Game of Thrones‘un yeni sezonu heyecan verici bir başlangıç yaptı. Tartışmalar tam gaz devam ederken dizinin kitapların önüne geçmiş olması her şeyi mümkün kılıyor, kitapları okuyanlar artık spoiler veremiyor (gerçi bu diziyi birkaç saat erken izleyenlerin verdiği spoiler‘lardan kaçabildiğimiz anlamına gelmiyor ne yazık ki).
Bizim gibi serbest çağrışımlarla her konudan kitap listesine uzamaya meraklılar için sizlerle Men’s Journal’ın, en sevdiğiniz Game of Thrones karakterine göre hazırladığı okuma listesini paylaşıyoruz. En sevdiğiniz karakter kim olursa olsun, listedeki kitapların hepsi şahane. Sevillaportakalı’nın Game of Thrones meraklıları için hazırladığı okuma listesi için de buraya buyurabilirsiniz. (Siren’in Sesi aracılığıyla.)
Daenerys Targaryen: Yerdeniz romanları / Ursula K. Le Guin / Çev. Çiğdem Erkal İpek / Metis Yayınları
Essos kıtasında seyahat edip farklı kültürlerle tanışan Daenerys’in hikâyesini heyecanla takip ediyorsanız Le Guin’in Yerdeniz dizisinde oluşturduğu müthiş dünyayı mutlaka keşfetmelisiniz.Devamı »
Yeni yılın ilk üzücü sanat haberlerinden biri, David Bowie’nin ölümü oldu (kendisinden bir hafta sonra da Alan Rickman‘ı kaybettik). Yaşamı ve sanatıyla birçok insanı etkilemiş olan Bowie’nin ardından onu uzaktan yakından tanıyan herkes sanatçı hakkında anılarını kaleme alıyor, böyle durumlarda hep karşılaştığımız üzere internet Bowie’ye dair bilgiler, fotoğraflar ve listelerle dolup taşıyor.
Bunlardan biri de Bowie’nin en sevdiği 100 kitabın listesi. Telegraph’a göre;
Bowie kitaplar ve birinci baskılar konusunda açgözlülüğünün farkındaydı ve bu duruma espirili bir şekilde yaklaşırdı. Edebiyat sevgisinin anne babasından geçtiğini söylerdi. Hayatının dönüm noktalarından biri Allen Ginsberg ve Jack Kerouac okumasıydı; 15 yaşında Yolda‘yı okumanın aydınlatıcı bir an olduğunu, onu Bromley’den çıkmaya teşvik ettiğini söylemişti.
Bowie 1976’da Dünyaya Düşen Adam‘ın çekimi için Meksika’ya giderken yanında 400 tane kitap götürdü. 1997’de Mr Showbiz’e, “Onları New York’ta bırakmaya çok korkuyordum çünkü tekinsiz insanlarla takılıyordum ve kitaplarımı yürütmelerini istemiyordum,” dedi.
Böylece turneye çıktığında yanında seyyar bir kütüphane taşımaya başladı; “Dolaplarım vardı, seyyar bir kütüphaneydi, hoparlörlerin konulduğu kutulara benziyorlardı… o dönem sayesinde olağanüstü bir kitap koleksiyonum var,” dedi Bowie.
Yıllar geçtikçe ülke olarak daha da zor günler yaşıyoruz. Sonucu beğenilmeyince tekrarlanan seçimler, bombalı saldırılar, sokağa çıkma yasakları, her an çıktı çıkacak savaşlar, yine ölümler, ölümler… Umudun ışığı yavaş yavaş sönerken, her gün biraz daha gömüldüğümüz karanlıktan kurtulabilmek, anlamsızlıkların içinde biraz anlam bulabilmek adına kendimizi her zamanki gibi sanata veriyoruz. İşte Koltukname ekibi olarak bizi 2015’te en çok etkileyen albüm, film ve kitaplar.
Yılın başyapıtı: Bir Avuç Toz / Evelyn Waugh / Çev. Roza Hakmen / Everest Yayınları
20. yüzyılın en önemli İngiliz yazarlarından biri ve belki de en komik yazarı olan Evelyn Waugh, uzun bir aradan sonra bu sene Türkçe okurlarıyla buluştu. Yazarın en çok bilinen romanı, Brideshead Revisited yıllar önce yayımlanmış ama uzun zamandır tükenmişti.
İngiliz bir “centilmen”in karısıyla çalkantılı ilişkisini ve servetini yavaş yavaş yitirmesini konu alan Bir Avuç Toz, Waugh’nun satirik ilk dönem eserleri ile İkinci Dünya Savaşı sonrası daha ağır edebiyatı arasında bir geçiş romanı olarak değerlendirilebilir. Tam da bu yüzden, biz Brideshead Revisited‘den ziyade Bir Avuç Tozu yazarın başyapıtı olarak görüyoruz. Waugh’yla henüz tanışma fırsatı yakalayamamış okurlar için Roza Hakmen’in çevirisi harika bir fırsat.Devamı »
The Books in My Life (Hayatımdaki Kitaplar) adlı eserinin sonunda yer verdiği listeye Open Culture’da rastladık. Kitabın tamamına bir gün Türkçede de ulaşabilmeyi diliyoruz. Ama şimdilik, Miller’ın “Beni En Çok Etkileyen 100 Kitap” listesini, Türkçeye çevrilenlerin çevirmenlerini not düşüp bağlantılarını vererek sunmaktan mutluluk duyuyoruz. Kitap keşiflerinize yol göstermesi dileğiyle!
Miller’ın, “dönenceler” ve Chlichy’de Sessiz Günler’i, Avi Pardo çevirisiyle Siren Yayınları’nda. Farklı farklı eserlerinin artık sadece sahaflarda bulunan eski baskılarını ise Nadir Kitap’tan görebilirsiniz. Aşağıdakine benzer listeler için bkz. Joan Didion ve Donald Barthelme.Devamı »
Romanlarının yanı sıra kurgu dışı metinleriyle de çağımızın en önemli yazarlarından sayılan Joan Didion, tam bir defter tutkunuydu. Brainpickings’de gördüğümüz alıntıda da söylediği gibi, defter tutmaktaki amacı “hiçbir zaman yaptığım ya da düşündüğüm şeylerin gerçeklere dayanan bir kaydını tutmak değildi.” Peki neden yazıyordu?
Neden yazıyordum? Elbette hatırlamak için ama tam olarak neyi hatırlamak istiyordum? Yazdıklarımın ne kadarı gerçekte yaşandı? Herhangi biri yaşandı mı? Neden defter tutuyorum? Bu konularda kendini kandırması çok kolay. Yazı yazma dürtüsü kışkırtıcı bir dürtü; aynı dürtüye sahip olmayanlara açıklaması imkânsız; sadece tesadüfen, ikincil olarak, bir dürtünün kendini haklı çıkarma süreci olarak yararlı. Sanırım bu dürtüye doğuştan sahip olunuyor ya da olunmuyor. Benim beş yaşından beri yazı yazma ihtiyacı duymama rağmen kızımın hiçbir zaman bu duyacağını sanmıyorum; çünkü o harikulade bir şekilde şanslı ve karşısına çıkanları kabul eden bir çocuk; hayatı olduğu gibi seviyor, uyumaktan korkmuyor, uyanmaktan korkmuyor. Özel defter tutan insanlar bambaşka bir türden, her şeyi inatla yeniden düzenlemeye çalışan, yalnız insanlar; endişeli ve şikâyetçiler, anlaşılan doğuştan itibaren bir kayıp hissiyle yaşayan çocuklar.
Elbette defter tutmaya bu kadar önem veren yazarın notlarının arasında bir yerde en sevdiği kitapların listesi de bulunacaktı. Didion hakkında bir belgesel çeken Susanne Rostock ve yazarın yeğeni Griffin Dunne sayesinde Brainpickings’de paylaşılan ve fotoğrafını yukarıda görebileceğiniz liste şöyle:Devamı »
2013 zor bir yıldı, Gezi tam anlamıyla damga vurmuştu 2013’e. Zihinleri, bedenleri, vicdanları ağır mesaiye gark etmiş; güçlüğüyle, yeşerttiği ümidiyle, barındırdığı öfkeyle yaşadığımızı hissettirmişti bize. 2013’ün selefi bu yüzden biraz ruhsuz, biraz yavan geldi. Olayımız eksik kalmadı elbet ama yüzümüz pek az güldü 2014’te. Yolsuzluklar, yasaklar, hastalıklar, iş kazaları, ölümler, ölümler, ölümler… Neyse ki insanlık bize ümit de verdi. Elbette sanatla, sinemayla, edebiyatla ve müzikle. Geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi, Koltukname ekibi olarak –Koltukname, Optimusminimus ve Sevillaportakalı– 2014’te haşır neşir olduğumuz albümler, filmler ve kitaplardan bir demet sunmak istiyoruz. İşte 2014’ün parçalı bulutlu ruhunu bizim için renklendirenler. (Albümler için buraya, filmler içinse buraya buyurabilirsiniz. Geçtiğimiz yılların listeleri ise burada.)
Çağdaş Amerikan edebiyatının en önemli –ve en gizemli– isimlerinden Thomas Pynchon, bugüne dek çevrilmediğine şaşılan, yıllardır da yayımlanacağı rivayet olan yazarlardan. Biz de iki yıl önce Inherent Vice‘ın film haberiyle birlikte yazarın üç romanının İthaki Yayınları’nca basılacağını müjdelemiştik. Yine de gözüyle görmeden inanmayacağını söyleyenler çoktu. 2014, yazarın hayranlarını da şüphecileri de tatmin eden yıl oldu ve 49 Numaralı Parçanın Nidası yayımlandı. Sırada Gravity’s Rainbow ile Inherent Vice var. Heyecanla bekliyoruz.Devamı »
TV dizileri edebiyat göndermeleriyle, içinde geçtikleri dönemle, karakterlerin oynadıkları oyunlar, hatta yedikleri yemeklerle meraklı izleyiciyi okumaya sevk edebiliyorlar. Biz de meraklarımıza yenildik ve dizilerden yola çıkan okuma listeleri hazırlamaya karar verdik. “Bu diziyi seviyorsanız şu kitapları da okumalısınız” mantığından yola çıkan bu listeler dizilerle şahsi ilgilerimizin çekiştirdikleri yerlere gidiyorlar ve her zamanki gibi katkılarınıza açıklar.
Seveninin büyük bir tutkuyla sevdiği dizilerden Buffy the Vampire Slayer. Joss Whedon‘ın yarattığı dizi, vampir avcısı olan lisedeki genç bir kızın hikâyesini anlatıyor. Dizinin jeneriğinden alıntılamak gerekirse: “Her nesilde bir avcı doğar: tüm dünyada yalnızca bir kız, seçilmiş kişi. Vampirlerle, şeytanlarla ve karanlığın güçleriyle savaşacak; kötülüğün yayılmasını, sayıca katlanmasını engelleyecek güce ve yeteneğe yalnızca o sahip olacaktır. O, Avcı’dır.”
İşte Buffy, kendi neslinin avcısıdır. Yanında gözetmeni ve bir cadı ile kurtadamı da içeren sıradışı arkadaşlarıyla vampirler ile diğer doğaüstü yaratıkları avlar, çeşit çeşit kötülük planlayanlara engel olur. Buffy‘yi özel kılan elbette bu basit çerçevenin ötesindeki ayrıntılar. Öncelikle vampirlerin ve seçilmiş bir vampir avcısının bulunduğu bir dünyada, iyilik ile kötülük algısının klişeleşmiş olmaması. Dizide saf iyi ile saf kötü bulunmadığı gibi, diğer Hollywood filmlerinden aşina olduğumuz lise tipleri de –ponpon kız, sporcu erkek, popüler grup, inek öğrenci, vb.– birer karikatürden ibaret değil. Tüm karakterler ve olaylar üç boyutlu.Devamı »
Ah, New York. Büyük Elma. Uyumayan Şehir. Orada yaşayanlar için dünyanın merkezi, geri kalanlarımız için belki pis ve gürültülü, belki romantik bir şehir…
Sizin için New York ne olursa (ya da ne olmazsa) olsun, bu eşsiz şehrin dünya kültüründe özel bir yer tuttuğu yadsınamaz. Bu, elbette edebiyat alanını da kapsıyor. Flavorwire sitesi, New York’ta yaşamanın nasıl bir deneyim olduğunu en güzel ifade eden yirmi beş romanı derlemiş. Bu romanların hepsi de New York’tan bağımsız olarak muhteşemler, o yüzden şehirle ilgilenmeyenlerin de mutlaka okumaları tavisye edilir.
Her zaman olduğu gibi Türkçede bulabileceğiniz romanlara bağlantılar verdik. Kitapların arasından okuduklarınız var mı? Varsa nasıl buldunuz? Yorumlarınızı bekliyoruz.Devamı »
2013, direnişin, skandalların, kısacası genel olarak siyasi gündemin kültür-sanat gelişmelerinden daha ağır bastığı bir yıl oldu. Biz de Koltukname olarak ne yazık ki sizlerden istemediğimiz kadar uzak kaldık. Yine de sanat candır, diyerek, bu heyecan dolu yılı geride bırakırken siz sevgili okurlarımıza 2013’te haşır neşir olduğumuz albümler, filmler ve kitaplardan bir demet sunmak istedik. Sevillaportakalı, Optimusminimus ve Koltukname olarak naçizane listemizi kitapla sonlandırıyoruz. İşte 2013′te bizi heyecanlandıran kitaplar. (Diğer yılların listelerine buradan ulaşabilirsiniz.)
George Orwell’in kurgusal kitapları Türkçede Can ile İthaki damgasıyla çıkıyor. Ama gazete yazıları, eleştirileri ve mektuplarının tamamı dört devasa cilt eden yazarın kurgu dışı metinlerini nedense iki yayınevi de basmıyordu. Sel Yayınları, geniş külliyatın en bilindik metinlerini içeren iki kitapla, Kitaplar ve Sigaralar ile Neden Yazıyorum‘la bu hazineye bir giriş yapmış bulundu. Çok da iyi oldu.Devamı »
TV dizileri edebiyat göndermeleriyle, içinde geçtikleri dönemle, karakterlerin oynadıkları oyunlar, hatta yedikleri yemeklerle meraklı izleyiciyi okumaya sevk edebiliyorlar. Biz de meraklarımıza yenildik ve dizilerden yola çıkan okuma listeleri hazırlamaya karar verdik. Listeler dizilerle şahsi ilgilerimizin çekiştirdikleri yerlere gidiyorlar ve her zamanki gibi katkılarınıza açıklar.
Ülkemizde kitapları Taht Oyunları olarak çevrilen Game of Thrones, yeni sezonuyla çok yakında karşımızda. 31 Mart’ta üçüncü sezonun ilk bölümünü seyredebileceğiz. Belki Mad Men en fazla Emmy Ödülü almış, Girls genç ve kadın olmayı çok farklı bir şekilde tartışıyor, Downton Abbey de 20. yüzyıla bir daha bakıyor olabilir; fakat Game of Thrones, bu kendi alanlarında çok başarılı olan dizilerin aksine, aynı anda birkaç alana el atması sayesinde popüleritesine ve kült konumuna hızla erişti.
Dizinin sadece ilhamını değil, doğrudan repliklerini aldığı kitap serisinin de başarısı burada. Hem fantastik edebiyat hem siyaset hem korku hem polisiyeyi hem de tarihsel roman planını bir arada başarılı bir şekilde tutabiliyor serinin yaratıcısı George R. R. Martin. Bu açıdan biz bu diziyi yine 2000’lerin şahane dizilerinden Battlestar Galactica‘ya benzetiyoruz. Orada da hem bilimkurgu hem macera hem romantik drama hem de korku ve polisiye bir aradaydı. Diziler ve kitap serileri uzun zaman yayıldıkları ve parça parça bir yapıyı benimsediklerinden bu türlerin birleşimine özel bir imkân sağlamış oluyorlar.
Bilmeyen için nedir Game of Thrones diye anlatmak gerekirse, hayali bir dünyada, Westeros’da farklı krallıkların arkalarında rekabet ve savaş dolu bir tarihle birlikte hem birbirleriyle hem de kuzeyden gelen kış ve kışın getirdiği kural tanımayan özgür kabileler ve fantastik yaratıklarla mücadeleleri diye özetlenebilir. Bizce, Game of Thrones‘un bir başarısı da bu kadar yüklü bir tarihi arka plan, bu kadar çok karakter ve temayı neredeyse pürüzsüzce birbirine bağlamasından kaynaklanıyor. Daha önce diziyi seyretmemiş olan, şimdi kara kara nasıl başlayacağını düşünenlere, ne kadar şanslınız iki sezon arka arkaya seyredebileceksiniz, diyoruz!
Özel efektlerine, müziğine, seçtiği görsel arka planlara ve çoğu oyunculuğuna bayıldığımız Game of Thrones kesinlikle sürükleyici bir dizi. Bu sürükleyiciliğe tekrar kapılmadan önce bir durup aklımıza getirdiği okumaları not etmek istedik.Devamı »
Akademik alanda yeni yayımlanan kitaplar listemizle bir kez daha karşınızdayız. Listede, sadece akademisyenlere hitap etmeyen ama kurmaca ya da anı da olmayan tarih, sanat tarihi, felsefe, siyaset, sanat ve edebiyat üzerine çalışmalardan seçkiler yaptık. Son aylarda bu alanlarda listeye almak istediğimiz ve yeni kitaplar basan yayınevlerine yer verdik.
Hazırlık aşamasında kişisel yönelimlerimiz de rol oynadığı açık: Nitekim bu listeyle, tüm yeni çıkanları haber vermektense, bir seçme sunarak daha önce belki de aklımıza düşmemiş ya da düşüp de unuttuğumuz konularda okumalar yapmak için hem kendimizi hem de sizleri teşvik etmeyi umuyoruz. Kitap listelerinin en çok romanlardan, bazen de anılardan oluştuğu memleketimizde, başkalarının da daha fazla ve daha sürekli bir biçimde kurmaca olmayan eser listeleri hazırlayacağına dair de bir hayalimiz var.
Gözden kaçırdıklarımızı, bu aylarda şahane kitap basıp da fark etmediklerimizi lütfen yorumla ya da e-postayla bize hatırlatın. Liste tekrarladıkça ve hep beraber kullandıkça gelişecek.Devamı »
Yemek kültürüyle olan ilişkimizi bizi takip edenler artık biliyor. Sadece yemeyi, pişirmeyi, tarif okumayı değil, aynı zamanda yemeğin ve mutfak kültürünün edebiyatla, televizyonla, görsel sanatlarla ilişkisine bakmayı da çok seviyoruz. Bugün de Türkçede yemek tarifi değil de yemek üzerine, yemek kültürü, siyaseti, sosyolojisi üzerine okumak isteyenlerle paylaşmak için bir liste başlatmak istiyoruz. Başlangıç, diyoruz; zira her yeni liste gibi eksik ve sürekli güncellenmeye muhtaç olacak. Elbette yorumlarınızla da büyüyecek.
Listede yalnızca Türkçe (çeviri ya da telif) kitaplara yer verdik; çünkü başka dilleri de kapsayan bir liste hem imkânsız oranda büyüyecek hem de Koltukname’nin Türkçe internete katkıda bulunma çabasına özel bir yardımı dokunmayacaktı. Yabancı yayınevlerinin kataloglarında gezindiğimizde özellikle yemek sosyolojisi ve yemek siyaseti alanının hızla genişlediğini görüyoruz. Dileğimiz hem bu külliyat çevrilsin hem de Türkçe eserler yazılsın, Türkiye’de de akademide yemek kürsüleri olsun!Devamı »
TV dizileri edebiyat göndermeleriyle, içinde geçtikleri dönemle, karakterlerin oynadıkları oyunlar, hatta yedikleri yemeklerle meraklı izleyiciyi okumaya sevk edebiliyorlar. Biz de meraklarımıza yenildik ve dizilerden yola çıkan okuma listeleri hazırlamaya karar verdik. Listeler dizilerle şahsi ilgilerimizin çekiştirdikleri yerlere gidiyorlar ve her zamanki gibi katkılarınıza açıklar.
Downton Abbey son zamanların, Sherlock‘la beraber en popüler İngiliz dizisi. Son olarak “Noel Özel Bölümü“yle bazılarını katıla katıla ağlatan, bazılarına da bu kadar da olmaz ki, dedirten dizi Titanik’in batışıyla (1912) açılıyor. Downton Abbey‘de bölüm bölüm 20. yüzyılda ilerliyoruz ve aristokrasi, burjuvazi ile işçi sınıfının kendi gündelik yaşam kültürleriyle beraber önemli dönüşümlerini seyrediyoruz. Resimde de görüleceği üzerine aşağıdakiler yukarıdakiler ayrımı, belki tüm oyunculardan da daha fazla öne çıkan, kendi başına bir karakter. Burada aşağıdakiler bu malikanenin hizmetlileri, yukarıdakiler ise toprak sahibi soylular ve aralarına yavaş yavaş katılan burjuvalar.
Diziye yabancı olanlar için kısa bir özet geçelim: Downton Abbey malikânesi, Grantham Kont ve Kontesi’nin makamı. Bu unvanların sahibi 20. yüzyılın başında Crawley ailesi. Fakat bekleneceği üzere en büyük derdi toprakların mirası olan bu aristokratik aile mevcut kontun sonrasında bu unvanı, dolayısıyla da topraklarında ve üstünde çalışanların hayatlarında söz sahibi olma ayrıcalığını kimin miras alacağının peşine düşüyor. Zira kontun erkek çocuğu yok, üç kızı var. İşte bu kızlardan birinin yapacağı evlilik tüm dengeleri değiştirebilir.Devamı »
Kıyametin kopmadığı yılı geride bırakırken, Koltukname yazarları olarak –Sevillaportakalı, Optimusminimus ve Koltukname– siz sevgili okurlarımıza bu yıl haşır neşir olduğumuz albümler, filmler ve kitaplardan bir demet sunmak istedik. Naçizane listemize kitapla sonlandırıyoruz. İşte 2012′de bizi heyecanlandıran kitaplar.
Pedro Páramo
Kendisi küçük, etkisi büyük kitap: Pedro Páramo / Juan Rulfo / Çev. Süleyman Doğru / Doğan Kitap
Süleyman Doğru, yalnızca iyi çevirileri değil, çevirdiği kitapların da yüksek kalitesiyle tanınan ve çalışmalarını severek takip ettiğimiz bir çevirmen. Yıllar önce Tomris Uyar’ın İngilizceden yaptığı çeviriden sonra, Pedro Páramo‘yu özgün dilinden Türkçeye ilk defa aktaran kişinin Doğru olması bizi çok sevindirdi. Juan Rulfo’nun bu kısa romanını sindirmesi açıkçası çok kolay değil. Ölüm döşeğindeki annesinin arzusu üzerine hayalet bir kasabaya babası Pedro Páramo’yu aramaya gelen Juan Preciado’nun hikâyesini anlatıyor kitap. Kısa bir sürede kasabanın ve Pedro Páramo’nun hayaletleriyle Juan Preciado’nun kendi geçmişinin hayaletleri birbirine karışıyor. İspanyolcanın Don Quijote‘den sonra en büyük başyapıtı sayılan bu kendisi küçük, etkisi büyük kitaba mutlaka göz atmanızı öneriyoruz.Devamı »
Postmodern edebiyatın, özellikle de öykü alanında öncülerinden sayılan Donald Barthelme, üniversite öğrencilerine “tavsiyeler” adı altında 81 kitaplık bir liste dağıtırmış. Kevin Moffett, üniversitenin son senesinde bir kopyasını elde etmeyi başardığı bu listeyi The Believer‘da paylaşıyor. Öğrencilerine kitapları belli bir sıra gütmeden, yalnızca okumalarını söylermiş Barthelme. Yazarın yaklaşımını da, önerdiği kitapları da, listeye kendi eserlerini koymayacak kadar mütevazı oluşunu da takdir ediyoruz. 2013’te, Türk yazarlar ekleyip eksikliğini giderdikten sonra listedeki tüm kitapları okumaya çalışma fikri aklımızı çelmedi değil.
Görselleri büyütmek için üstüne tıklamanız yeterli. Aşağıda, listedeki kitaplardan, sırasıyla Türkçede ulaşabileceklerinizi bulabilirsiniz. Barthelme’nin öyküleri ne yazık ki henüz çevrilmedi. Romanlarından Pamuk Prenses ise Hakan Toker çevirisiyle Siren Yayınları’nda.
TV dizileri edebiyat göndermeleriyle, içinde geçtikleri dönemle, karakterlerin oynadıkları oyunlar, hatta yedikleri yemeklerle meraklı izleyiciyi okumaya sevk edebiliyorlar. Biz de meraklarımıza yenildik ve dizilerden yola çıkan okuma listeleri hazırlamaya karar verdik. Listeler dizilerle şahsi ilgilerimizin çekiştirdikleri yerlere gidiyorlar ve her zamanki gibi katkılarınıza açıklar.
Şu sıralar, yeni sezonuna bayıldığımız The Bing Bang Theory‘nin eski bölümlerine de göz atmaktayız. Dizinin sayısız bilim kurgu ve fantastik edebiyat göndermeleri yine ilgi alanlarımızın arasındaki bilim felsefesiyle de birleşince insanı okumaya sevk eden bir Amerikan TV dizisiyle karşı karşıya olduğumuzu kabul etmek durumunda kaldık.
Diziye yabancı olanlar için kısa bir özet geçelim: Biri kuramsal, diğeri deneysel fizikçi olan iki ev arkadaşı, Sheldon ve Leonard, aktris olmak için çabalayan, ekmeğiniyse garsonlukla kazanan genç bir komşunun hayatlarına girmesiyle Yıldız Savaşları, atomaltı parçacıklar ve bilgisayar oyunları arasında geçen yaşamlarının dışına çıkmak zorunda kalırlar. Onlara mühendis dostları Howard ve Hintli astrofizikçi Rajesh eşlik eder.
Dizi iki eksende ilerliyor. İlki, asosyal ama zeki bu dört erkeğin, sosyal ama bilim insanı olmayanlarla dünya karşısında çektikleri zorluklar (kendilerine sevgili bulamamaları, hatta birinin kadınların yanında fiziksel olarak konuşamaması, vb.) İkinci ve bizce daha orijinal olan eksense, “inek”liğin ötesinde, tamamen kendine özgü bir yer işgal eden Sheldon’ın tüm dünyaya karşı mücadelesi. Mühendisliği tamirat, biyolojiyi evcilik gibi gören bu adam, sosyal bilimlere neden bilim dendiğini kesinlikle anlamıyor. Kendisi için kuramsal fizik ilk, tek ve son nokta.Devamı »
“Sonbahar 2012 kitapları” haberimizde, özgün kitap listeleri hazırlamayı planladığımızı belirtmiştik. Ve şimdi, her ay devam etmeyi umduğumuz bir liste çalışmasıyla karşınızdayız: Akademik alanda yeni yayımlanan kitaplar. Listede, sadece akademisyenlere hitap etmeyen ama kurmaca ya da anı da olmayan tarih, sanat tarihi, felsefe, siyaset, sanat ve edebiyat üzerine çalışmalardan seçkiler yaptık. Son bir iki ayda bu alanlarda listeye almak istediğimiz ve yeni kitaplar basan yayınevlerine yer verdik. Bir sonraki ay listeye giren yayınevleri farklılaşabilir elbette. Bu listenin hazırlığında kendi kişisel yönelimlerimiz de rol oynadığı açık.Devamı »