fuarın yavaş bir başlangıç yaptığı söylenebilir. Bu durumda genelde daha kalabalık geçen son hafta sonu daha büyük bir önem taşıyor. Şüphesiz bu mevsim değişikliğinden ziyade içinde bulunduğumuz ekonomik sıkıntının bir etkisi. Pandemi, dövizin yükselişi, enflasyon, kâğıt krizi gibi nedenlerden kitapların fiyatı giderek artıyor. Kitap, okurun karşılaması güçleşen lüks nesneye dönüşüyor. Yayıncılar bu konularda herhangi bir destek görmezken bir de sansür ve yasaklar karşısında iyice zor günler geçiriyor. (Yayıncılar Birliği bu bağlamda #KitabımaDokunma kapmanyası başlattı.)

Ülke genelindeki zorlukları yansıtan bu süreçte, yer alması çok da kolay olmayan Tüyap Fuarı’nda okurlarla buluşmanın sektöre yeni bir enerji katmasını diliyoruz. Her halükârda kısa dönemde nasıl bir yol izlenmesi gerektiğine dair önemli ipuçları içerecektir. Beylikdüzü çoğu kişi için uzak ve ulaşması zor bir yer. Yine de “kitabın büyülü dünyası”ndan vazgeçemeyen okurların bir gün uğrayıp sevdikleri yayıncıları destekleyeceğini umuyoruz.

Gideceklerin fuarı etkin şekilde gezebilmeleri için eskiden hazırladığımız rehbere buradan ulaşabilirsiniz. Yayınevlerinin bu yılki güncel indirim oranları ise aşağıda.

Devamı »

Televizyondan kitaba — Jonathan Strange & Mr Norrell

TV dizileri edebiyat göndermeleriyle, içinde geçtikleri dönemle, karakterlerin oynadıkları oyunlar, hatta yedikleri yemeklerle meraklı izleyiciyi okumaya sevk edebiliyorlar. Biz de meraklarımıza yenildik ve dizilerden yola çıkan okuma listeleri hazırlamaya karar verdik. “Bu diziyi seviyorsanız şu kitapları da okumalısınız” mantığından yola çıkan bu listeler dizilerle şahsi ilgilerimizin çekiştirdikleri yerlere gidiyorlar ve her zamanki gibi katkılarınıza açıklar.

 

Susanna Clarke‘ın müthiş romanı Jonathan Strange ve Bay Norrell‘ın bir mini diziye uyarlanacağını daha önce müjdelemiştik. Nihayet beklenen zaman geldi ve bu güzel eseri bir de dizi formatında izleme keyfine eriştik. Kitaptan hiç sapmayan, başarılı bir uyarlamaydı dizi. En başarılı yanı da oyunculardı: Hem gerçekten başarılı bir oyunculuk çıkarmış hem de kitapta çizimlere kadar ayrıntılı bir şekilde betimlenen karakterlere müthiş uyum sağlamışlardı.

Diziden (ve kitaptan) biraz bahsetmek gerekirse, Jonathan Strange & Mr. Norrell, İngiltere’de uzun yıllar sonra ortaya çıkan yegâne tatbiki büyücüler, Bay Norrell ile öğrencisi Jonathan Strange’in hikâyesini anlatıyor. Büyü yapmayı kitap okuyarak kendi kendine öğrenen Bay Norrell büyüyü kimseyle paylaşmak isteyen huysuz, korkak ve tutucu bir büyücü. Strange ise içgüdüsel olarak doğaçlama büyüler yapmada başarılı, merak dolu, parlak bir genç. İkilinin usta-çırak ilişkisi zaman içerisinde Norrell’ın Strange’den kimi bilgileri esirgemesi ve çeşitli anlaşmazlıklar yüzünden bozuluyor ve yolları ayrılıyor.

Jonathan Strange & Mr. Norrell, ana hatlarıyla bu ikiliyi ele alsa da, Strange’in eşi, Norrell’ın uşağı, İngiliz bakanları, peri kralları vb. karakterlerin başından geçen olaylarla zenginleşiyor. Clarke, dallandırıp budaklandırdığı hikâyeyi sonunda her unsuru bir araya getirerek toplamayı, üstelik bunu heyecan verici ve tatmin edici bir biçimde yapmayı başararak gerçekten zor bir işin altından kalkıyor. Dizi de zaten romandan sapmadığı için aynı bütünlüğü koruyor — dediğimiz gibi oyunculuklarının yanı sıra mekânlar, kostümler vs. itibariyle de tam beklenildiği gibi bir dünya yaratıyor.

Diziyi izleyip de “Ben bunun gibi dünyalarda kalmak istiyorum,” diyenlere, işte kitap önerilerimiz:

* Jonathan Strange ve Bay Norrell / Susanna Clarke / Çev. Berna Kılınçer / Alfa Yayınları

Elbette ilk önerimiz kitabın kendisi olacak. Dizi her ne kadar esas aldığı metne olabildiğince sadık kalmış, Clarke’ın dünyasını ekrana yansıtmayı başarmış olsa da, hiçbir şey kitabın yerini tutmuyor. Clarke’ın muhteşem romanı daha ilk cümleden okuru içine çekiyor; okur ise devamında tüm karanlığına, korkunçluğuna rağmen kitabın içinden bir daha çıkmak istemiyor. Bu kitabı ne kadar övsek az. Sadece fantastik edebiyat sevenlerin değil, tüm kitap severlerin beğeneceğine inancımız tam.

Yerdeniz Büyücüsü / Ursula K. LeGuin / Çev. Çiğdem Erkal / Metis Yayınları

Edebiyat dünyası büyücülerle dolu. Ama Jonathan Strange sevenler için en önemli önerimiz, Koltukname ailesi olarak çok sevdiğimiz Ursula K. LeGuin‘in Yerdeniz Büyücüsü serisi. Farklı temalar üstünden gitse de genel olarak büyümeyi ve kendini bulmayı anlatan bu altı roman sadece fantastik edebiyatın değil, genel olarak dünya edebiyatının en unutulmaz eserlerinden.

Yokyer / Neil Gaiman / Çev. Evrim Öncül / İthaki Yayınları

Neil Gaiman, fantastik edebiyatın yaşayan en büyük isimlerinden. Jonathan Strange sevenler aslında yazarın daha başka birçok kitabından da keyif alacaktır. Ama Yokyer özellikle konusu itibariyle diziye daha yakın — yolda yaralı bir genç kızın hayatını kurtaran genç, şehrin altında paralel bir dünyaya düşer. Jonathan Strange‘deki büyülü dünya gibi burası da karanlık, kaçılması gereken bir yerdir…

* Grace Adieu Hanımları ve Diğer Öyküler / Susanna Clarke / Çev. Berna Kılınçer / Alfa Yayınları

Jonathan Strange‘i beğendiyseniz siz de bizim gibi merakla Clarke’ın başka neler yazdığını araştırmaya başlayacaksınız. Ve karşınıza Grace Adieu Hanımları ve Diğer Öyküler çıkacak. Jonathan Strange‘in dünyasında geçen bu öykülerde romandaki yan karakterlere, yan hikâyelere, dipnotlara daha geniş yer veriliyor. Clarke’ın yeni bir kitap ne zaman yazacağı merak konusu.

Savaş ve Barış / Leo Tolstoy / Çev. Zeki Baştımar-Nâzım Hikmet Ran / Can Yayınları

Büyücülerden 19. yüzyıl Rus aristokrasisi arasındaki geçiş biraz sert sayılabilir. Ama Jonathan Strange‘in destanımsı yapısını, olayların ortasındaki aile anlatısını, çok sayıda karakterin farklı hikâyelerini aynı anda yürütüşünü sevenler, edebiyat tarihinin tam da bu özelliklere sahip en büyük romanından da zevk alacaktır. Farklı ailelerin Rusya’nın farklı dönemlerindeki yaşantılarını ve birbirleriyle ilişkilerini anlatan Savaş ve Barış, göz korkutucu büyüklüğüne rağmen müthiş hızlı okunabilen bir roman.

 

 

Isherwood: “Bir şekilde bir şeyler söylediğimi hissediyorum ama ne söyledim, bilemiyorum”

İngiliz yazar Christopher Isherwood, W.H. Auden’la birlikte Amerika’ya taşındıktan 13 yıl sonra, 1952’de, Don Bachardy’yle tanıştı. Isherwood 48 yaşındaydı. Bachardy ise 18’ine daha yeni girmişti. Aralarındaki büyük yaş farkına, öfke nöbetlerine, geçici ayrılıklara ve aldatmalara rağmen ikili Isherwood’un 1986’daki ölümüne kadar, tam 34 yıl birlikte kaldı.

İşte Isherwood’un Bachardy’ye yazdığı aralarındaki karmaşık ilişkiye ışık tutan bir mektup:

Keşke konuşabilsek! Mesela iki gece önce aslında bir şeyler içmeye gittiğim evde kalmıştım; sadece ve sadece sarhoşken araba kullanmamı istemedikleri için. Ama bunu sana söyleyemedim çünkü bunu sana söylemek, bundan rahatsız olduğun manasına gelecekti — ve bu, asla konuşmadığımız türde rahatsızlık. Ya sadece şakaya vuruyoruz ya da sinirleniyoruz. Ah, ipuçları bulmak adına birbirimizin yüzünü inceleyerek, sesimizi dinleyerek sürekli bir poker oyunu oynadığımızı görünce –tıpkı bu sabah açık bir şekilde gördüğüm gibi– öyle üzülüyor ve bunalıyorum ki. Sonra mesela sen, Dobbin tuhaf bir ruh hali içinde, diyorsun ve ortam gerilmeye başlıyor. Ben de bunu bildiğim için gerginlik azalsın diye rol yapmaya başlıyorum ve her şey daha kötü oluyor. Sen de hep aynısın. Ama her nasılsa her zaman benden daha samimi görünüyorsun. Böyle bir lüksün olduğu için mi bu? Senden korkuyor muyum? Evet, bir açıdan korkuyorum. Ama neredeyse daha çok korkuyor olmayı dileyeceğim. Bunu nasıl açıklayabilirim? Zor. Ama ne demek istediğimi açmak adına; geçen gün Dobbin’in eskiden gardiyanken şimdi mahkûm olduğunu söylediğinde öyle mutlu oldum ki. Keşke bu hep geçerli olsa. Mazoşizm mi? Öf, ne ad verdikleri kimin umurunda! Tek bildiğim böyle hissetmem yanlış değil… Tüm bunları yazdım ve belki şimdi buraya kadar okuduktan sonra, ne megolamanyak bir adam, diyeceksin. Onunla hiç alakası olmayan başka bir sürü sorunum var, diyeceksin. Evet, bunu biliyorum. Ama senin sorunlarını konuşmak istediğimi söylersem yine, sadece o sorunlara sahip olmaya çalıştığım yanıtını verebilirsin… Bu mektubu göndereceğim çünkü bilmeni istediğim bir şey varsa o da seni önemsediğim. Birbirimizi yanlış anladığımızda gerçekten ıstırap çekiyorum. Ama bir yandan da birini önemsemekten bahsetmenin saf egotizm olduğunun da farkındayım. Öf, siktir… Bir şekilde bir şeyler söylediğimi hissediyorum ama ne söyledim, bilemiyorum. Seni seviyorum. C.

(The Paris Review aracılığıyla.)

2017 Tüyap İstanbul Kitap Fuarı’ndaki yayınevi indirimleri

Tüyap İstanbul Kitap Fuarı’nın yolu uzun. Metrobüsler kalabalık, yollar kalabalık, fuarın içi ise daha da kalabalık. Tüm bunlara rağmen kitap aşkına yollara düşenlere bir rehber niteliği taşıması ümidiyle, sizler için kitap fuarında yayınevlerinin yaptıkları indirimleri olabildiğince sıralamaya çalıştık.

Bu listeyi son hazırlayışımızdan bu yana çoğu yayınevinin indirim oranı aynı kalmış. Ama bazı yayınevlerininki azalmış olsa da birçoğunun ki de artmış.

Fuarda en rahat şekilde gezmekle ilgili tavsiyelerimiz içinse buraya göz atabilirsiniz.

Devamı »

James Baldwin’in İstanbul günleri

 

james baldwin1Romancı, öykücü, oyun yazarı, insan hakları savunucusu ve denemeci: James Baldwin, tüm sıfatlarıyla 20. yüzyıl Amerikan edebiyatının unutulmaz isimlerinden.

Amerika’daki sivil haklar hareketinin ortasında çalkantılı bir hayat süren Baldwin, ülkesinden kaçıp kendisini kimsenin tanımadığı bir yerde çalışabilmek için 1961’de Engin Cezzar’ın kapısını çalmıştı. Geleceğini haber vermeden, bir düğün davetinin ortasında bir anda ortaya çıkan Baldwin, iki ay boyunca İstanbul’da, Gümüşsuyu’nda kaldı ve 60’lar boyunca şehre sık sık geldi. The New Y orker‘dan Claudia Roth Pierpont’un sözleriyle:

Bu uzak şehirde onunla söyleşi yapmak isteyen, ondan toplumsal kehanetlerde bulunmasını isteyen kimse yoktu. Çok az kişiyi tanıyordu. Dili konuşamıyordu. Çalışacak zaman bulabiliyordu. İstanbul’da iki ay kaldı ve Bir Başka Ülke‘nin son noktasını burada,  bir başka partide –Baldwin her zaman bir başka parti bulurdu– kadehler, kâğıtlar ve kanepelerle dolu bir mutfak tezgâhında sakin sakin yazarken koydu. Kitaba süslü bir şekilde, “İstanbul, 10 Aralık 1961” diye tarih atılmıştı.

Sedat Pakay’ın fotoğrafları, yazarın hayatındaki bu sükunet dönemine ayna tutuyor. Baldwin’i yemek yaparken, nargile içerken, Boğaz manzarasını seyrederken gösteren bu fotoğraflar sevenlerine yazarın özel hayatına kısa da olsa göz atma ayrıcalığı tanıyor.
Baldwin’in Türkçedeki kitapları Yapı Kredi Yayınları’nda. (Yes! Magazine aracılığıyla.)
james baldwin2
james baldwin3
james baldwin4
james baldwin6
james baldwin7
james baldwin8james baldwin9
james baldwin10
james baldwin11
james baldwin13
james baldwin15
james baldwin16
james baldwin17
james baldwin18
james baldwin20
james baldwin21
james baldwin22
james baldwin23

En sevdiğiniz Game of Thrones karakterine göre okuma önerileri

Game of Thrones‘un yeni sezonu heyecan verici bir başlangıç yaptı. Tartışmalar tam gaz devam ederken dizinin kitapların önüne geçmiş olması her şeyi mümkün kılıyor, kitapları okuyanlar artık spoiler veremiyor (gerçi bu diziyi birkaç saat erken izleyenlerin verdiği spoiler‘lardan kaçabildiğimiz anlamına gelmiyor ne yazık ki).

Bizim gibi serbest çağrışımlarla her konudan kitap listesine uzamaya meraklılar için sizlerle Men’s Journal’ın, en sevdiğiniz Game of Thrones karakterine göre hazırladığı okuma listesini paylaşıyoruz. En sevdiğiniz karakter kim olursa olsun, listedeki kitapların hepsi şahane. Sevillaportakalı’nın Game of Thrones meraklıları için hazırladığı okuma listesi için de buraya buyurabilirsiniz. (Siren’in Sesi aracılığıyla.)

 

Daenerys Targaryen: Yerdeniz romanları / Ursula K. Le Guin / Çev. Çiğdem Erkal İpek / Metis Yayınları

Essos kıtasında seyahat edip farklı kültürlerle tanışan Daenerys’in hikâyesini heyecanla takip ediyorsanız Le Guin’in Yerdeniz dizisinde oluşturduğu müthiş dünyayı mutlaka keşfetmelisiniz.Devamı »

Bowie’nin en sevdiği 100 kitap

Yeni yılın ilk üzücü sanat haberlerinden biri, David Bowie’nin ölümü oldu (kendisinden bir hafta sonra da Alan Rickman‘ı kaybettik). Yaşamı ve sanatıyla birçok insanı etkilemiş olan Bowie’nin ardından onu uzaktan yakından tanıyan herkes sanatçı hakkında anılarını kaleme alıyor, böyle durumlarda hep karşılaştığımız üzere internet Bowie’ye dair bilgiler, fotoğraflar ve listelerle dolup taşıyor.

Bunlardan biri de Bowie’nin en sevdiği 100 kitabın listesi. Telegraph’a göre;

Bowie kitaplar ve birinci baskılar konusunda açgözlülüğünün farkındaydı ve bu duruma espirili bir şekilde yaklaşırdı. Edebiyat sevgisinin anne babasından geçtiğini söylerdi. Hayatının dönüm noktalarından biri Allen Ginsberg ve Jack Kerouac okumasıydı; 15 yaşında Yolda‘yı okumanın aydınlatıcı bir an olduğunu, onu Bromley’den çıkmaya teşvik ettiğini söylemişti.

Bowie 1976’da Dünyaya Düşen Adam‘ın çekimi için Meksika’ya giderken yanında 400 tane kitap götürdü. 1997’de Mr Showbiz’e, “Onları New York’ta bırakmaya çok korkuyordum çünkü tekinsiz insanlarla takılıyordum ve kitaplarımı yürütmelerini istemiyordum,” dedi.

Böylece turneye çıktığında yanında seyyar bir kütüphane taşımaya başladı; “Dolaplarım vardı, seyyar bir kütüphaneydi, hoparlörlerin konulduğu kutulara benziyorlardı… o dönem sayesinde olağanüstü bir kitap koleksiyonum var,” dedi Bowie.

Devamı »

2015’ten Kalanlar // Kitap

Yıllar geçtikçe ülke olarak daha da zor günler yaşıyoruz. Sonucu beğenilmeyince tekrarlanan seçimler, bombalı saldırılar, sokağa çıkma yasakları, her an çıktı çıkacak savaşlar, yine ölümler, ölümler… Umudun ışığı yavaş yavaş sönerken, her gün biraz daha gömüldüğümüz karanlıktan kurtulabilmek, anlamsızlıkların içinde biraz anlam bulabilmek adına kendimizi her zamanki gibi sanata veriyoruz. İşte Koltukname ekibi olarak bizi 2015’te en çok etkileyen albüm, film ve kitaplar.

Yılın başyapıtı: Bir Avuç Toz / Evelyn Waugh / Çev. Roza Hakmen / Everest Yayınları

Bir Avuc Toz : Evelyn Waugh20. yüzyılın en önemli İngiliz yazarlarından biri ve belki de en komik yazarı olan Evelyn Waugh, uzun bir aradan sonra bu sene Türkçe okurlarıyla buluştu. Yazarın en çok bilinen romanı, Brideshead Revisited yıllar önce yayımlanmış ama uzun zamandır tükenmişti.

İngiliz bir “centilmen”in karısıyla çalkantılı ilişkisini ve servetini yavaş yavaş yitirmesini konu alan Bir Avuç Toz, Waugh’nun satirik ilk dönem eserleri ile İkinci Dünya Savaşı sonrası daha ağır edebiyatı arasında bir geçiş romanı olarak değerlendirilebilir. Tam da bu yüzden, biz Brideshead Revisited‘den ziyade Bir Avuç Tozu yazarın başyapıtı olarak görüyoruz. Waugh’yla henüz tanışma fırsatı yakalayamamış okurlar için Roza Hakmen’in çevirisi harika bir fırsat.Devamı »

Tilda Swinton kitapçı küratörlüğüne soyundu

Hayatına bir pop-up mağaza şeklinde başlayan, yakında kalıcı bir dükkâna taşınacak olan One Grand kitapçısı, “küratörlü” bir kitapçı. Out dergisinin yayın yönetmeni Aaron Hicklin‘in kurduğu bu sıradışı mekân, internet sitesinde şöyle açıklanıyor:

One Grand, meşhur sanatçıların ve yaratıcı insanların edebi ilham kaynaklarını paylaştığı, küratörlü bir kitapçı. One Grand, Tilda Swinton, Tom Ford,Michael Stipe, Annie Lennox, John Irving, Edmund White, Frank Rich, Ta-Nehisi Coates, Ryan McGinley, Terence McNally, Sarah Waters, Carrie Brownstein, Glenn Ligon, John Cameron Mitchell, Michael Pollan ve daha niceleri dahil olmak üzere dünyadaki en merak uyandırıcı insanların zihinlerine ayna tutuyor.

Refinery 29, yaz listesinin küratörlerinden Tilda Swinton’ın seçkisini paylaşmış. Tam da Swinton’dan bekleneceği üzere, sıradışı başlıklarla dolu bu listeyi biz de beğeninize sunuyoruz. Kitapların çoğuna ne yazık ki Türkçede ulaşılamıyor; ama çevrilmiş olanlara Türk yayınevinin bağlantısını ekledik. Devamı »

79 yaşındaki Nobel ödüllü Mario Vargas Llosa 50 yıllık eşini Isabel Preysler için terk etti

llosaPerulu yazar Mario Vargas Llosa, çağımızın en önemli yazarlarından sayılıyor. Ama Nobel Edebiyat Ödülü sahibiyle ilgili gelen son haberler edebiyatına değil, aşk hayatına dair. Zira 79 yaşındaki Llosa, 50 yıllık eşini “Manila’nın İncisi” Isabel Preysler için terk etmiş bulunuyor.

Şarkıcı Enrique Iglesias’ın annesi olan Preysler (64), İspanya’nın en meşhur femme fatale‘i, güzelliği ve evlilikleri dillerden düşmeyen bir paparazi yıldızı. Peru’daki bir televizyon kanalına göre, Llosa aynı zamanda kuzeni olan eşi Patricia’ya (70), “Benden bu kadar. Mutluluğun ne olduğunu şimdi anladım. Fazla vaktim kalmadı,” diyerek Preysler’le birlikte olmak için ayrıldı.

Acımasızlıklarıyla tanınan paparaziler şu an ikilinin ilişkisini destekliyor gibi. “Aşk hikâyeleri, hayallerin gerçek olabileceğini gösteriyor. İkinci şans diye bir şey vardır, acıdan sonra mutluluk gelir, hayat sizi her noktada şaşırtabilir,” diye yazıyor Hola! dergisi. “Acıdan sonra gelen mutluluk”, Preysler’in 26 yıl evli kaldığı üçüncü eşi Miguel Boyer’in iki yıl felçli yaşadıktan sonra, sekiz ay önce ölmesine atıfta bulunuyor.Devamı »

Vladimir Nabokov’dan eşine aşk mektupları

Véra ve Vladimir Nabokov, Montreaux, 1968. (Fotoğraf: Philippe Halsman; Brain Pickings aracılığıyla.)

Geçtiğimiz yüzyılın en büyük yazarlarından Vladimir Nabokov, aynı zamanda eşi Véra’yla yaşadığı büyük aşkla da tanınıyordu. İkilinin mektuplaşmaları, geçtiğimiz yıl İngilizcede yayımlandı. Brain Pickings, 800 küsür sayfa tutan kitabı her zamanki gibi çok güzel anlatmış, birkaç tane de mektubu siteye koymuş. Biz de ikilinin aşkının başlangıcından üç örneği sizlerle paylaşmak istedik. Henry Miller’ın Anaïs Nin’e, Victor Hugo’nun Juliette Drouet’ye, Virginia Woolf’un Vita Sackville-West’e yazdığı mektuplarla birlikte okumanız önerilir.  Devamı »

Şampiyonların Kahvaltısı’ını bir de John Malkovich’ten “oku”yun

John-Malkovich-john-malkovich-32370625-900-896

Kurt Vonnegut‘un en bilinen, en sevilen eserlerinden Şampiyonların Kahvaltısı‘na, şimdi John Malkovich’in seslendirmesiyle sesli kitap olarak ulaşılabiliyor. Bir Amazon şirketi olan Audible‘ın yayınladığı roman, Vonnegut dünyasının meşhur bilimkurgu yazarı Kilgore Trout’la tanışan ve tüm eserlerini kurgu değil de gerçek sanan otomobil satıcısı Dwayne Hoover’ın hikâyesini anlatıyor. Şahsen Hollywood’un en etkileyici seslerinden birine sahip olduğunu düşündüğümüz Malkovich, kitapla ilgili şöyle diyor:

Şampiyonların Kahvaltısı bir aktörün isteyebileceği en iyi senaryolardan; canlandırması müthiş keyifliydi. Umarım Vonnegut hayranları, bu zorlayıcı ve komik Amerikan klasiğini dinlerken eğlenirler çünkü ben kaydederken çok eğlendim; kitapla ilk defa tanışanların ise onu kırk yıl önce olduğu kadar taze ve güncel bulacaklarına inanıyorum.

Devamı »

Farklı dillerin “chicken translate”leri

chicken translate

Çeşit çeşit konuda uzmanların konuşmalarıyla kimi zaman ufkumuzu açan, kimi zaman sadece zaman öldürmemizi sağlan TED, altyazılar için çok geniş bir çevirmen kadrosuna sahip. TED’in gerçekten güzel bir çeviri sistemi var: Kısa bir başvuru formu doldurarak TED’e kaydoluyor, sonra henüz çevireceğiniz dile çevrilmemiş videolardan birine talip oluyorsunuz. Talip olduğunuz videonun altyazısını belli bir müddet içinde çevirmek zorundasınız. Yine sizin gibi gönüllü bir çevirmen çevirinizin üstünden geçtikten sonra altyazı yayınlanıyor. Bu şekilde birçok farklı dilde altyazı mevcut olduğundan konuşmalara dünyanın her yerinden insan ulaşabiliyor.

TED çevirmenlerine, kendi dillerinden motamot çevrilemeyecek deyimler sıralamalarını istemiş. Ortaya çıkan sonuç, bir nevi “chicken translate”. Tabii dille ilgili her konuda olduğu gibi, farklı kültürlere de ışık tutuyor. Japonların kafayı kedilerle bozduğunu, Tamillerin suya olumsuz anlamlar yüklediklerini görüyoruz. Her dilde hayvanlı deyimler kullanıldığını görüyoruz. Ya da farklı dillerde benzer anlamlara gelen farklı deyimler bulunduğunu görüyoruz. Örneğin bizim “Çıkmaz ayın son çarşambası” dediğimiz şey, Taylarda, “Bir sonraki reenkarnasyonda bir öğleden sonra”, İngilizlerdeyse “Domuzlar uçunca.” Acaba “asla olmayacak” sözünü vurgulamak her kültür için önemli mi? Bazı düşünceleri illa deyimlerle ifade etme ihtiyacı mı duyuyoruz?

Belki de en önemli soru: “Bilal’e anlatır gibi anlatmak”, Bilal’in kim olduğunu unutulduktan yüzyıllar sonra da bir deyim olarak kullanılacak mı? (TED Blog aracılığıyla.)Devamı »

Flannery O’Connor: Dostlar, dostlara Ayn Rand okutmaz!

flanneryoconnor

Bugünkü paylaşacağımız mektuplar ilgili söyleyecek fazla bir söz yok. Güney gotiği olarak tabir edilen akımın öncüsü, Amerikan ve dünya edebiyatının en önemli öykücülerinden Flannery O’Connor, oyun yazarı arkadaşı Maryat Lee’ye gönderdiği mektuba Ayn Rand’ı yererek başlıyor. Lee’nin bir önceki mektupta yazdıklarına yanıt vermekte olduğunu tahmin edebiliriz.

Umarım sana Ayn Rand’ı öneren arkadaşların yoktur. Ayn Rand’ın edebiyatı, edebiyatta varılabilecek en düşük nokta. Umarım kitabı metroda yerden almış, sonra da en yakın çöp tenekesine atmışsındır. Ayn Rand’ın yanında Mickey Spillane Dostoyevski gibi kalıyor.

Kısaca “Dostlar, dostlara Ayn Rand okutmaz,” diyen O’Connor, The Habit of Being kitabında yer alan mektubun geri kalanında başka konulara değiniyor. Bir yazarı edebiyatın en düşük noktası, kitabını da çöp olarak tanımlaması sizi şaşırtmasın. En meşhur öykülerinden “İyi İnsan Bulmak Zor”u analiz etmeye çalışan bir öğretmene verdiği yanıtta sivri dilini ortaya koyuyordu yazar:Devamı »

Tolstoy’dan 17 yaşam kuralı

Tolstoy 1853’te, yirmi beş yaşındayken şöyle yazmıştı:

Olağanüstü bir insan olduğum fikrine er ya da geç alışmam gerekiyor. Ahlaken benim kadar iyi, idealleri için her şeyi feda etmeye benim kadar hazır olan başka kimseyle tanışmadım.

Tevazu gösterdiği söylenemez. Ama olağanüstülük konusunda haksız da sayılmaz. Tolstoy “idealleri”ne ulaşabilmek için, yukarıdaki cümleyi sarf etmeden yedi yıl önce kendine yaşam kuralları belirlemişti bile. Bunlar şöyleydi:Devamı »