

Çağdaş klasik yazarların başında gelen iki isim: Henry Miller ve Anaïs Nin. 1932’de, Paris’te tanıştıktan sonra, evli olmalarına rağmen birlikte olmaya başlayan sevgililer. İkilinin uzun yıllar süren tutkulu aşk ilişkisi, aralarında yoğun bir mektuplaşmanın başlamasına neden olmuştu. Aşağıda bu mektuplaşmanın çarpıcı bir örneğini bulabilirsiniz: Miller’dan Nin’e, ilişkilerinin henüz başlarındayken yazılan bir aşk mektubu.
Yazarların eserlerini okumak isteyenler için Türkçede ulaşılabilecek kitaplar şöyle: Miller’ın Yengeç Dönencesi ile Clichy’de Sessiz Günler‘i, Avi Pardo çevirisiyle Siren Yayınları’nda, Uykusuzluk‘u ise Notos Kitap’ta. Oğlak Dönencesi de yakında Siren’de. Anaïs Nin’in eserleriyse Püren Özgören çevirisiyle Everest Yayınları’nda. Yani iki yazarın da Türkçe çevirmen açısından şanslı olduğu söylenebilir. (Des Lettres aracılığıyla.)
14 Ağustos 1932
[Anaïs]
Bir daha aklıselime kavuşabileceğimden emin değilim. Mantıklı davranalım. Bu bir Louveciennes evliliği oldu, yadsıyamazsın. Tenimde senden parçalarla ayrıldım yanından; bir kan okyanusunda, senin arı ama zehirli Endülüs kanının okyanusunda yürüyorum, yüzüyorum. Yaptığım, söylediğim, düşündüğüm her şey bu evlilik ekseninde dönüp duruyor. Seni evin hanımefendisi olarak gördüm, koyu tenli bir Mağripli, beyaz bedenli bir zenci, tüm bedeni her yanı gözden ibaret — kadın, kadın, kadın. Senden uzakta yaşamaya nasıl devam edebileceğimi bilemiyorum. Bu ayrılıklar ölüm artık. Hugo geri dönünce ne hissettin? Ben hâlâ orada mıydım? Onunlayken de benimle olduğun gibi olduğunu hayal edemiyorum. Sıkıştırılmış bacaklar. Kırılganlık. İhanet edenin tatlı boyun eğişi. Kuş uysallığı. Benimle tekrar kadın oldun. Neredeyse dehşete kapılmıştım. Otuz yaşında değilsin — bin yaşındasın adeta.Devamı »