Flannery O’Connor: Dostlar, dostlara Ayn Rand okutmaz!

flanneryoconnor

Bugünkü paylaşacağımız mektuplar ilgili söyleyecek fazla bir söz yok. Güney gotiği olarak tabir edilen akımın öncüsü, Amerikan ve dünya edebiyatının en önemli öykücülerinden Flannery O’Connor, oyun yazarı arkadaşı Maryat Lee’ye gönderdiği mektuba Ayn Rand’ı yererek başlıyor. Lee’nin bir önceki mektupta yazdıklarına yanıt vermekte olduğunu tahmin edebiliriz.

Umarım sana Ayn Rand’ı öneren arkadaşların yoktur. Ayn Rand’ın edebiyatı, edebiyatta varılabilecek en düşük nokta. Umarım kitabı metroda yerden almış, sonra da en yakın çöp tenekesine atmışsındır. Ayn Rand’ın yanında Mickey Spillane Dostoyevski gibi kalıyor.

Kısaca “Dostlar, dostlara Ayn Rand okutmaz,” diyen O’Connor, The Habit of Being kitabında yer alan mektubun geri kalanında başka konulara değiniyor. Bir yazarı edebiyatın en düşük noktası, kitabını da çöp olarak tanımlaması sizi şaşırtmasın. En meşhur öykülerinden “İyi İnsan Bulmak Zor”u analiz etmeye çalışan bir öğretmene verdiği yanıtta sivri dilini ortaya koyuyordu yazar:Devamı »

İyi okur bulmak zor

Flannery O'Connor'ın okul gazetesi için çizdiği karikatürlerden. Daha fazlası için resmin üstüne tıklayınız.
Flannery O’Connor’ın okul gazetesi için çizdiği karikatürlerden. Daha fazlası için resmin üstüne tıklayınız.

Flannery O’Connor, çağdaş Amerikan edebiyatının en önemli öykücülerinden. Güney gotiği olarak tabir edilen edebiyat akımının da öncülerinden. Hayatı boyunca sistemik lupus hastalığıyla cebelleşen ve 39 gibi genç bir yaşta ölen O’Connor’ın öyküleri de hayatı gibi acı doludur. Derindir; belki yer yer zor anlaşıldığı da söylenebilir ama asla da aşağıdaki abuk yorumlara açık değildir. 1961’de, bir İngilizce profesörü O’Connor’a öğrencileri adına bir mektup göndererek “İyi İnsan Bulmak Zor” öyküsüne açıklık getirmesini rica etmiş. Aşağıdaki örnek paragraftan da görebileceğiniz üzere, sevgili hoca ile öğrencileri, “şair burada ne demek istiyor”u iyice uç noktalara taşımışlar. DİKKAT! Bu paragraf öykünün sonuna dair bilgiler içeriyor!

Birkaç olası yorumu uzun uzun değerlendirdik; hiçbiri bizi tam tatmin etmedi. Genel anlamda, Misfit’in ortaya çıkışının, öykünün ilk yarısındaki olaylar gibi “gerçek” olduğuna inanmıyoruz. Bailey’nin Misfit’in ortaya çıktığını hayal ettiği kanaatindeyiz; çünkü seyahatten önceki gece ve bir de yol kenarındaki lokantada mola verdiklerinde Misfit’in uğraşlarından haberdar olmuştu. Dahası, Bailey’nin kendini Misfit’le özdeşleştirdiği, bu yüzden öykünün son yarısındaki hayali bölümde iki rol oynadığını düşünüyoruz. Ama tüm çabalarımıza rağmen gerçeğin bir ilüzyona ya da hayale hangi noktada dönüştüğünü bir türlü belirleyemedik. Kaza gerçekten yaşanıyor mu yoksa bu Bailey’nin rüyasının bir parçası mı? İçine düştüğümüz bu zorluktan kolay bir çıkış yolu bulmaya çalıştığımızı sanmayın lütfen. Öykünüzü çok beğendik ve büyük bir titizlikle inceledik ama anlamamızı istediğiniz mühim bir noktayı kaçırdığımıza eminiz. Yukarıda özetini geçtiğim yoruma dair görüşlerinizi ve “İyi İnsan Bulmak Zor”u yazmaktaki hedeflerinize dair yorumlarınızı iletebilirseniz size müteşekkir kalacağız.

O’Connor’ın ağzına sağlık, lafı yetiştirmekte gecikmemiş. Yazardan, öyküsünü hiçbir şekilde anlamadıklarını belirten bu mektubu aldıktan sonra öğrencilerin ama daha önemlisi profesörlerin edebi metinleri irdeleyeceğiz derken cıvkını çıkarmamak konusunda iyi bir ders aldıklarını umuyoruz.Devamı »

Yabancı yazarlar kendi eserlerini okuyor

Severek takip ettiğimiz, birçok haberini de paylaştığımız Flavorwire sitesi yine güzel bir derlemeyle karşımızda: edebiyata damgasını vurmuş yazarların kendi eserlerini okuması. Sevdiğimiz yazarın çoğuyla hiç yüz yüze gelemeyeceğimiz için yaptıklarını belirttikleri çalışmadan, çağdaş da olsa klasikleşmiş yazarların videolarını biz de sizlerle sunuyoruz.

Flavorwire’ın yaptığı seçkinin ötesinde yazarların seslerini duymak isteyenler, The Rodgers and Hammerstein Archives of Recorded Sound’a göz atabilir. New York Public Library’nin arşivi, yazarların yalnızca kendi çalışmalarını değil, başka ünlü edebi eserleri okumalarını da içeriyor. Devamı »

Ölü yazarlardan esinlenen parfümler

Yanlış duyduğunuzu sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Aradığınız her ürünü bulabileceğiniz bir site olan Etsy‘deki SweetTeaApothecary dükkânı, “siyah çay, güveotu, karanfil, miskotu, vanilya, helyotrop ve tütün” karışımından yapılmış bir Ölü Yazarlar Parfümü satıyor. Amaçları şöyle:

Bu karışım eski bir kütüphane koltuğuna oturup Hemingway, Shakespeare, Fitzgerald, Poe ve diğerlerinin sarı sayfalarını karıştırdığı hissini veriyor insana. Ölü Yazarlar karışımı çay demleyip en sevdiğiniz kitabınıza yumulma isteği uyandıracak.

Book Riot‘tan Amanda Nelson, bu üründen aldığı ilhamla ölü yazarların şahsi kokuları nasıl olurdu acaba, diye düşünmüş ve ortaya aşağıdaki liste çıkmış. Sylvia Plath’in parfümü gerçek olsaydı en azından oda kokusu olarak kesin kullanırdık. Aralarında size cazip gelen bir koku var mı?Devamı »

Sylvia Plath ve Flannery O’Connor’dan görsel çalışmalar

Daha önce “Ressamlığa soyunan yazarlar“dan bahsetmiş, Victor Hugo, Herman Hesse, Jack Kerouac ve Henry Miller gibi isimlerin çalışmalarına yer vermiştik. Bir kez daha yazarların görsel sanatlarla ilişkilerini anıyoruz, ama bugünkü listemiz yalnızca iki büyük Amerikalıdan oluşuyor: Daha önce limonlu pudingli kekiyle sayfalarımıza konuk olan Sylvia Plath ile hakkında haber yapma şerefine ilk defa eriştiğimiz Flannery O’Connor.

Londra’daki  Mayor Galeri‘nin yakın zamanda sergilediği 44 dolmakalem çalışması, haberi aldığımız Brain Pickings‘in sözlerini özetlemek gerekirse, Plath’in hem ayrıntılara ne kadar önem verdiğini, hem de doğadan mimariye, birebir ilişkilerden toplumsal alanlara kadar yaşama nasıl bir merakla yaklaştığını ortaya koyuyor. Plath’in günceleri Oğlak Yayınları‘ndan yayımlanmıştı ama maalesefDevamı »

Ressamlığa soyunan yazarlar

Yaratıcı insanlar kendilerine uzmanlaşacak bir alan seçseler bile, çoğunlukla diğer sanat dallarını tamamen terk etmekte zorlanırlar. Bu yüzdendir ki sanatçı kavramının bin bir türlü açılımı vardır; hatta bazen esnekliğiyle insanları usandırır (bkz. insan üstü yaratık, James Franco).

Ama bugün o usandırıcı çalışmalara değil, kelimelerden uzaklaşmak isteyen yazarlara yer veriyoruz. Goethe, Proust ve Fitzgerald, bazen dilin sınırlandırmalarından kurtulabilmek adına kalemi kaldırıp eline fırçayı alan yazarlardan birkaçı. Sonuçlar aşağıdaki gibi. (Melville House aracılığıyla.)

images
“Bir Manzaradaki Gezginler”, Johann Wolfgang von Goethe, 1787

Devamı »