Beraber yürüyemeyiz biz bu yollarda

Türk siyasetçilerinin sanata ve müziğe ilgilerinin ziyadesiyle kısıtlı olduğu malum. Genelde seçimler yaklaşınca ortaya çıkan, berbat ses tesisatlarıyla berbat seçim şarkılarıyla sadece gürültü kirliliği yaratan minibüs-otobüsler, siyasi partilerin müzikle ilintilerini temsil eder ülkemizde. Çok sayıda besteci de, siyasi görüşlerine göre çeşitli partilere gönüllü olarak bestelerini bağışlar ve bizi eserlerine maruz bırakırlar. Bu noktada Türkiye’de geçmişin önemli ve sevilen bestelerinin kullanıldığı vaki değildir. Olabildiğince yeni yapıtlar tercih edilir.

Oysa başka ülkelerde politik müziğe dair alışkanlıklar bizden farklı. ABD’de “Baba Bush” olarak bilinen George H.W. Bush, 1988 seçimlerinde ironik şekilde seçim kampanyasında Woody Guthrie‘nin 1940 tarihli “This Land Is Your Land” adlı klasiğini kullanmıştı. Bill Clinton, 1992 seçim kampanyasınınm şarkısı olarak Fleetwood Mac’in “Don’t Stop” parçasını seçmişti. İlginç seçimlerden biri Barrack Obama’nın rakibi senatör McCain’in mesaj dolu ABBA başyapıtı “Take A Chance On Me” olmuştu. Springsteen’in demokratlara desteği zaten bilinir, Obama’ya iki parçasını, 2008’de “The Rising“i ve 2012’de “We Take Care of Our Own“u vermesi sürpriz değildi.

Sürpriz olansa, bizdeki Cem Uzan’a denk gelen zengin ABD vatandaşı Donald Trump‘ın Cumhuriyetçilerden başkan aday adayı olurken kampanyasına bir Neil Young şarkısını seçmesi. Neil Young’ın bu haberi aldığında bütün tüyleri diken diken olmuş olsa gerek, soluğu basının önünde almış. Kanada vatandaşı Young, daha önce ikinci Körfez Savaşı sırasında dönemin Cumhuriyetçi başkanı oğul Bush’a adadığı “Let’s Impeach the President” (Başkanı koltuğundan edelim) adlı bir parça yapmıştı. Hatırladığımız kadarıyla Bush’lar bu parçayı kampanyalarında kullanmamışlardı. Hatta hiç dinlememiş bile olabilirler.

Donald Trump, muhtemelen bu parçayı hatırlamadığından, Neil Young’ın hem de en bilinir parçalarından “Rockin’ in The Free World”ü kullanmasının ardından Young gözlerini belerterek mikrofonlara, “Ona bu hakkı kim verdi bilmiyorum, ben zaten demokratlardan bağımsız aday adayı Vermont senatörü Bernie Sanders’ı destekliyorum, üstelik ben Kanadalıyım,” demecini vermiş. Bu tepki üzerine Trump’ın bir danışmanı elbette Neil Young’ı ABD’deki kaçak Kanada vatandaşlarını geri göndermekle tehdit etmemiş. Ama “Amerikan besteciler, yazarlar ve yayıncılar derneği” üzerinden ücretiyle elde ettikleri bir telif belgesiyle kullandıklarını söylemiş. Ayrıca “Onun parçasına kalmadık, bir daha da çalarsak namerdiz. Young efendi pek kaba olsa da, Trump onu yaradandan dolayı sevmeye devam edecek” mealinde bir kaç gevezelik de etmeyi ihmal etmemiş.

Daha önce parçalarını kullanan siyasetçilere tepki gösteren ilk müzisyen Neil Young değil. ABBA, Danimarkalı yabancı karşıtı bir partinin “Mamma Mia” parçasını kullanmasına delirmiş ve dava açmıştı. Springsteen, Reagan’ın “Born in the USA” parçasını kullanmak istemesine pek ağır cevap vermiş ve “Sayın Reagan beni çok yanlış anlamış,” demişti.

Neyse ki Young Türkiye’deki siyasetçiler tarafından pek bilinmiyor. İşlerin nereye varacağını kestirmek doğrusu pek mümkün olmazdı. Asabi adam. (Consequence of Sound aracılığyla.)

Website | + posts

Bir Cevap Yazın