Britpop’u kim öldürdü?

Zengin Manchester tarlaları, 90’ların başında James, Stone Roses ve Happy Mondays gibilerinin hasatını yapmış, o hasatın tohumları da daha eğlenceli, biraz da vurdumduymaz Pulp, Blur, Oasis, Supergrass şahsiyetlerinde Britpop’a dönüşmüştü.

Ama Amerikan grunge’la paralel zamanlarda modern müzik dünyasında kuvvetli rüzgârlar estiren Britpop, milenyum yaklaşırken dünyanın ilgisini kaybetmeye başlamıştı. Coldplay, Radiohead, Travis yeni dalga İngiliz grupların başını çekmiş, Britpop akımının devamının gelmeyeceğini de kesinleştirmişti.

Britpop’un bu kadar kuvvetle benimsenmiş olmasına rağmen kolayca diğer türlere evrilmesi, hatta asimile olmasını açıklamak, biraz da müziğin dışındaki faktörlere göz atmayı gerektiriyor olabilir. NME, Britpop’un elden ayaktan düşmesine neyin neden olduğu konusunda on iki farklı teoriyi listelemiş.

Liste şöyle:

1. Tony Blair

1812’den beri seçilmiş en genç başbakan unvanını ele geçiren Blair’in Britpop sevgisi biliniyordu. Ancak ikinci Irak savaşında sivil halka yönelik işlenen cinayetlere siyasi katkısı, kamuoyunda bu akıma da sırt dönülmesine sebep oldu… Evet, bizce de saçma bir teori.

2. Radiohead

Britpop’un eğlence ve dans havalarına, karamsar ve karanlık OK Computer‘la 1997’de turp sıkan Radiohead, kısa sürede hoplayıp zıplayan indie barları tayfasını bir çırpıda gama, kedere boğmuştu. Britpop’u tepelemeye yeterli miydi, tartışmaya açık.

3. Knebworth festivali

Kasım 1996’da Britpop zirvesini yaptı. Oasis her gece 125.000 kişiye çaldı, 2.5 milyon kişi bilet talep etti. Her zirvenin bir çıkışı olduğu gibi, inişi de olacaktı elbet. Britpop bu zirveyi daha yukarı taşımayı başaramadı, yuvarlanıverdi.

4. Patsy Kensit

O zamanlar sevgilisi olan Liam Gallagher’la İngiltere bayrağı deseninde nevresimlerin üstünde yarı çıplak poz veren sosyetik güzel, Vanity Fair‘in Nisan 1997 sayısına kapak olmuştu. Kensit “Londra kıpırdanıyor! Tekrar!” sloganını da bu kapağa iliştirmişti. ’60’ların özgürlükçü, hedonist ve eğlenceli havasına yapılan bu gönderme, aristokratların lanetini Britpop’a yöneltmişti. Bir güzel kız nelere kadir Yarabbi!

5. Yeni akustik hareketi

Travis’in akustik gitarları konuşturduğu The Man Who albümü, iskemlelerine oturup uslu uslu parçalarını söyleyen müzisyenleri daha bir popüler hale getirmişti. Britpop gruplarının bu yeni trende ayak uydurmasıysa pek kolay olmadı, onlar ağustosböceği gibi eğlenmeye devam ettiler.

6. Delikanlı kültürü

İngilizce lad culture adı verilen altkültür –haddimiz olmadan böyle çevirdik– ’90’lar İngiltere’sinde entelektüellikten uzak, cinsiyetçi, vandal ve duyarsız genç orta sınıf erkekleri arasında epey yaygındı. Britpop gruplarının üyeleri de bundan muaf değildi. Toplum bunlardan illallah dediğinde, Britpop’un tabutuna bir çivi daha çakılmış oldu.

7. Ağır uyuşturucular

Eroin, kokain ve yeni nesil sert uyuşturucuların İngiltere gençliği arasında kolayca erişilebilir olması, genç müzisyenlerin parlak kariyerlerine pek de olumlu etki yaratmamıştı. Uyuşturucu dozunun artması üretkenliği ve işin eğlencesini alıp götürünce geriye enkaz kaldı. Enkazın altında da Britpop tabii.

8. Ego patlamaları

Birlikte iyi iş çıkartan ekip üyeleri, özgüvenleri tavan yapıp aralarında ego savaşlarına girince, bindikleri dalı kesmiş oldular. Gallagher’lar gibi babasının oğlunu tanımama noktasına varan işler, çöküşü hazırlamadı da ne yaptı?

9. Aşırı müzikal tutku

Britpop müzisyenleri arasında çok yetenekli ve yaratıcı olanlar bir süre sonra kuru eğlenceden, tekrar eden parçalardan sıkılıp yeni ufuklara yelken açmaya giriştiler. En üretkenleri değişmeye karar verince diğerlerinin güdük kalması da kaçınılmaz oldu.

10. Paraların suyunu çekmesi

Elinde gitarla otobüs bekleyen bir genci, birkaç hafta sonra büyük kontratlar imzalamış olarak dergi kapaklarında görmek olasıydı. Rüzgârı kaçırmak istemeyen yapım şirketleri paranın musluğunu hesapsızca açıp yatırımların geri dönmediğini fark ettikleri anda kapatmaları, Britpop’un can suyunu kesivermişti.

11. Prenses Diana

Halkın prensesinin 1997’de trajik bir trafik kazasında ölmesi, İngiliz toplumunun ruh halini fena halde etkilemiş ve nerdeyse tüm adayı depresyona sokmuştu. Kimsenin eğlenme ya da dans etme hevesi kalmamış, kendini kesecek şarkılarla ağıt yakma ve yas tutma istekleri belirmişti. Bu da eğlenceli Britpop’a iyi gelmemişti. Ölünün arkasından konuşulmaz ama doğrusu buna da pek aklımız yatmadı.

12. Eski defterlerin bir türlü kapanmaması

Aşılamayan çekişmeler, bir türlü görülemeyen hesaplar, Britpop üyelerinin bir türlü güçlerini toparlayamamasına yol açtı. Roger Waters ve David Gilmour gibi 60 yaşından sonra barışmaya karar vereceklerse, tren çoktan kalkmış olacak, Britpop’a rahmet okuyan bile kalmayacak, bizden söylemesi.

Disleksikler ve disleksikleri anlamak için font

disleksiChristian Boer, disleksiklerin okumasını kolaylaştırmak için bir font geliştirdi. Dyslexie adındaki bedava font, 2. İstanbul Tasarım Bienali kapsamında yer almıştı.

Disleksi (ya da kelime körlüğü), dünya çapında nüfusun yaklaşık %10’unu etkileyen bir öğrenme bozukluğu. Çoğunlukla çocuklukta ortaya çıkıyor ve zihin harfleri ters çevirdiği, yamuk gördüğü vs. için daha yavaş ve yanlış okumalara sebep oluyor. Zekâyla hiçbir ilgisi olmayan disleksi ne yazık ki çoğu zaman teşhis edilmediğinden tedavi görebilecek birçok çocuk yetişkin hayatlarında da okuma zorluğu yaşıyor.

Kendisi de disleksik olan Boer, fontuna buna bir çözüm olarak üretmiş. Dyslexie’de harflerin altları daha şişkin, böylece okurların zihninde tepe taklak olmuyorlar. Birbirine benzeyen harfler de, okurların ayrıştırmasını kolaylaştırmak amacıyla biraz italik. Ayrıca harflerle kelimeler arasındaki boşluk daha fazla, böylece birbirlerine girmeleri de engelleniyor. Dyslexie fontunu aşağıda görebilirsiniz. Disleksikler için daha farklı font seçenekleri de burada mevcut.Devamı »

Haftanın Eğlencesi: Tarihî isimler günümüzde yaşasaydı

Dijital sanatçılar, tarihçi Dr. Suzannah Lipscomb’la işbirliği içinde tarihî isimlerin 21. yüzyıla uygun portrelerini çizdi. Tarih kanalı Yesterday tarafından “Secret Life Of…” (Falancanın Gizli Hayatı) adlı programı için yapılan çalışmada, söz konusu isimlerin hem meslekleri hem sosyal konumları göz önünde bulunduruldu.

Elbette edebiyata meraklı insanlar olarak en çok Shakespeare’den hoşlandığımızı söylememiz gerek. Sizin yorumlarınızı da aşağıya bekliyoruz. (Telegraph aracılığıyla.)

 

ADMIRAL LORD NELSON Admiral Lord Nelson has been magically transported to the 21st Century via a unique art project commissioned by TV channel Yesterday to celebrate its new historical series Secret Life OfÉ. starting on Thursday 2nd May at 9pm.  A team of digital artists from the channel spent three months updating a series of classic portraits - working closely with award-winning historian Dr Suzannah Lipscomb to ensure the new artworks accurately reflect how the historical figures might look in 2013 Adrian Wills, General Manager of Yesterday commented: ÔSecret Life OfÉ takes a completely new perspective on the lives on some of historyÕs most fascinating and notorious figures. Henry VIII, Elizabeth I, Shakespeare, Marie Antoinette and Nelson are among the iconic personalities whose lifestyles and habits are dissected through the eyes of the contemporary, celebrity-obsessed world.  These great characters are reimagined with a modern take, showing them in a completely different light - much like the new re-versioned portraits.Õ
AMİRAL LORD NELSON
Amiral Lord Nelson, bugün donanmada olsaydı daha çok masa başında çalışacağı için biraz daha kilolu resmedildi. Savaşta kaybettiği sağ kolunun yerine protez takıldı. 

Devamı »

79 yaşındaki Nobel ödüllü Mario Vargas Llosa 50 yıllık eşini Isabel Preysler için terk etti

llosaPerulu yazar Mario Vargas Llosa, çağımızın en önemli yazarlarından sayılıyor. Ama Nobel Edebiyat Ödülü sahibiyle ilgili gelen son haberler edebiyatına değil, aşk hayatına dair. Zira 79 yaşındaki Llosa, 50 yıllık eşini “Manila’nın İncisi” Isabel Preysler için terk etmiş bulunuyor.

Şarkıcı Enrique Iglesias’ın annesi olan Preysler (64), İspanya’nın en meşhur femme fatale‘i, güzelliği ve evlilikleri dillerden düşmeyen bir paparazi yıldızı. Peru’daki bir televizyon kanalına göre, Llosa aynı zamanda kuzeni olan eşi Patricia’ya (70), “Benden bu kadar. Mutluluğun ne olduğunu şimdi anladım. Fazla vaktim kalmadı,” diyerek Preysler’le birlikte olmak için ayrıldı.

Acımasızlıklarıyla tanınan paparaziler şu an ikilinin ilişkisini destekliyor gibi. “Aşk hikâyeleri, hayallerin gerçek olabileceğini gösteriyor. İkinci şans diye bir şey vardır, acıdan sonra mutluluk gelir, hayat sizi her noktada şaşırtabilir,” diye yazıyor Hola! dergisi. “Acıdan sonra gelen mutluluk”, Preysler’in 26 yıl evli kaldığı üçüncü eşi Miguel Boyer’in iki yıl felçli yaşadıktan sonra, sekiz ay önce ölmesine atıfta bulunuyor.Devamı »

Yaratıcı enerjilerinizi yoğunlaştırmanız gereken saatler

Lambert/Getty Images (Science of Us aracılığıyla.)Washington Üniversitesi’nin Foster İşletme Fakültesi’nde yardımcı doçent olan Christopher Barnes, “en yaratıcı ve en odaklı çalışmalar için ideal aralıklar”ın sabahın erken saati ile akşamüzeri olduğunu söylüyor — bunlar enerjinizin ve odaklanma gücünüzün doruk noktasına ulaştığı zamanlar.

Harvard Business Review‘a konuşan Barnes, öğleden sonra hissettiğiniz bitkinlikle savaşmaya çalışmak yerine zihninizin uyuştuğu anlara dikkat etmenizi söylüyor. Bu sıralarda yaratıcı çalışmalardan kaçınmanızı, onun yerine e-postlara yanıt yazmak, listeler hazırlamak gibi daha angarya işlerle ilgilenmenizi öneriyor.

Barnes’ın öğüdü sadece işte değil, genel hayatta da geçerli aslında: Bedeninizin (ve zihninizin) gerçeklerini kabul edin ve onunla savaşmak yerine ahenk içinde çalışmaya özen gösterin.

Kısacası sabah işe vardığınızda, “Ay şu sigarayı içeyim de sonra çalışmaya başlarım,” derseniz iyi bir fırsat kaçırmış olursunuz. (Haber ve fotoğraf Science of Us aracılığıyla.)

Doğanın fethettiği balıkçı köyü

Çin’in Shengsi Adaları’ndan biri olan Gouqi Adası, terk edilmiş bir balıkçı köyüne ev sahipliği yapıyor. Ana karada balıkçılığın adaya nazaran daha ekonomik olması sebebiyle balıkçıların yıllar önce terk ettiği köy, zaman içinde doğa tarafından ele geçirilmiş. Dün, insanın en çirkin yüzlerinden birini ne yazık ki bir kez daha gözler önünde seren bir dehşetin, Madımak’ın yıldönümüydü. Bugün, dünyanın insansız nasıl görünebileceğinin bir örneği… (N’olmuş? aracılığıyla.)

doganin-ele-gecirdigi-terk-edilmis-cin-koyu-gouqi-island-1Devamı »

Ülkeden ülkeye değişen güzellik anlayışı

oncevesonra

Amerikalı gazeteci Esther Honig, makyajsız bir fotoğrafını dünyanın çeşitli ülkelerindeki Photoshop’çulara göndererek “Beni güzelleştirin,” diyor. Amacı, güzellik anlayışının ülkeden ülkeye nasıl değiştiğini görmek.

Before & After (Önce ve Sonra) adını verdiği proje aslında geçtiğimiz yıl ortaya çıkmıştı. Yine de güncelliği koruyan bir mevzu olduğunu düşündüğümüzden sizlerle paylaşmak istedik. Fotoğrafların birçoğu insana güzel olduğu kadar komik de gelebiliyor. Zaten tüm mesele de birinin güzelinin diğerinin palyaçosu sayılabilmesi değil mi…

Sizce en güzel ya da en çirkini hangisi? Yorumlarınızı bekliyoruz. (Bigumigu aracılığıyla.)Devamı »

Pop müziğin kırıldığı üç yıl

Modern dünyada müziğin evrimi ve bu konuda yapılan araştırmalara, Koltukname olarak zaman zaman göz atıyoruz. Kimi zaman oldukça şaşırtıcı çıkarımlarla da karşılaşıyoruz. Meşhur bilim cemiyeti Royal Society tarafından hazırlanan bir bilim dergisinde yayımlanan, ABD’deki müzik zevkinin evrimi konusundaki araştırmanın sonuçları da ziyadesiyle ilginç.

Londra Kraliçe Mary Üniversitesi bünyesinde yapılan araştırma kapsamında, ABD müzik listelerinin ilk 100’üne girmiş tam 17.094 parça incelenmiş. Araştırma sonuçlarına göre 1960-2010 yılları arasında dinleyicilerin genelinde müzik zevki hafif bir biçimde ama sürekli olarak değişmiş. Kâh rock müzik kâh soul beğenilir olmuş. Ama büyük kırılımlar bu 50 yıl içinde üç kez yaşanmış.

Yapılan analize müziğin tınısındaki değişimler, kullanılan akor dizileri gibi özellikler incelenmiş ve parçalar müzik türlerine ve alt kategorilere göre sıralanmış. Ayrıca The Beatles ve The Rolling Stones gibi grupların imajları, görünümleri ve tarzları da incelemeye dahil edilmiş.Devamı »

Haftanın Eğlencesi: Oscar adayı filmler Türk popüler kültürüyle buluşuyor

Şubat ayıyla birlikte bir Akademi Ödülleri’ni daha geride bıraktık. Adayların “beyazlığı”yla eleştirilen ödüllerin, sunucu Neil Patrick Harris’e rağmen eğlenceli geçtiği de pek söylenemez. Bu durumda Onur Kurnaz ile Sevil Yılmaz’ın müthiş çalışmasına dönüyoruz. Aday filmlerin konularını Türk popüler kültürüyle buluştuan afişler, NPH’nin esprilerinden çok daha komik. Bizim favorimiz Boyhood, ya sizinki? Yorumlarınızı bekliyoruz. (Bigumigu aracılığıyla.)

2015-02-19-1424342768-276613280Devamı »

Evlilik aşkı, formüller müziği öldürüyor mu?

David Gilmour ’75 yılının bir kış günü, arkadaşının kendisine ilettiği demoyu dinlediğinde “Bu kızda iş var,” demiş olsa gerek. Zira cebinden ödediği parayla o minik kızın düzgün birkaç kayıt yapmasını ve zamanın en büyük plak şirketlerinden EMI’a götürüp sözleşme yapmasını sağlamıştı. Gilmour’un yeteneği algılamakta mahir duyarlılığı sayesinde Kate Bush gizli bir elmas olmaktan kurtulmuştu.

Bugün işler artık pek böyle yürümüyor. Dijital devrim her şeyi olduğu kadar müzik endüstrisini de kökten değiştirdi. Eskiden plak şirketleri büyük hitler üretme potansiyeli olan müzisyen ya da grupları avlamak için işinin ehli uzmanlardan yardım alırdı. Grup ya da müzisyen bir büyük şarkı yazdığında, hemen mahir bir prodüktör devreye girer; o parçayı dillere pelesenk edecek şekilde düzenler; grubun ya da müzisyenin ve elbette şirketin çapına göre bir şehir, ülke ya da dünya turnesiyle desteklenirdi.Devamı »

Haftanın Eğlencesi: Islak kediler

Kediler kediler kediler. İnternetin en büyük fenomeni, hayatımızın eğlencesi… Şirinlikleriyle olduğu kadar şapşallıklarıyla da gündeme geliyorlar. En büyük şapşallıklarından biri ise suya duydukları nefretin doğurduğu haller. Evet, arada göllerde yüzmeyi seven kediler de çıkıyor ama çoğunlukla patilerini yalayarak yıkamayı yeğliyorlar. Acaba ıslandıkları zaman ne kadar komik göründüklerini bildikleri için mi bu kadar çok nefret ediyorlar sudan? Gayet olası. Çünkü aşağıdaki fotoğraflardan da görebileceğiniz gibi, ıslak kediler gerçekten çok şapşal oluyor… ya da çok korkutucu!

Koltukname’deki diğer kediler için sizi buraya alalım. (Bored Panda aracılığıyla.)

funny-wet-cats-1Devamı »

Haftanın Eğlencesi: Cinsiyet ayrımcılığı yapmayan paparazi manşetleri

Adlarını Fellini’nin La Dolce Vita‘sına borçlu olan paparazilerin, paparazi dergileri ile haberlerinin artık yalnızca popüler kültürün değil, günlük hayatlarımızın da kaçınılmaz bir parçası olduğu yadsınamaz. Zira haber almak için girdiğiniz gazetelerin internet siteleri bile bilmem kimin şok pozları, çarpıcı açıklamaları, şunun bunun kavgasıyla karşılaşıyoruz.

Paparazi ve paparazi haberlerinin yanlışları saymakla bitmez. Fakat Vagenda Magazine, özellikle manşetlerde göze batan cinsiyet ayrımcılığı meselesini ele almaya karar vermiş. Twitter takipçilerinden, meşhur kadınların giysilerine, makyajlarına, saçlarına, kilolarına odaklanan manşetleri yeniden yazarak “normalleştirme”lerini istemişler. Sonuç, her gün göre göre ne yazık ki alıştığımız, belki yadsımamız gerektiği kadar yadsımadığımız birçok yorumun ne kadar acayip olduğunu ortaya koyuyor.

Aşağıda, bu yeni manşetlerden bir seçki bulabilirsiniz. Tamamı ise, habere dikkatimizi çeken Huh. Magazine’de.

rewritten_headlines_02

ONLAR, “Dışarı makyajsız çıkan Amy Adams, Los Angeles’taki süpermarketin reyonlarında çıldırırken hiç de ihtişamlı değil,” DİYORLAR.

BİZ, “Kadın market alışverişi yapıyor, hâlâ beş tane Akademi Ödülü adaylığı var,” DİYORUZ.

Devamı »

Haftanın Eğlencesi: Ünlü markalara dürüst sloganlar

Amerikalı grafik tasarımcı Clif Dickens‘ın bir Tumblr sitesi projesi olarak başlattığı Honest Slogans (Dürüst Sloganlar), reklam sloganlarını baş aşağı ederek ünlü markaların gerçek yüzlerini ortaya çıkarıyor. Hepsi de o kadar hoşumuza gitti ki, aralarında sizlerle paylaşmak için bir seçim yapmakta çok zorlandık. Aşağıda, en sevdiklerimizden bir demet bulabilirsiniz. Çalışmanın tamamı burada. Markaların görselleriyle ilgili bir başka –oldukça garip– çalışma içinse şu sayfaya göz atabilirsiniz. (Bored Panda aracılığıyla.)

Ayağınızın en büyük belası.
Ayağınızın en büyük belası.

Devamı »

Haftanın Eğlencesi: Ünlülerin ikizleri

Her insanın bir yerlerde bir ikizi vardır derler. Bunun kendimiz için geçerli olup olmadığını belki hiçbir zaman öğrenemeyeceğiz ama internet sağ olsun, ünlülerin ikizlerini öğrenmekle kalmayıp resimlerini de yan yana görebiliyoruz. Distractify’da gördüğümüz bu liste, yabancı oyuncu ve şarkıcıların tarihî ikizlerini sıralıyor. Aşağıda en sevdiklerimizden bir seçki bulabilirsiniz. Listenin tamamıysa burada. Mahir Çayan’a dikkat!

Alec Baldwin ve Başkan Millard Fillmore
Alec Baldwin ve Başkan Millard Fillmore

Devamı »

Haftanın Eğlencesi: Ünlü karakterler Osmanlı olsaydı

İllüstratör Berk Şentürk, süper kahramanlardan ünlü film kahramanlarına, birçok karakteri Osmanlı İmparatorluğu döneminde yaşıyormuşçasına resmetmiş. Han Solo’dan Wonder Woman’a, geniş bir yelpaze içeren çalışmada her karakterin bir de Osmanlı adı var. Kimileri diğerlerinden daha başarılı sayılabilecek karakterlerin arasında bizim favorimiz Blues Brothers ile Taxi Driver, ya sizinki?

Şentürk’ün diğer çalışmalarını görebileceğiniz Behance sayfası burada.

fevcul adalet-justice leagueThe Justice League / Fevc-ül AdâletDevamı »

Apple’ın uygulama dükkânında bulamazsınız

Akıllı telefonların hayatımızı fethetmesiyle birlikte iPhone’un uygulama dükkânı, İngilizcesiyle “app store”, başlı başına bir kültür öğesine dönüştü. “Her şeyin bir uygulaması vardır” lafı dillere yerleşirken, birçok eşyanın, derginin, şunun, bunun, her şeyin üzerinde “Uygulama dükkânında bulunur” yazıları peydahlandı.

Hyper Island‘dan üç öğrendi, Caio AndradeRafael Ochoa ve Linn Livijn Wexell, uygulama dükkânında aslında her şeye ulaşılamayacağını, hayattaki güzelliklerin bir çoğunun telefon ekranının ardında gizlenmediğini insanlara, özellikle de çocuklara hatırlatmak için bir projeye girişmişler: “Uygulama dükkânında bulunmaz”. Üstünde bu yazının bulunduğu etiketleri salıncaklara, köpeklere, kaydıraklara yapıştıran grup, etiketleri isteyen herkesin kullanabilmesi için internete de koymuş. 1 dolara satın almak isteyenler buraya, bilgisayara indirip çıkış almak isteyenler ise buraya bakabilir.

Başkalarının “Uygulama dükkânında bulunmaz” etiketini yapıştırıp çektikleri fotoğrafları da paylaştıkları Tumblr sitesi de burada. (Colossal aracılığıyla.)

appe-2Devamı »

Meşhur yapılara uzaklardan bakmak

Seyahatin en önemli öğelerinden biri de fotoğraftır. Kimi meşhur yapılar öyle çok fotoğraflanmışlardır ki, gerçeklerini görmek insanda bir fotoğrafa bakıyormuş izlenimi uyandırır.

İnternette “Giza piramitleri” ya da “Tac Mahal” gibi bir arama yaparsanız, çoğu tarihi yapının da benzer açılardan fotoğraflandığını görebilirsiniz. Bunun sebeplerinden biri, en güzel fotoğrafın tek bir açıdan çıkması olabilir belki. Fakat göz ardı edilen bir başka gerekçe daha var: şehirleşme. Yüzyıllar, bin yıllar önce inşa edilen bu yapılar zamanla şehirle çepeçevrelendiler; kimi durumlarda şehir tarafından yutuldular. Meşhur yapılara uzaklardan bakarak bu anıtların manzaranın bütünü içinde nasıl durduklarını ortaya koyan aşağıdaki çalışmayı işte bu yüzden çok sevdik.

Özellikle Branderburg Kapısı’nın çok ilginç durduğu kanaatindeyiz. Sizin de konuyla ilgili yorumlarınızı bekliyoruz. (This Isn’t Happiness üzerinden Huh. aracılığıyla.)

Tac Mahal
Tac Mahal

Devamı »

Haftanın Eğlencesi: Ayasofya’nın –ve Türkiye’nin– en meşhur kedisi

Ocak ayı, Koltukname’de kedi ayına dönüştü (şikâyetçi olduğumuzu sanmayın). Önce erkek pozlarını taklit eden kediler, sonra pin-up kızlarının pozlarını taklit eden kediler ve şimdi de, Ayasofya’nın, hatta tüm Türkiye’nin en meşhur kedisi: Gli.

Şaşılığıyla tanınan kedi Gli’nin, Obama’ya kendini sevdirmişliği bile var. Işıkların önünde yatmayı, turistlere boy boy poz vermeyi seviyor. Ayrıca tahminimizce Ayasofya’da girilmesi yasak ne kadar delik varsa bulup girmiş durumda. Üstelik tamamen kendisine ait bir Tumblr sitesi var. Kendisini, takipçilerimizden Füsun Aymergen’in ricası üzerine paylaşıyoruz. Herkese kedili günler dileriz.

Rockstar Haghia Sofia CatDevamı »

2013’te müzik dünyasında (tuhaf) ne oldu?

Daha önce müzik dünyasının bize 2013’te bıraktığı ve dikkatimizi çeken güzide mahsüle göz atmıştık. Sanatçılar, dünyanın ahval ve şeraitinden etkilenseler de, biriktirmekten ve üretmekten vazgeçmiyorlar. Ama bunu yaparken, bir kısım oldukça tuhaf hikâyeye de imza atıyorlar. O garip hikâyelerden seçtiğimiz beş tanesi aşağıdaki gibi:

1) Daft Punk Prezervatifi

Temmuz ayında Daft Punk, “Get Lucky” adını verdiği prezervatif markasını piyasaya sürdü. Fransız ikilinin prezervatif üreticisi Durex’le işbirliğinden doğan markanın hedefi, yeni kaydedilen Random Access Memories albümünü kutlamaktı. Ürünlerin ambalaj tasarımı, albümün kapağından esinlenenmiş ve pek çok ünlü DJ’e de paket paket eşantiyon gönderilmiş. Ünlü DJ’lerin gösterilerinde çok sayıda şişirilmiş balon görüyorsanız markasına dikkatle bakın.

Devamı »