Beach Boys, “Good Vibrations”, “California Dreamin’” ve “Surfin’ U.S.A.” gibi pop hitleriyle dolu başarılı bir geçmişe sahipti. 25. yıllarını kutlamak için 1986’da bir araya geldiklerinde, listelerde başarı kazanmış son parçalarının üzerinden on yıl geçmişti. Beach Boys, nostaljik anılar çağrıştıran bir gruba dönüşme tehlikesiyle karşı karşıyaydı.
Aynı yıl, Rolling Stones, ağır eleştiriler alan “Dirty Work” albümünü çıkartmıştı. Keith Richards, solo çalışmaları için grupla turneye çıkmayı reddeden Mick Jagger‘la kavgalıydı. Grubun dağılmak üzere olduğu söylentileri kulaktan kulağa yayılıyordu.
Yine bu sıralarda, Metallica adlı rock gurubu, “Master of Puppets” adlı üçüncü albümünü yayınlamıştı. Albüm, hemen, heavy metal türünün klasiklerinden biri olarak olarak nitelendi ve grubu zamanının en büyükleri arasına taşıdı. Albümün turnesi sırasında yaşanan bir otobüs kazandı, grubun bas gitaristi Cliff Burton, hayatını kaybetti. Grubun entellektüel ve en nitelikli müzisyeni olarak görülen Burton’ın kaybından sonra Metallica’nın dağılacağı düşünülüyordu.
Ama bu üç grup için de tahmin edilen olmadı. Beach Boys, yirmi iki yılın ardından ilk defa 1 numaraya çıkacak “Kokomo”yu hazırladı. Parça Tom Cruise’un başrolde olduğu 1988 tarihli Cocktail filminin müzikleri arasında da yer alarak tüm dünyada fenomen haline geldi. Rolling Stones üyeleri, birbirleri hakkında düşündüklerini bir kenara bırakıp 1989 yılında çıktıkları büyük dünya turnesiyle tanıttıkları çok başarılı “Steel Wheels” albümünü çıkarttılar. Metallica ise, “Flotsam and Jetsam” gurubundan Jason Newsted’i yeni bas gitarist olarak transfer edip, tarihlerinde ilk kez ilk 10’a giren “… And Justice for All” albümüne imza attı.
2012 yılına gelindiğinde Beach Boys, “That’s Why God Made the Radio” albümlerinin tanıtımı için yeni bir dünya turnesine çıkmak üzere; Rolling Stones adının zikredilmediği bir dönem bile olmadı; Metallica, yine değişen bas gitaristiyle, tüm dünyada festivalden festivale koşuyor. Peki bu uzun ömrün sırrı nedir ?
Çekirdek kadroyu korumak
Brian Wilson, 1961’de grubu kurduğunda yanında bugün hayatta olmayan iki kardeşi Dennis ve Carl, kuzeni Mike Love ve dostu Al Jardine vardı. 1965’te Bruce Johnston, uyuşturucularla pek sıkı fıkı olan Brian Wilson’ın yerine turnelerde destek olmak üzere guruba katılmış ve hiç ayrılmamıştı. 2011 yılı sonunda Brian Wilson, Mike Love, Al Jardine, Bruce Johnston ve David Marks’dan mürekkep kadroyla The Beach Boys’un yeni bir albümün çalışmalarına başladıkları duyuruldu.
Metallica da, gruptan farklı sebeplerle ayrılan iki bas gitarist haricinde, kadrosunu uzun zamandır korumayı başardı. Benzer şekilde Rolling Stones da yarım yüzyıl boyunca, kısmi değişimler geçirse de, kadrosunu korumayı başardı. Keith Richards ve Mick Jagger’a 1963’te Charlie Watts, 1975 yılında da Ronnie Wood katıldı. Wood’un ekibe katılmasından 1 yıl sonra, ileride “dünyanın en büyük gurubu” ünvanını Stones’un elinden alacak olan bir başka ekip İrlanda’da bir araya geldi. Bono, The Edge, Adam Clayton, ve Larry Mullen Jr., kendilerine “U2” adını verdiler ve o günden bugüne hiç ayrılmadılar.
Mola almak ama mutlaka geri dönecek olmak
Cepleri dolu, hayat kaygıları olmayan müzisyenler haline gelen grup üyeleri, yaşlarının da ilerlemesiyle, müzik üretme hızında bir düşme yaşamaktalar. Rolling Stones’un son stüdyo albümü 2005 yılında çıkmıştı. Albümler arasında uzun boşluklar olması, hayranlar arasında dağılma söylentisinin yayılmasına ya da üyeler arasındaki sürtüşmelerin dedikodularla abartılarak konuşulmasına yol açar. Ama bunların etkisini silecek bir konser dizisi ya da bir albüm genelde yeterli olacaktır. Bu yüzden grubun takipçilerinin, kimi zaman on beş yılı bulabilecek molalar alınabildiğini, ama eninde sonunda geri döneceklerini bilmesi önemlidir. Tıpkı “Hotel California”yla bilinen The Eagles’ın 1980-1994 arasındaki ataletini gurubun joker elemanı Glenn Frey’in “Ne dağılması, sadece on dört yıllık bir tatile çıkmıştık,” diye açıklaması gibi.
Çocuklar için evli kalmak
Bu gibi grupların üyeleri, çocukları (hayranları) için evli kalmayı, iyi günde kötü günde yanyana olmayı, evleri bir süre için ayırsalar da, boşanmayı gerçekten düşünmeyen ebeveynler gibi davranmayı tercih etmeleri de dikkate değerdir. Kendi ifadelerine göre, Rolling Stones, Jagger ve Richards’ın kanlı bıçaklı olduğu 1986 yılında bile asla hayranlarının ayrıldıklarını düşünmesine izin vermemek için ellerinden geleni yapıyor, turne ve yeni albüm konusunda ciddi ciddi tartışıyorlardı.
Yapacak daha iyi bir şey bulamamak
Bono, bir Daily Mail söyleşisinde, grup üyelerinin ölene kadar bir arada olacağını, U2’nin dağılacağına asla inanmadığını söylemişti. Buna gerekçe olarak da, grup üyelerinin gruptaki rollerine çok alışmış olduklarını, bu rolleri olmazsa kendilerini işsiz hissedeceklerini göstermişti. 60’ların Motown yıllarında büyük başarı kazanmış The Four Tops, 1997’de gurubun üyesi Lawrence Payton ölene dek, tam kırk dört yıl aynı kadroyu korumuşlardı. Bu grubun dışında başka bir yerde var müzik yapabileceklerine inanmıyorlardı. Zaten Payton’ın ölümünden sonra da yapmadılar.
Zor günlerde beraber olmak
Bono on dört yaşındayken, Larry Mullen on altı yaşındayken annelerini kaybetmişlerdi. Bu acı onları genç yaşta birleştirmişti. Daha sonra Clayton alkol ve uyuşturucu bağımlılığından kurtulmaya çalışırken, tüm grup yanında yer aldı. Tıpkı yakın arkadaşlarını kaybeden Metallica üyelerinin birbirlerine daha da kenetlenmesi gibi. Benzer bir durum, 1973 yılında Angus ve Malcolm Young kardeşler tarafından kurulan AC/DC için de geçerliydi. Akut alkol zehirlenmesinden solistleri Bon Scott’ı yitiren grup dağılmak yerine, Brian Johnson’ı kadroya dahil edip altı ay içinde “Back in Black” albümünü kaydeti. Albüm, dünyada 49 milyonluk satışıyla, Michael Jackson’ın “Thriller” albümünün ardından tüm zamanların en çok satan ikinci albümü oldu.
Bir miras sahibi olmak ve onu korumak
Rolling Stones, U2, Metallica, Rush, AC/DC ve 30 ya da daha fazla yılı ardında bırakan grupların neredeyse hepsi, eski görkemli günlerinden uzaktalar. Yine de onları sahnelerden çekilmeden önce canlı görmek isteyecek, eski güzel günlerin hatırına da olsa, yaptıklarını halen takip edecek yeteri kadar insan var. Sadece bu bile, köklü grupların, beraber geçen bu kadar uzun yılın ardından resmi bir ayrılma haberi yayınlamamasına yeterli.
Başarı, para, eğlence, kan, ter ve gözyaşı dolu yılları birlikte geçiren gruplar için bir süre sonra aşk değil, sevgi-saygı öne çıkıyor ve asgari müştereklerde buluşmayı başaran karakterlerden oluşan gruplar hayatına devam ediyor. Her şeye rağmen, bugün 30, 40 ya da 50. yılını deviren gruplara bakınca, kimi müzik türlerinin yeni ortaya çıktığı ya da dijital devrimin çok öncesindeki dönemlerde kuruldukları görülüyor. Bugün kurulan grupların uzun ömürlü olup olmayacağını kimse onlara göre değerlendirerek öngöremez. Çünkü artık başka değerlerin, başka parametrelerin etkidiği bir dünyada yaşıyoruz.
Optimusminimus, kendini gezdirmekten yorulup ruhunu gezdirmeyi tercih eden, asgari müşterekler arayışında, tembel bir hoş seda düşkünüdür.