Sand’dan Flaubert’e: “Edebiyatı fazla seviyorsun; o seni öldürecek”

sandflaubert

19. yüzyılın en önemli yazarlarından biri olan George Sand’dan, yüzyılın yine bir başka önemli yazarı, Gustave Flaubert’e bir mektup paylaşıyoruz sizlerle bu sefer de. Sand, müstearıyla, güçlü kişiliğiyle, fırtınalı hayatıyla ve dönemin en önemli sanatçı ve edebiyatçılarıyla kurduğu ilişkileriyle tanınan bir yazar.

Flaubert’e yazdığı aşağıdaki mektup, hayata dair yorumlarıyla insanı heyecanlandırıyor, hüzünlendiriyor, gülümsetiyor. Ayrıca kimi yorumlar, son dönemde hep olduğu gibi, akla ister istemez ülke gündemini getiriyor:

İnsan hayatı değişik ölçülerde hissedebilir, değişik ölçülerde anlayabilir, dolayısıyla çektiği acının derecesi de farklıdır. İnsan yaşadığı çağın ne kadar önündeyse, o kadar çok acı çeker… Edebiyatı fazla seviyorsun; o seni öldürecek ama sen insanların aptallığını yok edemeyeceksin.

Yazarın kitaplarına Oğlak Yayınları ile İş Bankası Yayınları‘ndan ulaşabilirsiniz. Mektubu bizler için bulup çeviren Birsel Uzma‘ya teşekkür ediyoruz. İlgilenenler için: Koltukname’nin mektup dosyasında de Sade, Camus, Bergman, Steinbeck ve daha nice edebiyatçılar var. (Des Lettres aracılığıyla.)Devamı »

Albert Camus’den müstakbel eşine: “Romanımı az önce bitirdim…”

Başlıkta bahsi geçen roman, Yabancı. Çağdaş Fransız klasiklerinin öncülerinden sayılan Albert Camus, bu en çok tanınan romanına noktayı koyduğunda, müstakbel eşi Francine Faure‘a bir mektup yazıyor.

Özel bir mektup bu: Yalnızca romanın kaleme alınış sürecini değil, öncesini, Camus’nün içinde var olduğu tüm iki yılı gözler önüne seriyor. Yabancı‘da insanı en çok sarsan öğelerden biri olan gerilimi yazarın nasıl bizzat tecrübe ettiğini anlatıyor, karşılığında okur tepkileriyle ilgili endişelerinden söz ediyor.

2013, Camus’nün 100. doğum yılıydı. Yazarın yeni yaşı Türkiye’de sessiz sedasız kutlandı belki ama (Karibu Turizm ile Can Yayınları, Yekta Kopan rehberliğinde bir Paris turu düzenledi, Can ayrıca yazarın üç kitabına özel baskı yaptı) sevgili internet yazarla ilgili yeni eski bilgilerle doldu taştı. Bu bilgi kalabalığı içinde bizim için böylesine güzle bir mektubu bulup çeviren Birsel Uzma‘ya teşekkür ediyoruz. Mektupla yetinmeyip yazarın kitaplarını okumak isteyenler, yazarın Türkçe yayıncısı olan Can’ın sitesine buyurabilirler. (Des Lettres aracılığıyla.)

30 Nisan 1940

Gece vakti yazıyorum sana. Romanımı az önce bitirdim ve uyumayı düşünemeyecek kadar gerginim. Devamı »

Klasik yazarların ender görüntüleri

Geçtiğimiz haftalarda bir arkadaşımız bizimle Tolstoy’un tek video görüntülerini paylaştı. Eserlerini okuduğumuzda bambaşka bir çağa ait olduğunu hissettiğimiz, günlük hayattaki fotoğraflarını görmenin bile ilginç geldiği bu büyük yazarın hareket ettiğini izleyebilmek, kelimenin tek anlamıyla garip bir deneyimdi.

Daha önce de Fitzgerald’ı yazı yazarken gördüğümüzde benzer şeyler hissettiğimizi hatırlayınca, klasik yazarların ender video görüntülerinden bir derleme hazırlama fikri geldi aklımıza. (Yaptığımız araştırma sırasında Flavorwire’ın elbette çoktan böyle bir liste hazırladığını gördük ama bizim çalışmamız bağımsızlığını koruyor.)

Görüntülere geçmeden önce önemli bir not: Ahmet Hamdi Tanpınar‘ın, Lütfi Akad’ın 1959 tarihli Zümrüt filminde figüran olarak rol aldığı söylenir. Akad’ın Selim İleri‘ye aktardığı üzere, Tanpınar’ın “Çolpan İlhan’ın güzelliğini görmek için” sete uğradığı doğrudur fakat kamera karşısına geçip geçmediği hâlâ bir tartışma konusu. Bu görüntüyü maalesef internette bulamadık.

Daha da fazla uzatmadan, huzurlarınızda, hareketli olarak görmeyi hiç beklemediğiniz yazarlar:Devamı »

IMPAC Dublin 2013 adayları

Daha önce uzun mu uzun “aday adayları” listesini verdiğimiz IMPAC Dublin Edebiyat Ödülleri’nin aday listesi dün açıklandı.

Farklı ülkelerdeki kütüphanelerin, yalnızca özgün İngilizce değil, İngilizceye çevrilen dünya edebiyatından da gösterdikleri uzun aday listesi, altı kişilik jürinin dikkatine sunulmak üzere elenerek on kitaba indirildi. Adaylığa kalan kitapların dördü Türkçede yayımlanmışken, bir tanesi de çeviri aşamasında.

Salim Bachi, Krista Kaer, Patrick McCabe, Kamila Shamsie, Clive Sinclair ve Hon. Eugene R. Sullivan’dan oluşan jüri, işte aşağıdaki kitapların arasından bir seçim yapacak. Açıkçası bizim gözlerimiz Julian Barnes’ın son romanı, Bir Son Duygusu‘nu aradı; peki ya sizin adaylarla ilgili düşünceleriniz neler?

City of Bohane / Kevin Barry

City of Bohane, sinemayla çizgi roman izleri taşıyan, Truva ve kalipso ritimlerini harmanlayan, Kelt efsanelerini ve İrlanda edebiyatından miras kalan en büyük eserleri bir araya getiren, etkileyici bir roman. Büyüleyici bir hayal gücü sergileyen ve dilsel yeniliklerle dolup taşan bu roman, ihtişamlı bir yeni çalışma.

Devamı »

Nâzım Hikmet’in Kürk Mantolu Madonna eleştirisi

Sabahattin Ali’nin en meşhur eseri, Kürk Mantolu Madonna, bu yıl 70. yaşına girdi. Yapı Kredi Yayınları, bunu özel bir baskıyla kutlarken, editör Sevengül Sönmez Radikal Kitap‘ta yazdığı bir yazıda, “Kürk Mantolu Madonna‘yı neden çok sevdik?” diye soruyor.

Sabahattin Ali’nin romanı, ikinci kez askerlik yaptığı Büyükdere’de bir çadırda yazmaya başlamasından, romanın gazetede tefrika edilişine kadar (18 Aralık 1940-8 Şubat 1941 arasında, Hakikat gazetesinde Büyük Hikâye başlığı altında) Kürk Mantolu Madonna‘nın var oluş macerasına değinen Sönmez’in yazısı, döneme ve Sabahattin Ali’nin başyapıtına dair çeşit çeşit bilgiyle dolu. Bunların arasında en çok ilgimizi çekeni, Nâzım Hikmet‘in eleştirisi oldu.Devamı »

Nabokov’dan Dostoyevski eleştirileri: “Dostoyevski’yi madara etmek için sabırsızlanıyorum”

Vladimir NabokovVladimir Nabokov’un Dostoyevski’den pek hazzetmediğini biliyorduk. Lakin, geçtiğimiz günlerde İletişim Yayınları’ndan, Yiğit Yavuz, Fatih Özgüven ve Ayşe Nihal Akbulut çevirisiyle çıkan Rus Edebiyatı Dersleri bizi yine de afallattı. Nabokov’un 1948-58 yılları arasında ABD’de çeşitli üniversitelerde verdiği derslerin notlarından oluşan kitapta, önemli Rus yazarlar, eser eser gidilerek ele alınmış. Tolstoy, Gogol, Turgenyev, Çehov, Gorki ve elbette Dostoyevski.

Nabokov derse, “Dostoyevski’yi madara etmek için sabırsızlanıyorum,” diyerek başlayınca ister istemez biz de sabırsızlandık ve ilginç bulduğumuz tespitleri sizler için not ettik.

Dostoyevski’nin Sibirya’da yaşadığı talihsiz olayı (dört yıl ağır ceza almıştı fakat felaket bir prosedürle önce vurularak idam edileceği beyan edilmiş, idam gömleğini giyip direğe bağlandıktan sonra gerçek cezası yüzüne okunmuştu) onun için kırılma noktası kabul ederek, Sibirya’dakiler gibi acımasızca bir tespit yapıyor Nabokov: “Bunun üstesinden hiç gelemedi.

Bu olaydan önce yazdığı romanlardan Öteki’yi gerçek bir sanat eseri olarak kabul ediyor (gerçi onu da Gogol taklidi olarak gördüğünü söylüyor sonraları) ve Dostoyevski’ye gerçek ününü kazandıran efsanevi romanların tümünü çöpe atıyor. (Aman Allahım!)Devamı »

Menderes’e yalvarmak (ya da Sanatın halleri)

Aralarında birçoklarına göre Türkçe şiirin en büyük isimlerinden olan Necip Fazıl’ın da olduğu bir grup yazarın örtülü ödenekten pay almak için Menderes yönetimine ve bizzat Menderes’e nasıl yalvardıklarını Habertürk’ün manşetleriyle öğrendik.

Elbette yazarların iktidardan maddi manevi fayda sağlamaları, iktidar yararına çalışmaları, hatta meslektaşlarını ispiyonlamaları yeni değildir; maalesef çok büyük bir sürpriz de olmamakta. Komünizm düşmanlığının en yoğun olduğu Soğuk Savaş yıllarında Amerika’dan Türkiye’ye bu savaşın dinamikleriyle şekillenen siyasi yapı içerisinde bu tür örneklere rastlanmaktadır. George Orwell ve CIA bağlantısı ünlüdür ama Malraux‘un, Eliot‘ın, hatta müzisyenlerden Stravinski‘nin CIA’in ödeneklerinden faydalandıklarını biliyor muydunuz?Devamı »

Haftanın Eğlencesi: Kalemi bırakıp kadehi kaldıran yazarlar

Ernest Hemingway Paris'te
Ernest Hemingway Paris’te.

Edebiyat camiası kedileri, sigaraları ve çeşitli alkol dolu kadehleriyle tanınır, diyebiliriz. Nitekim çoğu yazar fotoğraflarında bir elde sigara, bir elde kadeh, sağda solda muhtemelen birden fazla kedi görmüşlüğümüz vardır. Flavorwire’ın derlediği bu fotoğraf albümüyse ünlü yazarları tabiri caizse “dağıtırken” gösteriyor. Kimileri diğerlerinden daha sulu, kimileri daha ciddi, ama hepsi birbirinden eğlenceli!Devamı »

Yetişkinler için Hansel ve Gretel keki

hansel-and-gretelYılın birkaç hafta öncesine kadar, Noel kutlanan ülkelerde yoğun bir zencefil ve diğer çeşitli yoğun aromalı baharatların kullanıldığı, bol içki ve tatlının tüketildiği bir dönemdeydik. Sıcak şarap, baharat ve alkolü bünyesinde birleştirmiş şahane bir icattır mesela. Zevkle takip ettiğimiz Yummybooks da mevsime de uyarak bol zencefilli, pekmezli, kakuleli, ama aynı zamanda biralı bir kek yapmış. Karanlık ve yapışkan bu keki isterseniz Grimm Masalları‘nı okurken, isterseniz masalları eleştirdiğiniz dost sohbetlerinde yiyebilirsiniz.

Tarife geçmeden önce, Grimm Kardeşlerin kimi –hatta çoğu– masallarında yer alan şiddet ve dehşet öğelerine değinmesek olmaz. Bu konuyu her açıdan tartışan derli toplu The New Yorker makalesinden özetlemek gerekirse, Grimm Kardeşler masallarındaki temelinde zalimlik aslında onları bu masalları derledikleri sözel olarak nesilden nesile aktarılan halk hikâyelerinden kaynaklanıyor. Grimm Kardeşler satışlarla tavırlarını değiştirmiş ve kitaplarının sonraki baskılarında birçok öğeyi değiştirmiş, kötü anneyi üvey anne yapmış, çocuklarını terk eden babalara pişmanlık duyguları atfetmişler.Devamı »

“Gerçek Suç” devam ediyor

Perry Smith ve Richard “Dick” Hickock

Truman Capote‘nin en sevdiği içkinin Tornavida adlı kokteyl olduğunu, çalışırken de kahve, çay, sherry ve martini içtiğini öğrenmiştik. İçtiği kokteylin bile insanlar tarafından merak edilmesine yol açan ününü kazandıran Başka Sesler, Başka Odalar kitabının reklamına da klasiklerin klasik reklamları yazımızda yer vermiştik. Capote’yi Capote yapan ve Amerika dışında da tanınmasında büyük katkısı olan Soğukkanlılıkla kitabıyla ilgili çıkan son haber ise maalesef yeme içme alışkanlıkları kadar neşeli değil. Fakat bir yandan “gerçek suç” hikâyeleri yazan yazarın belli ki yaşasa çok ilgileneceği türden bir haber.Devamı »

Tanışınız: Türkçe Bilimkurgu ve Fantastik

Barış Müstecaplıoğlu’nun fantastik romanı Korkak ve Canavar’ın kapağı

Bilimkurgu ve Fantastik Edebiyat dünyası Türkçede üzerine bir şey okunacak en verimli mecra değil. Türkiye’de artık derneği bile olsa da, Türkçe ürünler yazılsa da, tanıtımı ve eleştirisi az olan  bir mecra. Bugün size tanıtmak istediğimiz blog, sadece edebiyatta değil, Sinema, Anime, Korku ve Rol yapma oyunları bölümlerini de dahil ederek, çok kapsamlı bir şekilde konuyu ele alıyor. Hem tanıtım hem eleştiri yapıyor. Steampunk gibi Türkçede iyice az gördüğümüz türleri bile içeriyor. Blog‘un adı zaten çok şey açıklıyor: Türkçe Bilimkurgu ve Fantastik: Türkçe Bilimkurgu, Fantastik ve Korku Eleştirileri.

Blog’un kurucu editörü G. Mehmet Ay. Kendisi eleştiri ve tanıtımın yanı sıra öykü de yazıyor. Öykülerini burada bulabilirsiniz. Blog‘a konuk yazarlar da katkıda bulunuyor. Yazarların ortaklaştığı nokta rol yapma oyunları ve bilimkurgu öyküleri tutkuları gibi geldi bize. Site bol güncelleniyor ve odaklandığı konu göze alındığında çok çeşitli haberlerle bilimkurgu ve fantastikDevamı »

Hugo Ödülleri ve internetten okumak

Bilimkurgu ve fantastik edebiyatın onca örneği arasından nasıl seçeceğim diyenlerin temel adreslerinden biri, bu alanda verilen prestijli edebiyat ödülleridir. Ödüllerin çok detaylı bir listesi burada bulunabilir. Bizim aklımıza hemen Nebula, Hugo, Arthur C. Clarke ve Philip K. Dick ödülleri geliyor. Özellikle aynı sene içinde bu ödüllerin birkaçını bir arada alanlar haliyle öne çıkan eserler oluyor. Örneğin Türkçeye de çevrilmiş China Miéville‘in Şehir ve Şehir‘i 2009 ve 2010’da, aralarında hem Nebula hem Hugo hem de Clarke bulunan yedi ödül aldı. Eskilerden örnek vermek gerekirse Ursula K. LeGuin’in bir daha bir daha okuduklarımızdan olan Mülksüzler‘i de hem Hugo hem de Nebula ödüllerini kazananlardan olmuştur. Edebiyatta ödül konusu, genel olarak ödül meselesi çok tartışmalı elbette. Uzaktan bakınca bilimkurgu ve fantastik edebiyat ödülleri, nispeten okuyucuya yön vermeDevamı »

Yüzüklerin Efendisi’ni J. R. R. Tolkien yazmasaydı

J. R. R. Tolkien Nobel’i alamamış olabilir, ama Yüzüklerin Efendisi üçlemesiyle okurların gönüllerinde taht kurduğu ve bir efsaneye dönüştüğü yadsınamaz. Peki, Tolkien‘in edebiyat anlayışı Yüzüklerin Efendisi‘ni nasıl biçimlendirmiş? Aynı hikâye farklı yazarlar tarafından yazılsaymış neyi andırırmış? Görünüşe göre Alison Brooks bu soruyu sormakla kalmamış, üstüne bir de farklı yazarları taklit ederek yanıtını bulmaya çalışmış.

Bu çalışma bize, Joyce Carol Oates’un, Emily Dickinson ve Mark Twain gibi beş büyük Amerikalı yazarın hayatını, kendi üsluplarında yazılmış öykülerle anlattığı Vahşi Geceler! kitabını hatırlattı. Bakalım Brooks’un hangi yazarın üslubunu taklit ettiğini bulabilecek misiniz. Tahminlerinizi yorumlarda bekliyoruz; daha fazla örnek görmek isterseniz de buraya buyurabilirsiniz. Yanıtlar için her bir bölümün altındaki beyazla yazılı metni seçmeniz yeterli. (Flavorwire aracılığıyla.)

Devamı »

Klasiklerin klasik reklamları

Ernest Hemingway - Güneş de Doğar
Ernest Hemingway – Güneş de Doğar

Kitap tanıtımı, reklamı meselesi gerçekten çağın ruhunu, okuma alışkanlıklarını yansıtıyor. Daha önce kitap fragmanlarından bahsetmiş, bir çizgi romanın fragmanını bu sayfalara taşımış, hatta bu hafta True Blood‘ın yemek kitabının tanıtım klibi üzerine konuşmuştuk.

Flavorwire çağdaş klasiklerin yıllar öncesinden kalmış reklamlarını paylaştı. Sadece grafikler değil, yazarların nasıl tanıtıldığını okumak da döneme dair önemli ayrıntılar sunuyor. Yazarlara “yıldız” muamelesi daha fazla yapılıyor gibi geldi. Örneğin Ernest Hemingway’in Güneş de Doğar kitabının reklamında, “Hemingway’in güneşi de bu kitapla yükselecek” mealinde cümleler geçiyor. Yine reklamların çoğunda yazarların bir resmi var gibi. Yazarın kendisinin ön plana çıkarılması hâlâ bu alandaki reklamcılığın belli bir kısmı için geçerli denebilir.Devamı »

Elias Canetti’nin not defteri ve Pavese’nin ölümü

Elias Canetti, Bulgaristan’dan İsviçre’ye, Avusturya’dan İngiltere’ye Avrupa’yı zihninde taşıyan romancı, oyun yazarı, deneme yazarı ve gururla sunduğu üzere anı yazarı. 1981’de Nobel Edebiyat Ödülü’nü aldığında bile aslında çok tanınmadığı söyleniyor. Bir yandan da bolca başka dillere çevriliyor ve yayımlanıyor. Günümüzün sosyal bilimcilerinin ortaklaşa okuduğu bir avuçDevamı »

Huckleberry Finn’in 21. yüzyıl maceraları

BBC’nin Sherlock Holmes’ün maceralarını 21. yüzyıl Londra’sına taşıması, herhalde yapımcıların tahmin bile edemeyeceği kadar büyük bir ilgi gördü. Yalnızca üç bölümden oluşan, ama her bir bölüm bir film uzunluğunda (bir buçuk saat) olan dizi, yalnızca içeriğiyle değil, formatıyla da televizyon dünyasına yenilik getirdi. Bu durum İngiliz dizilerini kopyalamaya bayılan Amerikalıların da gözünden kaçmadı elbette. Sherlock‘un yapımcıları Mark Gatiss ve Steven Moffat, dizinin Amerikan versiyonunu çekmeyi reddedince CBS kolları sıvayıp Elementary adında bir diziye girişti. Yine günümüzde geçen dizide, Sherlock Holmes (Jonny Lee Miller) bir sebepten New York’ta yaşamaya başlamış.Devamı »

The New Yorker 76 yıl önce reddettiği Fitzgerald öyküsünü basıyor

Sanırız Koltukname’deki minimalist poster çılgınlığını F. Scott Fitzgerald tutkusu izliyor. Caz Çağı’nın adını koyan yazarın daha önce sesine, kızına verdiği nasihatlara, tercih ettiği kokteyle ve başyapıtının çeşitli uyarlamalarına yer vermiştik. Fitzgerald son günlerde Leonardo DiCaprio’lu son Muhteşem Gatsby filmiyle gündemde. Herhalde bunu fırsat bilen The New Yorker dergisi, yazarın tam 76 yıl önce reddedikleri bir öyküsünü nihayet yayımlamaya karar vermiş. Melville House’un haberine göre, bugüne dek hiç yayımlanmamış öyküyü Fitzgerald’ın torunları “kasada” keşfetmişler.

“Thank You for the Light” (Ateş için Teşekkürler) “sert ve lastikli korseler satan, güzelliği hafif solmuş kırklarındaki bir kadın” olan Mrs. Hanson’ın hikâyesini anlatıyor. Yeni satış bölgesindeki insanlar sigara alışkanlığını Devamı »

Yeni bir çeviriyle Ulysses; Matisse’in gözünden Ulysses

Joyce’un kaleminden Leopold Bloom

James Joyce’un Ulysses‘inden Leopold Bloom adına kutlanan Bloomsday’dan bahsetmiştik, hatta kutlarken yemek isterseniz puding tarifi bile çevirmiştik. Bloomsday’in Türk basınında yeterince yer almadığından dert yanıyorduk ki, Kaya Genç‘in 22 Haziran’da Sabah Kitap‘ta yayımlanan bu yazısıyla az biraz teselli bulduk. Genç, “70’lik telif hakları üzerine” adlı yazımızda sorduğumuz, “Ulysses‘i tekrar çevirtmeye hangi yayınevi cesaret edecek? Ve buna gerek var mı?” sorularına kısmen yanıt veriyor ve Türkçeye yeni bir Ulysses çevirisinin kazandırılacağını bildiriyor: Yazar Armağan Ekici, 2008 yılından bu yana Joyce’un başyapıtının çevirisiyle uğraşmaktaymış. Hangi yayınevinden çıkacağı belirtilmeyen (yazarın yayıncısı ve yakın zamanda Giacomo Joyce‘u basmış olan Sel Yayıncılık söz konusu olabilir mi?) kitabı, yayımlanışının 90. yılı olduğu için 2012 Bloomsday’ine yetiştirmeye çalışmışlar fakat mümkün olmamış — roman yaz sonunda raflardaki yerini alacakmış. Merak edenler için, Devamı »

Edebi müzik listeleri – 2

15 Ocak tarihli “Edebi müzik listeleri” haberimizde, Flavorwire sitesinin “Literary Mixtape” (Edebi Karışık Kaset) köşesinden bahsetmiştik. En sevilen edebi karakterlerin hayali müzik listelerini hazırlayan site, bu bölümlerinde “edebiyat tarihinin en ilginç karakterlerinden bazılarının hayali iPod’larını” inceleyeceklerini açıklıyordu. Site, 1001 Gece Masalları‘ndan Şehrazad’ın, Tiffany’de Kahvaltı‘ndan Holly Golightly’nin ve Dorian Gray’in Portresi‘nden Dorian Gray’in listelerine son iki ay içinde Middlesex‘ten Stephanides, Jane Eyre‘den Jane Eyre ve Türkçede kitapları henüz yayımlanmamış çocuk kahramanı Madaline‘inkileri eklemiş.

Yakın zamanda öğrendik ki, benzer bir çalışma Türkçe bir blog‘da da süregidiyor: WordPress’li Burcu Ayaz, nam-ı diğer Beyazkadınçataldilli, geçtiğimiz yıldan bu yana, yazarların kitaplarını Devamı »