Sand’dan Flaubert’e: “Edebiyatı fazla seviyorsun; o seni öldürecek”

sandflaubert

19. yüzyılın en önemli yazarlarından biri olan George Sand’dan, yüzyılın yine bir başka önemli yazarı, Gustave Flaubert’e bir mektup paylaşıyoruz sizlerle bu sefer de. Sand, müstearıyla, güçlü kişiliğiyle, fırtınalı hayatıyla ve dönemin en önemli sanatçı ve edebiyatçılarıyla kurduğu ilişkileriyle tanınan bir yazar.

Flaubert’e yazdığı aşağıdaki mektup, hayata dair yorumlarıyla insanı heyecanlandırıyor, hüzünlendiriyor, gülümsetiyor. Ayrıca kimi yorumlar, son dönemde hep olduğu gibi, akla ister istemez ülke gündemini getiriyor:

İnsan hayatı değişik ölçülerde hissedebilir, değişik ölçülerde anlayabilir, dolayısıyla çektiği acının derecesi de farklıdır. İnsan yaşadığı çağın ne kadar önündeyse, o kadar çok acı çeker… Edebiyatı fazla seviyorsun; o seni öldürecek ama sen insanların aptallığını yok edemeyeceksin.

Yazarın kitaplarına Oğlak Yayınları ile İş Bankası Yayınları‘ndan ulaşabilirsiniz. Mektubu bizler için bulup çeviren Birsel Uzma‘ya teşekkür ediyoruz. İlgilenenler için: Koltukname’nin mektup dosyasında de Sade, Camus, Bergman, Steinbeck ve daha nice edebiyatçılar var. (Des Lettres aracılığıyla.)

Zavallı sevgili dostum,

Acınası halin arttıkça daha çok seviyorum seni. Beni nasıl üzüyorsun, nasıl işkence ediyorsun bir bilsen! Zira yakındığın her şey aslında hayat ve bu hayat herhangi bir zamanda herhangi biri için daha iyi olmamış. İnsan hayatı değişik ölçülerde hissedebilir, değişik ölçülerde anlayabilir, dolayısıyla çektiği acının derecesi de farklıdır. İnsan yaşadığı çağın ne kadar önündeyse, o kadar çok acı çeker. Biz, güneşin güçlükle ve nadiren delip geçebildiği bulut dolu bir zeminin üzerinden gölge olarak gelip geçiyor, hiçbir zaman ulaşamadığımız bu güneşin ardından haykırıyoruz durmadan. Aslında bulutlarımızı dağıtmak bize düşüyor.

Edebiyatı fazla seviyorsun; o seni öldürecek ama sen insanların aptallığını yok edemeyeceksin. Ben kendi adıma bu acınası aptallıktan nefret etmiyor, anaç gözlerle izlemeye devam ediyorum; çünkü bu çocukluk ve her çocukluk kutsaldır. Nasıl bir nefret da atfettin ona, nasıl da bir savaşa giriştin! Fazlasıyla bilgili ve fazlasıyla zekisin Cruchard’ım ama sanatın üzerinde de bir şey olduğunu, bilgeliği, sanatın en yüksek mertebesinde bile ifadesi olamadığı bilgeliği unutuyorsun. Bilgelik her şeyi içerir, güzeli, gerçeği, iyiyi, bundan dolayı da coşkuyu. Kendi dışımızda, içimizde olandan daha yüce bir şey görmeyi ve hayranlıkla seyrederek yavaş yavaş içselleştirmeyi öğretir bize bilgelik. 

Seni değiştirmeyi başaramayacağım, mutluluğu nasıl gördüğümü ve yakaladığımı da anlamanı sağlayamayacağım sanırım; yani hayatı nasıl olursa öyle kabullenmeyi! Seni değiştirebilecek ve kurtarabilecek biri varsa o da Hugo Baba’dır çünkü bir yanıyla büyük bir filozof, bir yanıyla da senin ihtiyaç duyduğun ve benim olamadığım büyük sanatçıdır Hugo Baba. Onu daha sık görmelisin. Sana iyi geleceğine inanıyorum: Ben, beni anlayabilmeni sağlayacak kadar fırtına barındırmıyorum içimde artık. O yıldırımını korumuş sanırım, üstelik yaşın verdiği bir yumuşaklık ve sakinlik de eklemiş üzerine. 

Gör onu, sık sık gör ve yaşadığın acıları anlat, o büyük acıları, seni fazlasıyla hırçınlığa sürüklediğini gördüğüm acıları. Ölüleri fazla düşünüyorsun, büyük bir huzura kavuştuklarına inanıyorsun. Hiç de huzurlu değiller. Onlar da bizim gibi, arayıştalar. Aramaya çalışıyorlar.

Herkes iyi. Seni öpüyorum. İyileşemedim henüz ama eninde sonunda küçük kızlarımı yetiştirebilecek ve seni son nefesime dek sevmeyi sürdürebilecek kadar olsun yürüyebileceğimi umuyorum.

Fransızcadan çeviren: Birsel Uzma

Website | + posts

Sand’dan Flaubert’e: “Edebiyatı fazla seviyorsun; o seni öldürecek”” üzerine bir yorum

Bir Cevap Yazın