1833 — Alman romantizminin büyük bestecesi Johannes Brahms Hamburg’da doğdu
Sadece eserleriyle değil, yaşamı ve ruhuyla da romantik dönemin gerçek bir üyesi olan Johannes Brahms Hamburg’da doğdu.
Brahms’ı bugünün gençleri yakın dönemde bir otomobil firmasının reklamıyla ve Carlos Santana‘nın 1999 tarihli Supernatural albümündeki “Love of My Life” parçasıyla tanıyor olsa da, Brahms yıllar bouyunca ve elbette halen, aralarında Richard Wagner‘in de bulunduğu çok sayıda büyük müzisyenin ilham kaynaklarından oldu. Özellikle 2 ve 5 no.lu Macar danslarını ve 3 no.lu senfonisini tanımayan kalmadı.Devamı »
Türklerin operayla tanışması, Batı ülkelerindeki elçilerin, Osmanlı sosyetesine Avrupa’da pek sevilen bu kültür aktivitesini ballandıra ballandıra anlatmasıyla olmuştu. Çok gecikmeden sarayda müzikli oyunlar gösterilmeye başlanmış, ancak Batılılaşma hedefinde müzik öncelikli bir alan olmamış, saray erkanı ve zengin ve eğitimli bürokratlardan başkası Batı müziğine ilgi duymamıştı.
Nitekim, II. Mahmut tarafından paşalık unvanı verilen, ömrünü İstanbul’da tamamlayan ve mezarı Harbiye’de bulunan Guiseppe Donizetti dahi, Mızıka-yı Hümayun’u (saray bandosu) kurmaktan ve kraliyet için birkaç marş bestelemekten öteye gidip, halka Batı müziğini ulaştırmayı başaramamıştı.
Cumhuriyet’in kuruluş yıllarında da müzik alanında topyekün bir Batılılaşma çabası olmamış, Batı’nın çoksesli teknikleriyle halk müziğinin yoğrulması gibi bir politika izlenmişti. Ancak 1930’ların ortasında devletin klasik Batı müziğine yönelik ilgisi artmış, yerli eserler üretilmeye, Batılı operalar da, tek perde şeklinde de olsa sahnelenmeye başlamıştı.Devamı »
“Geçmiş zaman olur ki”ye hoş geldiniz. Müzik tarihinin unutulmazlarını, dönüm noktalarını her ay sizlerle paylaşmayı planladığımız bu bölümün, geçtiğimiz yüzyıllarla ilgili ilginizi çekecek bilgiler içereceğini ve yakın geçmişten belki unutmuş olduğunuz grupları, parçaları hatırlatarak –güzel– anılarınızı depreştireceğini umuyoruz.
1919 — Marion Harris, “After You’ve Gone”la 1 numaraya yerleşti
1894 yılında doğan John Turner Layton, zamanı için oldukça sıradışı bir müzisyendi. Bunun sebebi ise siyahi olmasıydı. Pek çok Broadway gösterisi için söz yazarı arkadaşı Henry Creamer‘la eserler hazırlamaktalardı ve kendilerine Amerikan müzik piyasasında bir yer edinmeyi başarmışlardı.
İsimlerini sağlamlaştıran ise, 1918 yılında yazıp besteledikleri, dönemin nispeten neşeli şarkı sözlerinden münezzeh havası ve zamanının ötesindeki meldoik yapısıyla “After You’ve Gone” olmuştu. Parça o kadar başarılı olmuştu ki, 1937 yılına kadar on farklı versiyonu listelerde boy göstermiş, Louis Armstrong, Benny Goodman ve Lionel Hampton gibi sanatçılar da parçayı seslendirmişti. Emprovizasyona müsait yapısı, aralarında Wynton Marsalis’in de bulunduğu modern caz müzisyenleri tarafından da sıklıkla tercih edilmesine yol açtı.
Ancak parçanın en başarılı versiyonunu Marion Harris 1919 yılında kaydetmiş ve listelerde 1 numaraya yerleşmitşi. Marion Harris, geniş kesimlerce caz ve blues söyleyen ilk beyaz müzisyen olarak kabul edilmiş, söylediği parçalar 1930 yılına kadar 43 kez 1 numaraya oturmuştu.
“After You’ve Gone”, son olarak 2004 tarihli The Aviator filminde kullanılmıştı.Devamı »
“Geçmiş zaman olur ki”ye hoş geldiniz.Müzik tarihinin unutulmazlarını, dönüm noktalarını her ay sizlerle paylaşmayı planladığımız bu bölümün, geçtiğimiz yüzyıllarla ilgili ilginizi çekecek bilgiler içereceğini ve yakın geçmişten belki unutmuş olduğunuz grupları, parçaları hatırlatarak –güzel– anılarınızı depreştireceğini umuyoruz.
1943 — 7’den 77’ye herkesin sevgilisi bir dünya vatandaşı doğdu
Uzun saçları, sarkık bıyıkları, alametifarikası aksesuvarları, hızlı konuşması, güler yüzü ama belki de hepsinden çok herkesin gönlüne girmiş şarkılarıyla bilinen Barış Manço 2 Ocak 1943 yılında dünyaya geldi. II. Dünya Savaşı yıllarında doğan bu çocuğun Türkiye’nin müzik dünyasının en ağır taşlarından ve ülkenin en sevilen simalarından biri olacağını kimse tahmin etmemiş olsa gerek.Devamı »
Müzik tarihinin unutulmazlarını, dönüm noktalarını her ay sizlerle paylaşmayı planladığımız bu bölümün, geçtiğimiz yüzyıllarla ilgili ilginizi çekecek bilgiler içereceğini ve yakın geçmişten belki unutmuş olduğunuz grupları, parçaları hatırlatarak –güzel– anılarınızı depreştireceğini umuyoruz.
1808 – Beethoven’in 5 ve 6. senfonileri ilk kez icra edildi
Tüm klasik müzik eserleri içinde en çok bilinenlerden biri olan Beethoven‘in “5. Senfoni“si, 1808 yılının 22 Aralık gününde, Viyana’da ilk kez izleyiciyle buluşmuştu. Oldukça soğuk bir günde, ısıtma tertibatı olmayan konser salonundaki performans, dönemin kaynaklarına göre pek de tatmin edici olmamış, izleyici bu sıra dışı müziğe hak ettiği takdiri göstermemişti. Oysa Beethoven, dönemin en önemli eserlerinden ikisine imza atmış, bu iki eser için dört yıldan uzun bir çalışmaya ihtiyaç duymuştu. Neyse ki tarih, bu büyük ustaya ve müziğine gerekli payeyi biçti ve o ilk performansın etkileri uzun sürmedi.
“Yeni çıkan akademik kitaplar“la başlayan özgün listelerimiz, “Geçmiş zaman olur ki”yle devam ediyor. Müzik tarihinin unutulmazlarını, dönüm noktalarını her ay sizlerle paylaşmayı planladığımız bu bölümün, geçtiğimiz yüzyıllarla ilgili ilginizi çekecek bilgiler içereceğini ve yakın geçmişten belki unutmuş olduğunuz grupları, parçaları hatırlatarak –güzel– anılarınızı depreştireceğini umuyoruz.
1787 – Bir dehanın yeni eseri ilk kez sahneleniyor
Bir “dramma giocoso“, yani komedi ve dram unsurlarını bir arada barındıran opera eseri olarak nitelenen Don Giovanni, dünya üzerinde en çok sahnelenen operalardan biri olmak üzere yola çıktığında takvimler 29 Ekim 1787’yi gösteriyordu.
1787 yılını Prag’da, başta Le nozze di Figaro (Figaro’nun düğünü) adlı operası olmak üzere pek çok eserini sahnelemekle geçiren Mozart, yeni bir opera siparişi almıştı. Yeni operası, İtalya’da Don Giovanni adıyla tanınan Don Juan adlı çapkının hikâyesini anlatmaktaydı.
Anlatılanlara göre Mozart eseri üzerinde sahneleneceği güne ya da bir gün öncesine kadar çalışmıştı.Devamı »