Kuzey Kore’de klasik müzik sanatçısı olmak

Alman Zeit gazetesinin haberine göre, Münih Oda Orkestrası’nın müzisyenleri, beş gün boyunca Kuzey Kore’nin başkenti Pyongyang’ı ziyaret ettiler. Ziyeretlerinin sebebi, Pyongyang Konservatuvarı öğrencileriyle müzikal işbirliği yapmaktı. Dünyaya kapılarını kapatmış Kuzey Kore’nin nasıl bir müzikal iklime sahip olduğu başlangıçta herkes için muamma olsa da, Münih Oda Orkestrası’na bu ziyarette eşlik eden Nils Clauss’a göre, müziğin dili evrensel.

Clauss’un bu buluşmaya ait izlenimlerinden ilki, Kuzey Koreli müzisyenlerin enstrumanlarının çok kötü durumda olması. Çoğu bakımsız ve üzerlerinde çatlak ya da kırıklar bulunuyor. Kuzey Koreli müzisyenlerin müzik aletlerine gerekli bakımı yapacak bilgi ve tecrübeleri de bulunmaması durumu daha da kötüye götürmüş. Bundan büyük üzüntü duyan Münih Orkestrası’nın çellisti, meslektaşına kendi çellosunu hediye etmiş.Devamı »

Kundakta Bach, beşikte Mozart, kucakta Beethoven

On dokuz müzisyen çellolarının, kemanlarının, nefeslilerinin başına geçtiğinde, konser salonunun zemininde emekleyen, yatan, yuvarlanan 150 kadar bebek de bulunmaktaydı. Müzik başladığında, minik başlar bir anda dikkatlerini orkestraya verdiler ve yaklaşık 45 dakika ilgilerini yitirmeden Johann Melchior Molters’in “24. Senfoni”sini dinlediler. Böylece Heilbronn Oda Orkestrası’nın üçüncü bebek konseri de büyük bir başarıyla tamamlandı.

Focus dergisinin haberine göre, bebek konserleri düzenleme fikrinin sahibi Christoph Becher, çıkış noktasının konsere gelmek isteyip bakıcı bulamayan ya da bu ek masrafı göze alamayan ebeveynler olduğunu belirtiyor. Ancak bebeklerin müziğe duyarlı olduklarını ve çok iyi algılayabildiklerini de söyleyen Becher, artık ailelerin kendileri değil çocukları için konsere geldiklerini söylüyor.Devamı »

Geçmiş zaman olur ki: Aralık

Müzik tarihinin unutulmazlarını, dönüm noktalarını her ay sizlerle paylaşmayı planladığımız bu bölümün, geçtiğimiz yüzyıllarla ilgili ilginizi çekecek bilgiler içereceğini ve yakın geçmişten belki unutmuş olduğunuz grupları, parçaları hatırlatarak –güzel– anılarınızı depreştireceğini umuyoruz.

1808 – Beethoven’in 5 ve 6. senfonileri ilk kez icra edildi

Tüm klasik müzik eserleri içinde en çok bilinenlerden biri olan Beethoven‘in “5. Senfoni“si, 1808 yılının 22 Aralık gününde, Viyana’da ilk kez izleyiciyle buluşmuştu. Oldukça soğuk bir günde, ısıtma tertibatı olmayan konser salonundaki performans, dönemin kaynaklarına göre pek de tatmin edici olmamış, izleyici bu sıra dışı müziğe hak ettiği takdiri göstermemişti. Oysa Beethoven, dönemin en önemli eserlerinden ikisine imza atmış, bu iki eser için dört yıldan uzun bir çalışmaya ihtiyaç duymuştu. Neyse ki tarih, bu büyük ustaya ve müziğine gerekli payeyi biçti ve o ilk performansın etkileri uzun sürmedi.

Devamı »

İsrail’deki Wagner vakası büyüyor

 

Geçtiğimiz ay, “İsrail’de bir Wagner vakası” başlığıyla, Tel Aviv’de sadece Rıchard Wagner eserlerinden oluşan bir klasik müzik konseri düzenlemek istendiğinden bahsetmiştik.

Tel Aviv’de düzenlenecek ve tabuları yıkacak konserin iptal edildiği haberi Alman basınına yansıdı. Haberlere göre, öncesinde bir sempozyumun da düzenleneceği konser, Tel Aviv Üniversitesi’nin daha önce verdiği izni geri almasıyla gerçekleşememiş.

Üniversitenin sözcüsü, Hitler’in en sevdiği besteci ve bir antisemitist olarak bilinen Wagner’in eserlerinin çalınmasına karşı çok şiddetli protestolar geldiğini ve bunlara kayıtsız kalamayacaklarını söylemiş. “Daha önce neden izin verdiniz?” sorusuna ise “Wagner eserleri çalınacağını bilmiyorduk,” diye yanıt vermiş. Doğrusu bir ay önceden biz bile biliyorken, üniversitenin bundanDevamı »

İsrail’de bir Wagner vakası

19. yüzyılın büyük Alman bestecilerinden Richard Wagner, “Die Walküre”, “Der fliegende Holländer”, “Tannhäuser” gibi büyük operaları kadar, oldukça tartışmalı karakteriyle de bilinir. O kadar tartışmalıdır ki, Friedrich Nietzsche, müzisyenin ölümünden hemen sonra Der Fall Wagner (Wagner Vakası) adlı bir kitap yazar. Tartışmaların odağında olmasının en önemli sebebi, Wagner’in Yahudi karşıtı ırkçı söylemleridir elbette.

Aslında, eski kıtada yükselmekte olan ve pek çok devletin bölünüp yenilerinin oluşmasına, oradan da milyonlarca insanın ölümüne sebep olacak iki büyük küresel savaşa giden yolu açan milliyetçilik, dönemin hâkim ideolojisiydi. Ve milli birliğini Otto von Bismarck‘ın iktidarında oldukça Devamı »

Şampiyonların barok sofrası

Büyük koronun “The Champions!” nakaratını yüksek perdeden seslendirdiği o anı artık tüm dünya biliyor. Günümüz dünyasının ortalama insanları rock, pop, elektronik ya da güncel türleri takip etse de, barok dönemin büyük üstadı Georg Friedrich Händel’i, ismen değilse bile, tek bir eseri aracılığıyla tanımayan pek yok. O, UEFA Avrupa Futbol Şampiyonlar Ligi organizasyonunun resmi parçasının bestecisi.

90’lı yılların başında Şampiyonlar Ligi organizasyonu kurulurken, bu ligin alametifarikası olacak güçlü bir meoldi aranmaktaydı. İngiliz film müzisyeni Tony Britten, Händel’in eserlerinden neşeli bir parça Devamı »

Stradivari kemanları o kadar da matah değilmiş

Efsanevi Stradivari kemanlarından birine sahip olmanın tüm keman sanatçılarının hayali olduğunu düşünüyorsanız, yanılıyorsunuz. En azından, müzisyenler test ettikleri kemanın bir Stradivari olduğunu bilmiyorlarlarsa, ona kolayca burun kıvırabiliyorlar. ABD Ulusal Bilim Akademisi mensubu araştırmacıların çalışmaları, Antonio Stradivari ya da Guarneri del Gesù gibi meşhur İtalyan ustalarının ürettiği enstrümanların, Devamı »

Bach’ın obası Thomaner Korosu 800 yaşında

Thomaner Korosu

Rivayet odur ki, Dmitri Şostakoviç, kendisine yöneltilen en sevdiğiniz besteci kimdir sorusuna “Mozart,” yanıtını verir. Bu yanıtı beklemeyen soru sahibinin “Peki ya Bach?” diye üstelemesi üzerine, “O, müziktir,” der. İşte o Bach’ın “kantor” (solist ve ayinlerde org çalmakla görevli koro yöneticisi) unvanıyla üyesi olduğu Thomaner Korosu, 800. yaşını kutluyor.Devamı »

Borusan Flarmoni’den, “Komünist Manifesto”yu besteleyen adama selam

Erwin Schulhoff, 1942’de Wülzburg toplama kampında Nazilerin elinde son bulacak hayatı boyunca, geç romantik dönemden dadaizme kadar pek çok akımı bir potada erittiği özgün tarzıyla eserler veren bir besteciydi. Sosyalizme olan derin bağlılığı, onu (pek de başarılı bulunmayan) “Komünist Manifesto”yu bestelemeye kadar sürüklemişti. 20. yüzyıl klasik müziğinin bu ilgi çekici karakteri, maalesef hak ettiği alakayı diğer çağdaşlarına göre daha az alıyor da olsa, Borusan İstanbul Flarmoni Orkestrası (BIPO), iade-i itibar için elinden geleni yapıyor.

Music from the Machine Age (Makine Çağından Müzikler) adıyla kaydettiği yeni CD’sinde, Schulhoff’un egzotik “Ogelala” adlı süitinden bir kısma da yer veren Avusturyalı Sascha Goetzel yönetimindeki BIPO, bizzat Devamı »