Balık istifi metro yolculuğu

Yoğun saatlerde toplu taşıma araçlarını kullanmanın çilesi başka hiçbir şeye benzemez. İstanbullular için en büyük kâbuslardan biri metrobüs. Ama kalabalık toplu taşıma araçlarının dünya rekoru Japonya, Tokyo’da bulunuyor. 82,5 kilometrelik Tokyo metro hattının günlük ortalama yolcu sayısı 3,64 milyon! Elbette milyonlarca insan ferah ferah oturarak yolculuk edemiyor. Michael Wolf, Tokyoluların toplu taşıma eziyetini fotoğraflamış. Bunları görmek iş çıkışı saatinde metrobüste, tramvayda, metroda, otobüste yaşananlarla ilgili insana kendini daha iyi mi hissettiriyor yoksa aynı acıyı tekrar mı yaşatıyor, takdiri size kalmış. (Huck Magazine aracılığıyla.)

 

Frida Kahlo’nun gardırobu

89930065.JPGTek kaşıyla gönüllerde taht kuran Frida Kahlo 20. yüzyılın nevi şahsına münhasır sanatçılarından. Gençken geçirdiği bir otobüs kazasından sonra korselere mahkûm kalması ve acılar içinde yatağa mıhlanması, Diego Rivera’yla karşılıklı sadakatsizliklerle dolu ilişkisi ve elbette rengârenk giysileri… Çalkantılı hayatı özellikle de popüler kültürde sanatının önüne geçebiliyor belki ama hepsi de sanatını besleyen ve Kahlo’yu Kahlo yapan özellikler.Devamı »

Ülkeden ülkeye değişen güzellik anlayışı

oncevesonra

Amerikalı gazeteci Esther Honig, makyajsız bir fotoğrafını dünyanın çeşitli ülkelerindeki Photoshop’çulara göndererek “Beni güzelleştirin,” diyor. Amacı, güzellik anlayışının ülkeden ülkeye nasıl değiştiğini görmek.

Before & After (Önce ve Sonra) adını verdiği proje aslında geçtiğimiz yıl ortaya çıkmıştı. Yine de güncelliği koruyan bir mevzu olduğunu düşündüğümüzden sizlerle paylaşmak istedik. Fotoğrafların birçoğu insana güzel olduğu kadar komik de gelebiliyor. Zaten tüm mesele de birinin güzelinin diğerinin palyaçosu sayılabilmesi değil mi…

Sizce en güzel ya da en çirkini hangisi? Yorumlarınızı bekliyoruz. (Bigumigu aracılığıyla.)Devamı »

Haftanın Eğlencesi: Enstantane buluşmalar

Amerikalı sanat yönetmeni Stephen McMennamy, basit arka planlar buluyor, iki tane ayrı fotoğraf çekiyor, sonra bu fotoğrafları stratejik bir biçimde birleştiriyor. Kesinlikle Photoshop kullanmadan yapılan çalışmanın sonucu, insanın algısını allak bullak eden buluşmalar. McMennamy sürecini şöyle anlatıyor:

Sadece etrafa bakıp ilginç bir şekilde uyum sağlayabilecek ya da birleştikten sonra hoş bir tezat yaratabilecek şeyler arayıp bulmakla alakalı. Sürece gelince, sadece bir şeyler bulup en temiz açıdan fotoğraf çekmeye çalışıyorum.

Basit ama yaratıcı. Biz en çok dondurma üstünde kayaktan hoşlandık, sizin de beğendiklerinizi yorumlara bekliyoruz. İlgilenenler için McMennamy’nin Tumblr’ı burada, Instagram’ı ise burada. (Bored Panda aracılığıyla.)

funny-photo-mashup-combo-stephen-mcmennamy-1Devamı »

Haftanın Eğlencesi: Hayatın acı gerçekleri

Danimarkalı yazar Mikael Wulff ve karikatürist Anders Morgenthaler –ikili birlikte Wumo olarak tanınıyor– eğlenceli illüstrasyonlar şeklinde bizlere hayatın acı gerçeklerini sunuyorlar. Grafik ve diyagram olarak hazırladıkları gerçekler, Facebook uygulamalarından bankanın açılış saatlerine, çamaşır makinesinin ayarlarından IKEA’nın labirentimsi yapısına, çoğunlukla batıya has sorunları tiye alıyor.

Bu yıl soğuk, yağmurlu ve rüzgârlı bir bahar geçirdiğimiz için biz özellikle “Bahar”dan hoşlandık. Sizin hayatınıza en çok hangi acı gerçekler uyuyor? Yorumlarınızı bekliyoruz. (Bored Panda aracılığıyla.)

truth-facts-funny-graphs-wumo-1
Bankaların Açılış Saatleri / Bankanın açık olduğu saat / İşten izin alıp bankaya gidebileceğiniz saat

Devamı »

MoMA koleksiyonuna yüzlerce August Sander fotoğrafı kattı

Otoportre, 1925.
Otoportre, 1925.

New York’taki Modern Sanat Müzesi, MoMA, Alman portre ve belgesel fotoğrafçısı August Sander’in 619 fotoğrafını satın aldı. Fotoğraflar, Sander’in büyük projesi, “20. Yüzyılın İnsanları” kapsamında yer alıyor.

Sander, 60 yıl boyunca çeşit çeşit meslekten, yerden, sınıftan insanları fotoğrafladı. Neredeyse insanlığın bir fotoğraf arşivini çıkarmak istiyordu. Bu çalışmasını kendi ülkesi Almanya’da yürüttüyse de amacı ve nihayetinde ortaya çıkan sonuç, evrenseldi. John Berger‘ın “The Suit and the Photograph” (Takım Elbise ve Fotoğraf) adlı denemesinden alıntılamak gerekirse:

Tam amacı, 1876’da doğduğu Cologne yöresinde her türden, sosyal sınıftan, alt sınıftan, işten, meslekten, ayrıcalıktan gelenleri temsil edecek arketipler bulmaktı. Toplamda 600 portre çekmeyi umuyordu. Projesi, Hitler’in III. Reich’ı yüzünden yarım kaldı.

Sosyalist ve Nazi karşıtı olan oğlu Erich, toplama kapmında öldü. Babası arşivlerini kırsal bölgede gizledi. Bugün geride kalan şey, olağanüstü bir sosyal ve insani belge. Bugüne kadar hemşerilerinin fotoğraflarını çeken hiç kimse bu derece şeffaf bir belgesel oluşturamadı.

Denemenin adı, Sander’in en meşhur fotoğraflarından biri olan “Genç Çiftçiler”den geliyor. Bir köy dansına gitmekte olan üç delikanlının fotoğrafında Berger, işleri gereği fiziken hareketli olan, dolayısıyla da rahat giyinmeleri beklenen çiftçilerin üstlerinde neden takım elbiseler olduğunu irdeliyor. Yazı, Berger’ın Understanding a Photograph adlı kitabında. Söz konusu fotoğrafı ve “20. Yüzyılın İnsanları”ndan sevdiğimiz birtakım diğer fotoğrafları aşağıda görebiliriniz. (The New York Times aracılığıyla.)Devamı »

Falda gecekondu çıktı

Adalet
Adalet

“Ghetto Tarot” (Gecekondu Mahallesi Tarotu), belgesel fotoğrafçı Alice Smeets ile Atis Rezistans adındaki bir grup Haitili sanatçının ortak projesi. Proje, 78 kartlık tarot destesini alıp her bir kartı fotoğraflarla yeniden oluşturmayı amaçlıyor: adından da anlaşılabileceği gibi, gecekondu mahallesinde çekilen fotoğraflarla…

Smeets projeyi şöyle açıklıyor:

Ghetto Tarot projesinin temelinde olumsuzu eğlenerek olumluya dönüştürme arzusu yatıyor. “Atiz Rezistans” adlı sanatçı grubu, çöpleri kullanarak kendi bakışlarını yansıtan sanat eserleri yaratıyor ve bu eserler atıkların arasında gizlenmiş buldukları güzelliği yansıtıyor. “Gecekondu” kelimesini kendi istedikleri anlamda kullanıyor, böylece aşağılayıcı imasından kurtularak özgürleşiyor ve onu güzel bir şeye dönüştürüyorlar.

Smeets çekimler sırasında yaşanan tuhaflıklardan da bahsediyor:Devamı »

7 günlük çöplerinin içinde yatan insanlar

Çevreyi korumak adına elektrik, su vb. tüketimimizi azaltmak gerektiğinden bahsediyoruz hep ama peki ya çöplerimiz? Bir gün, bir hafta ya da bir ay içinde ne kadar çok şeyi çöpe attığınızı bir düşünün — ne kadar çok atık ürettiğinizi tahmin edebiliyor musunuz?

Amerikalı fotoğrafçı Gregg Segal, bu soruna dikkat çekmek için “7 Days of Garbage” (7 günlük çöp) adlı bir projeye başlamış. İnsanları bir hafta içinde ürettikleri çöplerin içinde yatarken fotoğraflayan Segal, etkileyici olduğu kadar da rahatsız edici görüntüler koyuyor ortaya. “Bu elbette insanları hayatlarındaki fazlalıklarla yüzlştirmeye yönelik bir proje. Ümidim, ürettikleri çöplerin büyük bir kısmının gereksiz olduğunu fark etmeleri,” diyor sanatçı Slate’e.

O zaman hep birlikte düşünelim: Bir hafta içinde evimizden ne kadar çöp çıkıyor? (Bored Panda aracılığıyla.)

7-days-of-garbage-environmental-photography-gregg-segal-2Devamı »

Haftanın Eğlencesi: Doğayla etkileşime giren sokak sanatı

Sokak sanatı, içinde bulunduğu alanı (duvarı, yeri, pencere kapıyı) gözettiği zaman, halihazırda olduğundan çok daha yaratıcı bir mecraya dönüşebiliyor. Bunun örneklerini daha önce P183‘ün ve Slinkachu‘nun işlerinde de görmüştük. Bugün, belli bir sanatçının değil, belli bir konu hakkında çalışmalara yer vereceğiz: doğayla etkileşime giren sokak sanatı eserleri. Çoğunlukla duvarlarda, bazen de yerlerde, şehirde bulunabilecek üç beş yaprakla, bir ağaçla, sarmaşıkla, çiçekle bütünleşen küçüklü büyüklü çizimler. Şehri güzelleştiren, keşke gerçekte görebilsek, dedirten türden çalışmalar.

Sanırım bizim favorimiz sonuncu, sizin görüşlerinizi de yorumlara bekliyoruz. (The Meta Picture aracılığıyla.)
cool-street-art-interacts-natureDevamı »

Yüzümün orta yeri

Fotoğrafçı Eray Eren, “Asimetri” adlı çalışmasında, insan yüzünün, evet, bildiniz, asimetrikliğini olmadığını ortaya çıkarıyor. Eren, önden çekilmiş portrelerde yüzü ortadan bölüp sağ ve sol tarafın ayna görüntüsüyle birleştiriyor ve ortaya kimi zamanlar son derece normal kimi zamanlar hafif bir tuhaflık varmış gibi kimi zamanlarsa hepten imkânsız görünen yüzler çıkıyor. Tabii insan hemen kendinin böyle bir çalışmada nasıl görüneceğini merak ediyor.

“Asimetri”, aşağıda. Sanatçının diğer işleri için Tumblr sitesini ziyaret edebilirsiniz. (Onedio aracılığıyla.)

52fef5ca391b86276200002aDevamı »

Terk edilmiş bir akıl hastanesinde peydahlanan gölgeler

lead_large

Brezilyalı sanatçı Herbert Baglione‘nin “1000 Gölge” adlı çalışması kapsamında, İtalya, Parma’daki terk edilmiş bir akıl hastanesinde hayaletler peydahlanmış bulunuyor. Sandalyelerin, masaların ayaklarından çıkarak yerlere, duvarlara uzayan gölgeler, ıssız binanın eski sakinlerinden arta kalan ruhları andırıyor.

Aklımıza da ister istemez American Horror Story‘nin ikinci sezonu, “Asylum” geliyor.

Terk edilmiş akıl hastanesinin gölgeleri aşağıda. Baglione’nin diğer çalışmaları için Facebook sayfasını ziyaret edebilirsiniz. (City Lab aracılığıyla.)Devamı »

2013’ün en iyi 50 kitap kapağı

Design Observer’ın her yıl yaptığı 50 Books/50 Covers (50 Kitap/50 Kapak) yarışmasının 2013 sonuçları açıklandı. Her yıl yapılan yarışma, son iki yıldır her dilden yayımlanmış kitaplara açık. Seçilen kapakların arasında, geçen yıl da olduğu gibiGeray Gencer‘in bir çalışması (İyi Hisset, Patrick Holford, Çev. Elif Ayla, Doğan Kitap), ayrıca Utku Lomlu‘nun Berlin-Aleksander Meydanı (Alfred Döblin, Çev. Ahmet Arpad, Everest Yayınları) için yaptığı kapak da bulunmakta.

Berlin-Aleksander Meydanı‘nın kapağını her zaman çok beğenmiştik. Ayrıca seçilenler arasında üstünde kitap adı yazmayan iki tane kapağın bulunması gerçekten çok ilginç. Biri, J.M Geever’ın Black Cat (Kara Kedi) kitabı. Diğeri ise gördüğümüz anda vurulduğumuz bir kitap, Orwell’in 1984‘ü. Penguin Books, yanılmıyorsak Orwell’in 110. doğum yıldönümü için hazırlatmıştı bu özel kapağı.

Yine de genel olarak 2012’de daha başarılı kapaklar var gibiydi. Sizin düşüncelerinizi de yorumlara bekliyoruz.

22-4967-NineteenEighty-FDevamı »

Haftanın Eğlencesi: Dünyanın en meşhur gitarları

1

Daha önce “Meşhur Gözlükler” adlı çalışmasını paylaştığımız Federico Mauro, Ferzan Özpetek’le de çalışmış, bol ödüllü bir İtalyan tasarımcı. “Meşhur Gitarlar”da, adından da anlaşılabileceği üzere, dünyanın meşhur gitar üstadlarının gitarlarının ilüstrasyonlarını derlemiş. B.B. King’den Hendrix’e, Mark Knopfler’den Paco de Lucia’ya çok sayıda gitaristin özel gitarlarının portreleri aşağıda. Biz özellikle solaklarınkinden hoşlandık. Sizin en çok hangilerini sevdiğinizi de yorumlara bekliyoruz. Mauro’nun diğer çalışmaları için internet sayfasını ziyaret edebilirsiniz.Devamı »

Bir fotoğrafla başladı her şey

Sanatçı her şeyden etkilenir, her şey sanatçıya ilham verir. Bir kitap okuyup resim yapanlar, resme bakıp şarkı yazanlar, fotoğraftan ilham alıp şiir yazanlar az olmasa gerek. The New Yorker dergisi, bir fotoğraftan etkilenip şarkı yazan müzisyenlere ait bir liste yayımlamış. Bu listeden en ilginç bulduklarımızı aşağıda okuyabilirsiniz:

1) Crosby, Stills, Nash & Young / “Teach Your Children”

Fotoğraf meraklısı Graham Nash, bir öğleden sonra Santa Clara’daki bir sanat galerisinde sergilenen portreye takılıp kalmıştı. Portre, II. Dünya Savaşı sırasında silah üretcisi olan Alman Arnold Krupp’a aitti. Krupp, muhtemelen sayısız insanın ölümüne yol açmış silahları üretmişti. Nash, bir başka ikonik fotoğrafı, Diane Arbus tarafından çekilmiş “Oyuncak elbombalı çocuk” fotoğrafını hatırlayıp savaş ve çocuklarla ilgili düşüncelere daldı.Devamı »

Haftanın Eğlencesi: Ünlü markalara dürüst sloganlar

Amerikalı grafik tasarımcı Clif Dickens‘ın bir Tumblr sitesi projesi olarak başlattığı Honest Slogans (Dürüst Sloganlar), reklam sloganlarını baş aşağı ederek ünlü markaların gerçek yüzlerini ortaya çıkarıyor. Hepsi de o kadar hoşumuza gitti ki, aralarında sizlerle paylaşmak için bir seçim yapmakta çok zorlandık. Aşağıda, en sevdiklerimizden bir demet bulabilirsiniz. Çalışmanın tamamı burada. Markaların görselleriyle ilgili bir başka –oldukça garip– çalışma içinse şu sayfaya göz atabilirsiniz. (Bored Panda aracılığıyla.)

Ayağınızın en büyük belası.
Ayağınızın en büyük belası.

Devamı »

Memurlar ve bürokrasi

Bürokrasiyle son derece içli dışlı olmamızı gerektiren bir ülkede yaşıyoruz. İnsanlar sıra beklerken bilgisayarda oyun oynayan memurlar, yukarıdan aşağı gönderildikten sonra aşğıdan yukarı gönderilmeler, “bugün git yarın gel”ler… Hastanelerden emniyetlere, nüfus müdürlüklerinden muhtarlara, bürokrasinin nasıl bir şaka olabileceğine gereğinden fazla aşinayız.

Devlet daireleri bürokrasinin kapısıysa, memurlar da vücut bulmuş halidir. Şimdi, Hollandalı tarihçi ve belgesel fotoğrafçı Jan Banning sayesinde, bürokrasinin bu baş temsilcilerinin dünyanın diğer ülkelerindeki hallerini görebiliyoruz. Paylaşması bizden, yorumlar ve sosyolojik çıkarımlar sizden. (Brain Pickings aracılığıyla.)

Bolivya, polis, 2005
Bolivya, polis, 2005

Devamı »

Haftanın Eğlencesi: Ünlü karakterler Osmanlı olsaydı

İllüstratör Berk Şentürk, süper kahramanlardan ünlü film kahramanlarına, birçok karakteri Osmanlı İmparatorluğu döneminde yaşıyormuşçasına resmetmiş. Han Solo’dan Wonder Woman’a, geniş bir yelpaze içeren çalışmada her karakterin bir de Osmanlı adı var. Kimileri diğerlerinden daha başarılı sayılabilecek karakterlerin arasında bizim favorimiz Blues Brothers ile Taxi Driver, ya sizinki?

Şentürk’ün diğer çalışmalarını görebileceğiniz Behance sayfası burada.

fevcul adalet-justice leagueThe Justice League / Fevc-ül AdâletDevamı »

Apple’ın uygulama dükkânında bulamazsınız

Akıllı telefonların hayatımızı fethetmesiyle birlikte iPhone’un uygulama dükkânı, İngilizcesiyle “app store”, başlı başına bir kültür öğesine dönüştü. “Her şeyin bir uygulaması vardır” lafı dillere yerleşirken, birçok eşyanın, derginin, şunun, bunun, her şeyin üzerinde “Uygulama dükkânında bulunur” yazıları peydahlandı.

Hyper Island‘dan üç öğrendi, Caio AndradeRafael Ochoa ve Linn Livijn Wexell, uygulama dükkânında aslında her şeye ulaşılamayacağını, hayattaki güzelliklerin bir çoğunun telefon ekranının ardında gizlenmediğini insanlara, özellikle de çocuklara hatırlatmak için bir projeye girişmişler: “Uygulama dükkânında bulunmaz”. Üstünde bu yazının bulunduğu etiketleri salıncaklara, köpeklere, kaydıraklara yapıştıran grup, etiketleri isteyen herkesin kullanabilmesi için internete de koymuş. 1 dolara satın almak isteyenler buraya, bilgisayara indirip çıkış almak isteyenler ise buraya bakabilir.

Başkalarının “Uygulama dükkânında bulunmaz” etiketini yapıştırıp çektikleri fotoğrafları da paylaştıkları Tumblr sitesi de burada. (Colossal aracılığıyla.)

appe-2Devamı »

Meşhur yapılara uzaklardan bakmak

Seyahatin en önemli öğelerinden biri de fotoğraftır. Kimi meşhur yapılar öyle çok fotoğraflanmışlardır ki, gerçeklerini görmek insanda bir fotoğrafa bakıyormuş izlenimi uyandırır.

İnternette “Giza piramitleri” ya da “Tac Mahal” gibi bir arama yaparsanız, çoğu tarihi yapının da benzer açılardan fotoğraflandığını görebilirsiniz. Bunun sebeplerinden biri, en güzel fotoğrafın tek bir açıdan çıkması olabilir belki. Fakat göz ardı edilen bir başka gerekçe daha var: şehirleşme. Yüzyıllar, bin yıllar önce inşa edilen bu yapılar zamanla şehirle çepeçevrelendiler; kimi durumlarda şehir tarafından yutuldular. Meşhur yapılara uzaklardan bakarak bu anıtların manzaranın bütünü içinde nasıl durduklarını ortaya koyan aşağıdaki çalışmayı işte bu yüzden çok sevdik.

Özellikle Branderburg Kapısı’nın çok ilginç durduğu kanaatindeyiz. Sizin de konuyla ilgili yorumlarınızı bekliyoruz. (This Isn’t Happiness üzerinden Huh. aracılığıyla.)

Tac Mahal
Tac Mahal

Devamı »