Geçmiş zaman olur ki: Ekim

Yeni çıkan akademik kitaplar“la başlayan özgün listelerimiz, “Geçmiş zaman olur ki”yle devam ediyor. Müzik tarihinin unutulmazlarını, dönüm noktalarını her ay sizlerle paylaşmayı planladığımız bu bölümün, geçtiğimiz yüzyıllarla ilgili ilginizi çekecek bilgiler içereceğini ve yakın geçmişten belki unutmuş olduğunuz grupları, parçaları hatırlatarak –güzel– anılarınızı depreştireceğini umuyoruz.

1787 – Bir dehanın yeni eseri ilk kez sahneleniyor

Bir “dramma giocoso“, yani komedi ve dram unsurlarını bir arada barındıran opera eseri olarak nitelenen Don Giovanni, dünya üzerinde en çok sahnelenen operalardan biri olmak üzere yola çıktığında takvimler 29 Ekim 1787’yi gösteriyordu.

1787 yılını Prag’da, başta Le nozze di Figaro (Figaro’nun düğünü) adlı operası olmak üzere pek çok eserini sahnelemekle geçiren Mozart, yeni bir opera siparişi almıştı. Yeni operası, İtalya’da Don Giovanni adıyla tanınan Don Juan adlı çapkının hikâyesini anlatmaktaydı.

Anlatılanlara göre Mozart eseri üzerinde sahneleneceği güne ya da bir gün öncesine kadar çalışmıştı.

Büyük duygusal iniş çıkışların ve değişimlerin olduğu opera, geniş kesimlerde büyük beğeni kazanmış, son sahnesinde orkestradaki tüm enstrumanların sayıs iki katına çıkartılarak sahnelenmişti. Tüm zamanların en önemli elli klasik müzik eseri arasında gösterilen Don Giovanni, halen dünyanın dört bir yanında sahnelenmeye devam ediyor.

1967 – Stachmo’dan dünya çapında bir beste

1940’tan 1960’lara gelene kadar, ABD’de elliden fazla hit parçaya imza atan Louis Armstrong‘un üretkenliğinin sonu gelecek gibi değildi. 1964 yılında listelerde 1 numara olacak “Hello, Dolly!“, kendisine zirveye çıkan en yaşlı müzisyen unvanını kazandırmıştı. Bu başarısıyla, Beatles‘ın on dört haftalık liste başı efendiliğine son vermişti.

What a Wonderful World“, İngiltere’de 1 numaraya otursa da, yirmi yıl boyunca ABD’de 12’ncilikten yukarı gidemedi. Ta ki 1987 yılında Günaydın Vietnam filminde tekrar duyulana kadar. 1988 yılında halen listelerdeki diğer parçalar kadar modern bir sounda sahipti.

Bu başarının altında, Soğuk Savaş sonrası yaşama ve dünyaya olumlu bakmak isteyen insan kitlelerine duymaya ihtiyaç duydukları hisleri çağrıştırmasının büyük payı vardı. Yine de Armstrong’un dingin ve umutlu sesinin hakkını vermemek insafsızlık olurdu.

1977 – Etli börek sever misiniz ?

Meat Loaf, nam-ı diğer Marvin Lee Aday, 60’ların sonunda başlayan kariyerinde, müzik ve sahne arasında gidip gelmekteydi. Piyanist Jim Steinman‘la Peter Pan temalı bir proje üzerinde çalışmaya başladıklarında 70’lerin ortasına kadar bu şekilde gelmişti.

Andrew Lloyd Webber‘e milyonlar kazandıran formülü, “kiç bir iş yapacaksan, büyük bir iş olmasına dikkat et” formülünü uygulayan Steinman, Amerikan rüyasını, ergen cinsel fantezileri ve motorcu serseri masallarına ait görüntülerle tiye almaktaydı. Bu kolaj, “kiç” olmak için yeterliydi ve kendine ait bir tarza ve mesaj gücüne de sahip olmuştu. Meat Loaf, solist olarak, bu tuhaf karmaşa içinde, gerektiğinde duygu yoğunluğunu sağlayabilmekte, gerektiğinde espirili durumları yansıtabilmekteydi.

Gerçek bir rock albümü sıfatını her saniyesiyle hak eden az sayıdaki albümden birisi olarak gösterilen Bat Out of Hell, BBC’nin en iyi yüz albümü ve Rolling Stone‘un tüm zamanların en iyi beş yüz albümü arasında girmişti.

1981 – Tatlı kızın kozasından seksi bir kadın çıkıyor

Grease müzikalinin 1978 yılındaki yeni çevriminde Sandy rolünü üstlenen Olivia Newton-John, iyi aile kızı temiz bakire görünümünü vamp ve seksi bir imaja dönüştürmek üzere harekete geçtiğinde, ortaya “Physical” adlı parça çıkmıştı.

Listelerdeki başarısı, önce pek parlak olmasa da, mondern müzik yayını yapan radyolar, parçayı 1981 yılının en büyük hitlerinden biri haline getirdi ve Amerika’da 1 numaraya taşıdı. Daha sonra Billboard dergisi “Physical”ı tüm zamanların en seksi parçası olarak seçmişti.

Bu duruma elbette, dönemin aerobik rüzgârından faydalanan bir video klip de yardımcı olmuştu. Klipte pek de ideal vücutlara sahip olmayan erkekler, Olivia’yla birlikte form tutuyorlardı. MTV, klibin sonunda eşcinsel oldukları ortaya çıkan erkeklerin görüntülerini keserek vermiş, bu kesik haliyle klip, yılın videosu Grammy Ödülü’nü almıştı.

1999 – Seattle ölmedi, listelerde yaşıyor

1997 yılında My Own Prison adlı karanlık ama ticari olarak çok başarılı albümleriyle, 90’ların başındaki Seattle tarzını devam ettirmeye istekli Creed, ikinci albümleri, Human Clay‘le ABD’de 1 numaraya oturmayı başarmıştı.

Tipik bir Creed şarkısı olan “Higher“, albümün ilk single‘ı olarak çıkmış, albümün on yedi hafta 1 numarada kalmasına büyük katkı yapmıştı. Üçüncü single “With Arms Wide Open” ise listelere 1 numaradan girip, boy band denen erkek gruplarının egemen olduğu bir dönemde grunge‘ın hâlâ dünya müziğinde gücü bir akım olduğunu gösermişti. Seattle devleri Pearl Jam ve Soundgarden bile sendelerken, Creed müthiş bir başarıyı elde etmişti.

Çok özgün bir sesleri olmasa da, Seattle’ın büyüklerinin izini sürüyor gibi görünseler de, ne Soundgarden gibi psychedelia ile içli dışlı, ne Pearl Jam gibi siyasi konulara meraklı, ne de Alice in Chains gibi uyuşturucu yüklüydüler. Seattle’lı bir saf hard rock gurubu olmaktan öte bir kaygıları yoktu ve bu da onları demode ya da sıkıcı olmaktan kurtarıyor gibiydi. Bu haliyle Creed ve Human Clay, başarıyı hakkıyla elde etmişti.

Optimusminimus, kendini gezdirmekten yorulup ruhunu gezdirmeyi tercih eden, asgari müşterekler arayışında, tembel bir hoş seda düşkünüdür.

Website | + posts

Geçmiş zaman olur ki: Ekim” üzerine bir yorum

  1. Don Giovanni en son Guy Ritchie’nin Sherlock Holmes’ündeki kötü adamın terör eylemini gerçekleştirirken izlemeyi tercih ettiği operaydı…

    Creed’i yıllar sonra tekrar hatırlamak da harika oldu, teşekkür ederiz Optimusminimus!

Bir Cevap Yazın