Yazar, çevirmen ve editörlerden, hasta yatağında okunacak kitaplar

Yaz ayları, Türkçe yayıncılıkta durgun geçer. Çıkan kitap sayısı azalır, sonbaharda başlayacak fuar dönemi için enerji toplanır. Ama vatandaş tatilde okuyacak kitap arayışında olsa gerek ki, kitap ekleri ve gazeteler “şezlong kitapları” listeleriyle dolup taşar: yeni çıkanlar, tazeliğini koruyanlar, yazarların önerdikleri, eleştirmenlerin önerdikleri, kitap eki editörlerinin önerdikleri… Nedense kolay kitap arayışındadır insanlar, çok satanlar daha da çok satar, listelerde “hoş, hafif, akıcı” gibi özellikler ön plana çıkarılır.

Oysa diğer mevsimler öyle midir? Ceket kitapları, battaniye kitapları, şemsiye kitapları duyulmuş mudur hiç?

Eylülün başında grip olup güz aylarına hastalıklı bir giriş yaptığımızda, “hasta yatağında okunacak kitaplar” listesi arandık durduk. Hangi yazarlara, hangi kitaplara yönelmeliydik? Ama nafile, öyle bir liste yoktu. Flannery O’Connor, İsmet Özel ve Edgar Allan Poe’ya gitti elimiz ama kasvetli satırlara maruz kalan bünye daha da zayıf düşerken, bir yerlerde yanlış yaptığımızı hissettik ister istemez.

Hastalığı üstümüzden attıktan sonra aslında çözümün basit olduğunu fark ettik: Bu soruyu, işi bir şekilde kitap “yapmak” olanlara yöneltecektik. Yönelttik de. İşte huzurlarınızda, yazar, çevirmen ve editörlerden, hasta yatağında okunacak kitaplar.

——

//Selim İleri

Sevgili Koltukname, ben kendi deneyimlerimle yanıtlamak istiyorum. Özellikle mızmız nezlelerde, griplerde ilâçlardan fazla Hüseyin Rahmi‘nin ve Salâh Birsel‘in eserlerinin yararını gördüm. Hem hapşır, hem gül, hem sevinç, mutluluk duy. Salık veririm.

//Ülker İnce

Genelde hasta yatağımda kitap okumam çünkü yatıyorsam okuyamayacak kadar hastayımdır, bol bol uyurum, okuyabileceksem, zaten ayaktayımdır. Birkaç büyük ameliyat ve hastalık geçirdim. Ne okudum acaba, diye düşünüyorum. Hasta yatağımda okumak için özel bir seçimim oldu mu? Hayır. Örneğin normalde tercih etmediğim, akıl yormamı gerektirmeyen kitaplar okumak istedim mi? Hayır. Okumuşsam ayaktayken neler okuyorsam onları okumuşumdur.

//Roza Hakmen

Marcel Proust, Roza Hakmen ve Mustafa Çevikdoğan tarafından önerilen yazarlardan.

Bence hastayken bambaşka şeyler okuyup zihni hastalıktan uzaklaştırmak en güzeli. Bu yüzden de listenin en başında her okurun mutlaka okumalıyım deyip bir türlü fırsat bulamadığı kitaplar yer alır doğal olarak. Kendi çevirdiğim kitaplardan eğer nezlesiz, başı ağırlaştırmayan bir hastalık, mesela uzun süreli ortopedik bir arızaysa Proust‘u öneririm. Gripte kesinlikle Don Quijote. Genelde klasikler benim tercihim, çağdaşlardan da edebi değeri olan kitapları seçmeli, çünkü çoğumuz hastayken tahammülsüz oluruz, çalakalem yazılıp şu veya bu nedenle çok satanlar listelerine girmiş kitapların sinirimizi bozma ihtimali yüksektir. Türkçelerini okumadığım, çevirileri hakkında bilgi sahibi olmadığım ama hararetle tavsiye edebileceğim yazarların başında Haruki Murakami var, bütün kitapları. Piyasada hâlâ bulunuyor mu bilmiyorum ama Jhumpa Lahiri’nin Dert Yorumcusu. Peyami Safa’dan Dokuzuncu Hariciye Koğuşu, Bir Tereddüdün Romanı, Matmazel Noraliya’nın Koltuğu, Yalnızız. Ahmet Hamdi Tanpınar’dan Saatleri Ayarlama Enstitüsü, Huzur, Mahur Beste. Liste sonsuza kadar olmasa da epey uzayabilir, ama bunlar benim listemin vazgeçilmezleri. Tabii herkesin kendi zevkine göre polisiyeler de hastalık için birebir.

//Sırma Köksal

İnsan hastayken illa da kitap okumak istiyorsa eğer –ki bu ülkede sağlıklıyken bile pek istenilen bir şey değil– ve okuyabilecek hali de varsa önce Virginia Woolf’un “On Being Ill” (Hasta olmak üzerine) adlı denemesini okumalı ki kendine bir yol çizebilsin. Woolf, hastalığın kendi başına bir durum olduğunu, insanın algısının tamamen değiştirip başkalaştırdığını anlatır, örnek olarak da hakkında onca şey yazılmış olan Shakespeare’in ancak hastalıkta yeniden ve doğrudan okunabileceğini söyler. Öyle güzel bir denemedir ki, insan hafifçe hasta olup gözü korkarak okumuş olduğu kitapları yeniden okumak ister. Ama hastayken Woolf okunur mu? Hayır. Hastayken okumak için Woolf çok şiddetlidir bence. İnsan diri olmalıdır onu okurken. Ama Yanardağın Altında gibi  girdaplandıkça girdaplanan kitapları da okumamalıdır, nefesi daralabilir. Ama neden bir Thomas Hardy, neden bir Balzac olmasın? Tabii ki Dostoyevski değil ama bir Turgenyev mesela? Başka zamanların başka tempolu kitapları. Sizin de bugünde olmamanızı anlayışla karşılayacak acelesiz kitaplar. Hikâyeyi hikâye ederek anlatan romanlar. Galiba hastayken en iyi okumalar onlardır. İşi garantiye almak için yeniden okumak hatta. Ne okursanız okuyun ama, hastayken yapılmayacak tek şey, hazır vakit bulmuşken entelektüel merakla birikmiş kitapları ele almaktır bence. Daha bu girişimle elime alıp da hasta halimle bitirmiş olduğum bir kitap olmadı. Hepsi yarım kaldı ve iyileşir iyileşmez de bir daha ele alınmadan rafların arasında kayboldular. Keşke bekleselerdi, belki başka bir zamanda olsa bitirirdim.

//Yiğit Yavuz

Hasta yatağında kişinin okuyacağı kitap, müsekkin niteliğinde olmalıdır zannımca, ki hastanın acılarını, sıkıntısını hafifletsin; hem de moralini düzeltsin. Böyle bir durumda hasta, kendisine en iyi gelecek müsekkini bilir zaten. Etkisini defalarca denediği, sınadığı yazarları tercih edecektir dolayısıyla. Bazen, çok sevilen ama tekrar okuma fırsatı bulunamamış bir kitabı raftan indirme vesilesi de olabilir, hastalık zamanları. Yahut sizi asla hayal kırıklığına uğratmayacağından emin olduğunuz bir yazarın, henüz okumadığınız bir kitabı… Benim için Steinbeck öyledir mesela; en dar zamanlarımda imdadıma yetişir. Onun kitaplarını birkaç yıl arayla, ömrümün değişik çağlarında defalarca okumak isterdim, her defasında farklı tatlar almak için. Böyle yazarlar olmalı, bedenin değilse de ruhun ilacı.

//Birsel Uzma

Hastalığımın şiddetine göre değişir. En şiddetli durumda her zaman bir polisiye, bir Simenon polisiyesi veya Lilian Jackson Braun’ın kedi serisinden biri olabilir. Kedinizi Nasıl Bilirsiniz de (Desmond Morris) fena gitmez. Biraz daha kafamı toparlayabilecek durumdaysam şöyle bir liste olabilir: İskenderiye Dörtlüsü (Lawrence Durrell), Parfümün Dansı (Tim Robbins), Esirgeyen Gökyüzü (Paul Bowles), Kıran Kırana (Amelie Nothomb), Tarquinia’nın Küçük Atları (Marguerite Duras), Horla ve Diğer Fantastik Hikâyeler (Guy de Maupassant), Saatleri Ayarlama Enstitüsü (Ahmet Hamdi Tanpınar), Puslu Kıtalar Atlası (İhsan Oktay Anar)…

//Sanem Sirer

Aşağıdaki kitapları kişinin “ilaç alırsa bir hafta, ilaç almazsa yedi gün” istirahatten sonra üzerinden attığı; hafif ateş, bitkinlik ve bunlardan kaynaklanan hassas algı durumunu göz önünde bulundurarak sıraladım. Tüm listeler gibi bu da tamamen öznel ve eksik — günlük rutininden kopmuş kişinin ateşin de etkisiyle içinde bulunduğu, sanrılara açık ruh halinde bilhassa güzel gideceklerini düşündüğüm kitaplardan bazılarını içeriyor.

Girizgâh tamamsa listeye geçeyim:

Soğukalgınlığından Mustarip Olup Yataklara Düşenler için Eksik ve Öznel Bir Okuma Listesi — Yedi Gün için Yedi Kitap:

Orhan Pamuk – Kara Kitap; Juan Rulfo – Pedro Páramo;  Bilge Karasu – Kılavuz; Jean Rhys – Geniş Geniş Bir Deniz; M. Bulgakov – Üstat ile Margarita; Hasan Ali Toptaş – Gölgesizler; Franz Kafka – Şato.*

* Gribe, soğukalgınlığına hacet yok aslında; bahsi geçen kitaplar her zaman, her ruh hali için önerilir.

//Aykut Ertuğrul

Bir ölçek Pennac (Daniel) ölümden gayrı her derde devadır derler bizim oralarda; Vonnegut iştah açar ya da kapatır ya da bilmiyorum. Sanırım her bünyede etkisi farklı, denemeden bilemeyeceksiniz.

Spencer Holst’un Kedilerin Dili nöbetli hastalık geçirenler için harika seçimdir; nöbetler arası zihin kısa öykü.

Tamam biraz tekinsiz belki biraz fazla Şili ama Vahşi Hafiyeler, Roberto Bolaño; o koca kitap bittiğinde hala yataktaysanız, bir an önce doktorunuza başvurunuz. Nasıl, zaten mi başvurdunuz; doktorunuzu değiştirin. Bir an önce! Bir Holst hikâyesi süresince. İyileştiniz mi, harika; şimdi elinizdeki kitabı yavaşça yere bırakın.

Son olarak kurmaca kurmaca nereye kadar diyenleri denemeye geçiş sayılabilecek bir ara bölgeye Görünmez Kentler’e davet edebilirim; Calvino yazdı, İbni Battuta söyledi, Gönlü Yüce Kubilay Han dinledi. Okur ise hastalıkta ve sağlıkta, iyi günde ve kötü günde, kader onları ayırana kadar…

//Mustafa Çevikdoğan

Edgar Allan Poe, hastayken mutlaka uzak durulması gereken yazarlardanmış. Keşke bu listeye hasta olmadan ulaşabilseymişiz!

Öncelikle, yazdıklarıyla bizi 4207 sayılı kanun maddesince kapalı ortamlarda kullanımı sınırlandırılan ürünlere yönelten –o hasta halimizle bir de!– yazarlardan zinhar uzak durmalı. Ayrıca bu yazarların kitapları okunurken bazen nefesler tutulur bazen de derin derin iç çekilir ki bu da üst solunum yollarına hiç iyi gelmez. Bende bu etkiyi bırakan yazarlar: Flannery O’Conner, Sevgi Soysal, Dostoyevski, Edgar Allen Poe, Selim İleri, Oğuz Atay

Okunacaklara gelince; eğer zihnen salim durumdaysak da yatağa “çivilenmişsek” Kayıp Zamanın İzinde ciltleri ve Büyülü Dağ çok iyi iki seçenek.

Paçavra hastalığı nevinden rahatsızlıklarda ise benim ilk tercihim Çehov‘un ilk dönem öyküleri olur. Dakika başına düşen hapşırık sayısı azaldıkça “Taşralı“ya ve hatta “Bozkır“a kadar uzanabiliriz. Yine Dino Buzzati‘nin öyküleri ve Michael Ende’nin Bitmeyecek Öykü‘sü de bu mecburi yatak mesaisini çekilir hale getirebilir.

Sadece Türk edebiyatı okumak istiyorsak Haldun Taner ve Memduh Şevket kitaplarını neden daha önceden kolay ulaşabileceğimiz bir rafa koymadığımıza hayıflanabiliriz.

Teşekkür ederim.

//Mehmet Said Aydın

Cemil Kavukçu, “otobiyografik anlatı”sı Angelacoma’nın Duvarları’nda, çocukluğunda geçirdiği bir hastalıktan ötürü uzun bir nekahet sürecinden söz eder. Orada sürekli bir okuma hali vardır ve ben o okuma halini okurken, buna çok özenmiştim. Sonra düşündüm, benim böyle bir iştiha zamanım oldu mu? Hastalıklar geçirdim, başımdan birkaç tıbbi “operasyon” da geçti ama acaba o günlerde ne okudum?

İlk aklıma gelen, okuma yazmayı henüz öğrendiğim zamanlarda Diyarbakır’da İrfan isimli bir doktorun muayenehanesinde bademcik ameliyatı olduktan sonra iyileşmek için bizim bahçeli evde yattığım uzun günler oldu. Zihnim eğer benzer iki zamanı anakroniyle bitiştirmiyorsa, epeyce eprimiş bir kitaptan Hz. Ali Cenknâmeleri okuduğumu hatırlıyorum. Bir zaman sonra niyeyse o kitabın Hacı Bektaş’tan geldiğine ikna oldum. Yarı baygın olduğum ve yiyemediğim yemeklerin kokularıyla imtihan edildiğimi düşündüğüm o süreç, beni kandırdığını gene çok sonra anlayacağım doktor İrfan’ın “Ağlamadın, aslan gibi kalktın masadan. İlk defa görüyorum böylesini,” deyişiyle, “Şêr Ali”nin aslanlığını niyeyse kafamda yan yana tutuyor. Sonra “hasta yatağında okunacak kitaplar”, ben hasta yattıkça değişti ve başkalaştı elbette ama uzun nekahete ilişkin aklımdaki ilk anı, bu olmalı.

(Evvela)          Vedat Türkali – Bir Gün Tek Başına

Bu defa lisedeyim. Lise 1’in “on beş tatili”nde, hastalığa benzer bir hal ile balkonundan Mardin’in şu meşhur görüntüsünün karşımda durduğu kış günlerinde Kelepir Kitabevi’nden alınmış, Gendaş baskısı Bir Gün Tek Başına’yı okuyorum. Neredeyse yataktan hiç kalkmadan, yemeğe bile takatimin olmadığı, aslında kitabın bütün takatimi aldığını düşündüğüm o “çok gençlik” günleri. Yıllar sonra İstanbul’da Türkali’yle tanışacak ve benimle epey şehir, epey ev dolaşmış o nüshayı, çantamdan bulduğum ve mürekkebi biraz akan o kalemle imzalatacağım.

(Saniyen)        Akif Kurtuluş – Romantik Korno

Gene lisenin son zamanları. Hasta yatağında olan ben değilim, dedem. Diyarbakırlıların “fakulte” diye “k”ya vurgu yaparak telaffuz ettiği, şehrin o zamanlar epey dışında sayılan üniversite hastanesinde yatan dedem için, birçok insan refakat etmek gayretiyle orada bulunuyoruz. Ofis’in İstasyon tarafından girilince hemen sağ yanında kalan Avesta Kitabevi’nden, gene Avesta Yayınları etiketli incecik Romantik Korno’yu buluyorum. Hastanenin muhtelif yerlerinde kitabı birkaç defa okuyorum, okudukça daha çok seviyorum. Sonra uzun yollarda, elim hep, içinde “Defterin Sahibi” olan o kitaba gidiyor. O nüshadan Akif Kurtuluş’a söz ettim ama nedense imzalatmak aklımdan geçmedi.

(Salisen)         Ahmet Güntan – Parçalı Ham

Son hastalık mesaisinde, bu defa İstanbul’da ve gene İstanbul’dan alınmış Parçalı Ham’ı okumaya gayret ettim. “Gayret”, çünkü çetin ceviz şiirler. “Şiiriyet”ten kaçan, şairane olmayan, zor şiirler Güntan’ın “parçalı ham”la seçtiği şiirler. Hasta yatağı için, insan belki daha “ferah” şeyler düşünüyor ilk bakışta. Fakat, buraya yazarken fark ettim ki pek ferah şeyler seçmemişim. Evvelinde, gene hasta yatağında İsmet Özel okumaya gayret ettiğimi de anımsıyorum. Ama en yakın ve taze hasta yatağı kitabım Güntan’ınki. İyileştiğimde de okumaya devam ettim. Gayretim bakidir.

Website | + posts

Yazar, çevirmen ve editörlerden, hasta yatağında okunacak kitaplar” üzerine 5 yorum

  1. Domuz gribi zamanında ateşlerde yanarken Dorian Gray okumuştum, Varlık Yayınları’ndan çıkan, eski Türkçe’yle çevrilmiş versiyonuydu. O kitaptan, o şekilde aldığım zevki hiçbir kitapta bir daha bulamadım.
    Bu da benim önerim olsun.

  2. Ben de bir kitap önermek istiyorum: The Novel Cure: From Abandonment to Zestlessness: 751 Books to Cure What Ails You.

    Yakında Türkçede de olacakmış.

Bir Cevap Yazın